➰Twenty-Nine➰

257 25 0
                                    

Söz verdiğim gibi işteeee burdayımmm.Kitabı falan yarıda bırakmıyorum çıldırmayın..

3 Ay Sonra

Casey

Günlerdir, hatta haftalardır gözüme gram uyku girmiyordu. Sabah güneşini görene kadar uykuya dalamıyordum, yatakta dönüp duruyorum. Düşünmekten, hissetmekten bitap düşmüştüm artık. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Sudan çıkan balıkla aynı şeyleri hissettiğime emindim artık.
Boğuluyordum.

Acı gerçeklerin içinde boğuluyordum ve göğüsüme saplanan hançeri çekip çıkaramıyordum. Bu böyle ne kadar daha devam edecekti bilmiyorum ama istediği kadar daha devam edebilirdi. Bedenim ve zihnim bütün bunlara çoktan adapte olmuş, Harry'i düşünmek en büyük günlük aktivitem olmuştu.

Dina'nın söylediğine göre beni arıyordu, ne diye beni arıyordu ki? Tekrar düzelmekte olan ruh halimle oynamak için mi yoksa beyninden daha büyük olan egosundan mı?

Depresyonumun acısını saçlarımdan çıkarmıştım, şükürler olsun ki havalar soğuktu çünkü saçımın toplayacak bir payı bile yoktu. Kestirdiğim için her ne kadar pişman olsam da zayıf düşen psikolojimle boğuşmaya devam ediyordum.
Dina fırsatı oldukça her haftasonu yanıma geliyordu, onun haricinde günleri sayamıyordum. Günler öylesine çabuk geçiyordu ki hangi tarihte olduğumuzu bilmiyordum.

Bunların yanı sıra okul kaydımı da dondurdum. Bu sene bütün olan biteni atlatıp bir sonraki dönem yeni bir sayfa açacaktım, en azından hayalim buydu. Harry'siz yeni bir sayfa.

Telefonumun tanıdık zil sesi kulağımı tırmalayınca komidine uzandım.Arayan Dina'ydı.

"Efendim?" Sesimin düzgün çıkmasına dikkat etmiştim. "İki haberim var, biri iyi diğeri kötü." Ofladım. "Önce hangisi?" diye devam etti.
"İyi olan."
"Haftaya üç gün boyunca beraberiz."Sesindeki yalancı heves canımı sıkmıştı.
"Kötü haber de sanırım bugün gelemeyecek olman." Bunu söylerken gözlerimi devirmeme engel olamamıştım.
"Söz veriyorum telafi edeceğim." derken bile ses tonu cıvıltılı geliyordu.
"Bu gereksiz mutluluğun neden?" diye sordum daha fazla dayanamadan.
"Geldiğimde anlatacağım," Arkadan konuşma sesleri geldi.
", seni gece arayacağım, babam geldi. Öptüm."

Dıt sesi kulağıma çalınınca telefonu kendimden uzaklaştırdım. Onun da haklı olduğunu biliyordum, okulun açılmasına az bir vakit kalmıştı ve buna rağmen babasının yanında çalışıyordu. Üstüne Miles ve bana vakit ayırmaya çalışıyordu, bencilliği kenara atıp ona anlayış göstermeye çalışıyordum.

Bu gece dolunay vardı, dolunay demek o eski ama çok özlediğim şarap gecelerine dönmek demekti. Evde kaldıkça duvarların üzerime bir kara bulut gibi çöktüğünü hissediyordum. Yalnız yaşamak tahmin ettiğimden daha zordu, burada henüz kimseyi tanımıyordum bile.

Manchester'ın soğuğu insanın kanına buz gibi işliyordu, istediğim ince kıyafetleri burada giyemiyordum. Fakat yine de üzerime ince bir elbise giyerek işe koyuldum. Saçlarımı bugün dağınık bırakmak istiyordum, iş dolayısıyla çoğu kez toplu kullanmıştım. Tırnağımdaki ojeleri yenileyip ağlama riskime karşılık aksa da rezil etmeyecek kadar hafif bir makyaj yaptım.
Telefonumun şarjının az olması beni çok germedi, hatta telefonumu evde bile bırakmayı düşünüyordum.Yanıma gerekli gördüğüm eşyaları aldıktan sonra hazırdım.

Tüylü ceketi omuzlarıma geçirerek beni ısıtmasına izin verdim. Önce ev için gereken bir kaç parça eşya alacak,daha sonra ise bir şeyler içip günün tadını çıkaracaktım. Plan buydu evet.
Arabayı süpermarketin önüne park ettikten sonra kapıyı yavaşça açtım ve tek tük çiseleyen yağmur damlalarından biri tam o anda gözüme çarptı.
"Hay sikeyim!" Makyajlı gözümü ovuştururken gözümün yanmasını durdurmaya çalışıyordum. Telefonumun ön kamerasını suratıma tutunca yaptığım makyajın büyün suratıma bir bok gibi yayıldığını gördüm, cinnet geçirmek üzereydim. Sulu boya tuvali gibiydim.

Determined//h.sHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin