Odanın ortasında durmuş titreyen ellerine sahip çıkmak istiyordu. İçinde patlayan volkan eşlik edince ellerini yumruk yaptı ve tırnaklarını avuç içlerine bastırmaya başladı. Sinirliydi ve bir o kadar da ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Çantasını ve ayakkabılarını bir kenara fırlattı ve üzerindeki elbiseyi neredeyse yırtarcasına çıkardı. Giysi odasına geçip üzerine rahat kıyafetler aldığında, daha fazla nefes alamamaya dayanamayarak balkona çıkıp kendini yastıkların üzerine bıraktı.
Başını kaldırıp gökyüzüne baktı ve birer damla yaş gözlerinin kenarlarından süzüldü. Dayanamıyordu daha fazla, katlanamıyordu. Sürekli olarak baskı altında olmak, sürekli olarak üzerine gelinmesi ve sürekli olarak ihaneti kaldıramıyordu. Kalabalıkların içindeki yalnızlığın en büyük temsilcisiydi.
"Seda!"
Annesinin sesini duysa da umursamadı. Onunla tartışmak ve hele de büyük kavgalara sebep olmak istemiyordu.
Ebru Hanım, kızının bu yaptığına anlam veremese de o kadar sinirlenmişti ki Ziya Bey'i bile kırıp geçirmişti. Kızının kapısının önünde dururken, kızının ona cevap vermeyeceğini adı kadar çok iyi biliyordu.
"Anne."
Sena'nın sesiyle irkilen, Ebru Hanım başını çevirip kızına baktı. Kızlarının sürekli olarak onları dinlememesinden dolayı çok fazla yorgun hissediyordu kendini ve bu gece tuz biber ekmişti yorgunluğunun üzerine...
"Sena ablana söyle derhal konuşmamız gerekiyor."
"Seni dinlemeyeceğini bildiğin halde, beni kullanmaya kalkıyorsun."
"Ablana mı özenmeye başladın?"
"Özeneceğim insanın hiç olmazsa mükemmel olması gururumu okşuyor."
Sena dönüp odasına girdiğinde, Ebru Hanım neye uğradığını şaşırmıştı. Daha fazla sinirlerine hakim olamayan kadın, yatak odasına yöneldi ve kapıyı çarparak kapattı. Çalışma odasında olan Ziya Bey, karısının bu hareketi karşısında iç geçirdi.
*
Daha fazla dayanamayan Seda, ağlamaya başlamıştı. Gözyaşlarına engel olmayı bırakmıştı. Gözlerini sıkıp sessizce alt dudağını ısırıp ağlarken, avucunu alnına koydu. Annesi ile olan bu kavgadan bıkmıştı ve artık onu yaralıyordu. Gökhan'ın yaptığı bu hareketler yüzünden ailesi ile arası açılıyordu ama Gökhan, Ebru Hanım'ın karşısında kusursuzdu.
*
Mehmet içinde oluşan sıkıntı ile şortunun üzerine tişörtünü geçirip, odasından çıktı ve evin sessizliğinin içinde süzülüp bahçeye çıktı. Merdivenleri inip denizin kenarına doğru yanaşıp kollarını korkuluklara yasladı ve etrafına bakmaya başladı. Arkasından gelen sessiz adımları duydu. Omzunun üzerinden dönüp baktığında Berrin'i gördü.
"Merhaba, Mehmet.", kız tüy gibiydi sanki süzülüyordu. Kısacık küt saçları, üzerindeki kırmızı renkteki geceliği ve ona uygun olan sabahlığı.
"Merhaba, Berrin.", Mehmet kayıtsızca karşısındaki kadına bakıyordu.
"Nasılsın?"
Canı fena halde sıkkındı ve kafası da bir o kadar karışıktı. Ama bu kadına bunları anlatmanın yanlış olacağını biliyordu.
"İyiyim.", buz gibi bir ses tonuyla cevap verdi ve ekledi. "Sen nasılsın?"
"Bu gece fazla sıcak sanki.", elini Mehmet'in elinin üzerine koydu. Mehmet o an kadının niyetini anladı.