İyi okumalar.Feels geçireceğiniz bir bölümle birliktesiniz :')Casey
Kokaini ilk defa Manchester'da denemiştim. Kafası fena kıyaktı. Her yere gidebiliyor, o an istediğim karakteri gözümün önünde canlandırabiliyordum. Bu genelde Harry oluyordu. Onun gerçek olduğundan bile emin değildim, ta ki burnum boynundaki tanıdık kokuyu alıp karşımdakinin somut olduğunu idrak ettiğinde sanki ateşe yaklaşıyormuşum gibi geri çekildim.
Hayaller kokmazdı.
Koltuktan bir hışımla kalktığımda aklımda biriken milyon sorulardan hangisini önce soracağımı hesaplamaya çalışıyordum fakat ben daha ağzımı açmadan Harry uzandığı koltuktan kalkıp yanıma geldi. Önce ne yaptığını anlamadım, büyük eliyle ağzımı kapattığında bunu bağırmamam için yaptığını anladım. Bu beni deliye çevirdi. Kim oluyordu da hem benim evime izinsiz girip, hem de beni böyle tutabiliyordu ?
''Ses çıkarma, Casey.'' Fısıldadığında kelimelerin dudaklarını soktuğu şekli dikkatlice izledim, yanlış hamle. Bunu fark etmiş olacak ki dudaklarını yaladı. ''Konuşmamız gerekiyor, daha fazla kaçamazsın benden.'' Kokainin etkisi bir anda bu kelimelerle geçmiş gibi silkelendim ve kendime geldim. ''Beni nereden buldun?'' Ondan uzaklaşmak için kurduğum yeni hayatı alt üst edecekti yine. Ona cevap verme fırsatı bırakmadım. ''Ah, annen söyledi değil mi? Tabi ya. Bunların olacağını biliyordum!'' Sinirle elimin altındaki hafif sandalyeyi ona gelmeyecek şekilde fırlattım. Ona gelirse hapı yutardım.
İçimdeki garip ama derine gömdüğüm duygularım içimi gıdıklamaya başlayınca artık çok geç olduğunu anladım. Ne zaman yüzünü görsem böyle oluyordu, ne zaman unutmaya çalışsam kendini hatırlatıyordu. Neydi bu çocuğun benimle derdi, zaten fazlasıyla üzmemiş miydi?
Kapı tıklanınca düşüncelerimden sıyrıldım. Lanet olsun.
Harry panikle Amerikan mutfağın tezgah tarafına çöktü ve kendini gizledi.Kalbim sanki beş bardak kahveyi içip kafeinden çırpınıyormuş gibi düzensiz atıyordu. Kapıyı üstüme başıma düzen verip araladım. ''Efendim?'' Oliver endişeli gözlerle beni süzüp iyi olup olmadığımı kontrol etti.Kapıya doğru adımını atınca durması için önüne geçtim. ''İçeriden bir kırılma sesi duydum, bir sıkıntı yok ya?'' Sessizce yutkundum. "Burnun kanıyor?" Bu soruya nasıl cevap vereceğimi bilmediğim için soruyu es geçip bir önceki soruyu yanıtladım."Sandalyeye ayağımı çarptım Oliver, bir sorun yok. Bana bebek muamelesi yapmayı bırak.''
Orta yaşlı adam içtenlikle güldü. ''Ama baban sana hala bir bebek muamelesi yapmam için para ödüyor.'' Konu yine babama gelince gözlerimi devirdim. ''Kapımda dikilmen için verdiği paranın iki katını veririm, babama bir şey çaktırmam. Artık bu iş beni sıkmaya başlıyor. '' diye açıkladım konusu açılmışken. Beni korumak istediği adamın içeride olduğunu bilseydi kafayı yerdi. Oliver babamın uzun süredir beraber çalıştığı bir adamdı. Babamı korumakla görevli olan adamı benim yanıma göndermişti.
''Bunları aştığımızı sanıyordum.'' Onun sadece görevini yaptığını biliyordum, esas suçlu babamdı. Onu da suçlayamazdım, kızını korumaya çalışıyordu. Konuyu dalgaya vurdum. ''Sadece şaka yapıyorum. Endişelenmeni gerektiren bir durum yok.'' İnanması içten çenem tutulana kadar gülümsedim. Kapıyı ardımdan kapatınca sırtımı kapıya yasladım ve derin bir nefes aldım.
''Baban onu, seni benden korumak için mi gönderdi?'' Mutfaktan gelen sesin sahibi Harry'di. Alay edercesine güldüm. ''Ne sanıyordun? Babamın ne kadar tehlikeli bir adam olduğunu bilmiyor musun? Senin burada olduğunu duysa tek bir telefonuyla kapıdaki adam alnına ateş eder.'' Doğruyu söylüyordum. Babamın burada olmaması, elinin üzerimde olmadığı anlamına gelmiyordu. ''Aslında bakarsan bilmiyordum.'' diye yanıtladı beni ensesini kaşıyarak.