Gözlerini açtığında hastane odasındaydı. Elini alnına götürüp yavaşça alnını ovuşturduktan sonra beynine saplanan acı ile yerinde zıpladı. Kalp atışlarının iki kat hızlı attığını hissetmekle beraber aynı zamanda da duyuyordu. Makineden gelen ses ile hızlıca etrafına göz gezdirdi. Krem rengi odanın içinde tek başınaydı. Solunda büyük bir cihaz ile sağında duran başka bir cihaz olduğunu fark etti. Elini göğsüne götürüp kabloları söküp çıkardığında kalbinin atış seslerini duymamaya başladı.
Odaya giren hemşireye kaydı yavaşça bakışları. Siyah uzun saçlı olan kız çekik gözlerini kısarak bir şeyler anlatıyordu. Salman yavaşça başını sağa ve sola salladıktan sonra hemşireye bir kez daha dikkat kesildi. Çince konuştuğu için kadının ne dediklerini anlamıyordu. Zihninin derinliklerini yokladı. Kaza anı yavaşça gözlerinin önünde canlanırken, Seda'nın kaçırılışı zihnine düşerek bir bomba etkisi yarattı.
Hemşire yanına geldiğinde hala hemşireyi dinlemiyordu. Hemşire omzuna dokunduğunda, irkilip başını hemşireye doğru çevirdi.
"Dediklerinizden bir kelime dahi anlamadım bayan ve diyecekleriniz ile de ilgilenmiyorum. Umarım beni anlıyorsunuzdur."
Salman kolunda intrakete elini uzattığında, hemşire bileğinden yakaladı.
"Söylediklerinizi anladım, fakat buradan çıkamazsınız."
"Seda kaçırıldı ve beni burada tutamazsınız!"
Elini hızla çektiğinde, hemşirenin avucundan çıkardı bileğini.
"Sürekli olarak Seda kaçırıldı, demişsiniz. Seda diye sürekli olarak sayıklayıp durdunuz. Yatıştırıcı vermek zorunda kalmışlar. Kaza geçirdiniz."
"Bana bunları neden anlatıyorsun? Polisleri çağırın!"
Salman'ın sesi sert bir şekilde çıktığında, hemşire kadın başını olumsuzca salladı. Kapıya yönelip, kapıdan başını uzatıp birilerine seslendikten sonra, Salman'ın yanına döndü.
"Doktor bey geliyor."
"Ben size polis diyorum, siz bana doktor diyorsunuz!"
Salman hızlıca intraketi kolundan söküp çıkardı. Diklenip bacaklarını yataktan indirdi. Ayağa kalkmak için hamle yapınca, doktor güvenlik ile beraber içeri girdi. Başı dönse de gözlerini kapatıp derin bir nefes aldıktan sonra gözlerini açtı. Hemşire gördüklerine inanamaz bir şekilde bakıyordu Salman'a.
"Bana ya polisleri çağırırsınız ya da burada kalmam için beni tekrar bayıltmak zorunda kalırsınız!"
"Salman Bey lütfen biraz rahat olun."
Salman'ın siniri bir kat daha arttı.
"Seda kaçırıldı ve siz bana sürekli olarak sakin kalmamı söylüyorsunuz. Dalga mı geçiyorsunuz?"
Küfür etmemek için kendini fazlasıyla kasıyordu. Sinirlerine hakim olmaya çalışsa da boğazında gerilen damarlar kendini ele veriyordu. Kolundaki küçük delikten hala kan sızmaya devam ediyordu.
"Arabadan çıkarıldığınız da tek başınaymışsınız."
"Evet, çünkü polisler gelmeden Seda'yı arabadan çıkartıp kaçırdılar. Onun ne halde olduğunu dahi bilmiyorum."
Doktor, güvenliğin omzuna dokunarak, başıyla gitmesini işaret etti.
"Peki. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Her ne kadar siz başkası için endişelenseniz de bizim ilk görevimiz sizsiniz."
"Kendimi gayet iyi hissediyorum. Benim istediğim tek şey şu lanet hastaneden çıkıp Seda'yı bulmak ve bir daha kaybetmemek!"
Cümlenin sonuna doğru sesi yükselmişti Salman'ın. Hala girdiği sinir harbinin içinden çıkamıyordu ve onu salmamaları ile siniri kat ve kat artıyordu.
