Asiye, hiç bir tepki vermeyen kızlar karşısında, Seda'ya yeni bir çatal verdi. Seda göz ucuyla Asiye'ye baktı ve arkasına yaslanıp iki korumayı yavaşça süzdükten sonra gülümsedi. Ziya Bey kızlardan böyle bir tepki çıkacağını biliyordu ama kızlarına korumaya ihtiyaç duyduklarını bir türlü anlatamıyordu. Kızlar bu zamana kadar gelen korumaları bin bir türlü işkencelerle kaçırmayı başarmışlardı. Ziya Bey bu sefer aynı şeylerin yaşanmaması için içten içe dua ediyordu.
"Hangisi benim korumam? Yoksa ben mi seçeceğim?"
Seda'nın yüzündeki gülümseme artarken, aynı zamanda içinden geçenlere gülümsemeden edemiyordu. Seda ve Sena bunu bir oyun olarak görüyorlardı ve bir kez daha oyunları başlıyordu.
"Bence biz seçmeliyiz."
Sena ablasına baktı tekrar başını hafifçe çevirip korumalara bakıp gülümserken aynı zamanda da gözlerini kısmıştı.
"Hayır. Mehmet Kahraman, Seda'nın koruması ve Alper Kaya da senin koruman Sena."
Sena gülüp ellerini birbirine vurdu.
"Harika."
Seda da kardeşine gülümsedikten sonra masaya elini uzatıp çay dolu bardağını aldı ve ardına yaslanıp çayını yudumlamaya başladı. Seda gözlerini korumaların üzerinde gezdirirken, aynı zamanda içinden planlar yapıyordu. Alper, zayıf ve uzun boylu bir adamdı. Uzun bacakları vardı ve oldukça hoş görünen buğday tenli bir adamdı. Takımının içinde oldukça yakışıklı görünüyordu ve dikkat çeken gözlere ve normal bir buruna sahipti. Mehmet ise, Alper'in zıttı gibiydi. Alper ile hemen hemen aynı boya sahip olmalarına rağmen geniş omuzları ve hafif kaslı kolları vardı. Mehmet ise biraz daha esmer tenliydi.
İkisinin ortak yönleri siyah dalgalı saçları ve gözlerinin renkleriydi. Mehmet'ın iri gözleri ve küçük bir burnu ile ağzı vardı. Alper ile Mehmet birbirine baktıktan sonra derin bir nefes alıp kızlara baktılar. Kızları iki saniyelik bir bakışla inceledikten sonra gözlerini kaçırıp boşluğa bakmaya başladılar. Onlar bir sürü şey görmüşlerdi. Birçok güzel kız ve birçok para. Zengin hayatlar ama ortak acılar görmüşlerdi. İşinin ehli olmaları ise işlerini çok iyi yapmalarıydı. İstanbul'da ve dünyanın birçok yerinde bu iki adamın ismi anılıyordu yaşlarına rağmen. Ziya Bey bu sefer en iyisini tutmuştu, en azından öyle sanıyordu.
"Kurallar vardır, sanırım."
Bir süre süren sessizlikten sonra Seda tekrar sesini çıkarttı.
"Var tabi. Benim kurallarım, onların kuralları. Ben ne dersem o ve benim sözümden çıkılmayacak. Her yerde sizinle olacaklar. Arabalarınız bu iki adama ait."
İki işaret parmağı ile arkasında duran korumaları gösterdi Ziya Bey. Seda itiraz etmek için konuşmaya başladı.
"Baba arabamı kendim kullanmayı seviyorum, biliyorsun."
"Seda, biliyorum ama bu adamlar sizden çok iyiler. Kötü bir durum karşısında sizden daha iyi tepkileri verirler. Bu yüzden itiraz istemiyorum."
Sena sıkılmaya başlamıştı. Ayağa kalkıp gülümsedi.
"Ben çıkıyorum. Arkadaşlarımla bir randevum var."
"Alper."
"Evet, efendim. Anlaşıldı."
Seda ve Sena'nın araba anahtarlarını gözlerinin önünde verdi korumalara Ziya Bey ve ardından gülümsedi. Alper sola doğru kenara çekilip sırtını duvara yaslarken, Sena önünden geçip kendi odasına doğru yöneldi. Alper de onu takip etti ve ikisi gözden kayboldu.