7. Bölüm - Pis Cadı

7.8K 345 92
                                    




 Sena yaptığı planın işleyeceğini ne kadar düşünse de aslında planı gerçekleşmeyecekti. Sabah 6 gibi zorla da olsa yataktan kalktı ve dağılmış saçlarını elleriyle düzeltip tek omzunun üzerinde toparladı. Arkadaşının ona verdiği pijamaları üzerinden çıkartıp, bir gün evvelki giydiği askılı çiçekli elbisesini giyip saçlarını ördü ve çantasını alıp sessizce kapıdan çıktı. Kapıdan çıktığında karşısında gördüğü manzara ile olduğu yerde donup kaldı. Alper onu bekliyordu.

 Bakışları Sena'yı bulduğunda hafif bir rüzgâr ile ördüğü saçlarından arta kalan tutamlar uçuştu. Elbisesinin eteği hafifçe havalandı. İkisi de pür dikkat birbirlerine bakıyorlardı. Alper yavaşça arabadan inip Sena'nın yanına yürürken, Sena hala kıpırdamıyordu. Sena'nın yanına geldiğinde durdu. Alper'in parfüm kokusu genzini yakıp ciğerlerine dolarken hala birbirlerinin gözlerinin içine bakıyorlardı. Alper tarçın gibi kokuyordu.

"Günaydın, efendim."

 Alper'in konuşması ile dikkati dağılan Sena, hafifçe kaşlarını çattı.

"Günaydın. Senin ne işin var burada?"

"Belki sabah erkenden arabanıza ve bana ihtiyacınız olur diye düşündüm, efendim."

 Alper'in bu zeki tavrı karşısında afallayan Sena, alt dudağını ısırıp etrafına baktı ve tekrar Alper'in gözlerinin içine baktı. Alt dudağını öyle tatlı ısırmış ve bu hali öyle seksi duruyordu ki Alper'in bir an için nefesi kesildi.

"Sana ihtiyacım yok."

 Alper'in yanından geçmek için hamle yaptığında, Alper Sena'yı bileğinden yakalayıp, döndü ve kendine doğru çekti.

"İstesen de istemesen de bana ihtiyacın var. Ben de sana meraklı değilim küçük cadı ama katlanıyorum. Yani işimi yapmak zorundayım, efendim."

 Sena bu kadar yakın olması nedeniyle kalbinde hafif bir değişim hissetti. Gözlerinde ve dudaklarında gezinirken bakışları, pek de Alper'i dinlememişti. Alper göz bebekleri büyümüş ve gözleri bir kat daha koyulaşmıştı. Bir an için ikisi de birbirlerinde kayboldular. Hiçbir şey görmüyorlardı ve duymuyorlardı.

"Bu ne cüret?", derken Sena'nın sesi sinirli çıkmak yerine daha kısık ve sakin çıkmıştı.

 Sena'nın dikkati dağılıp aklı sonradan geldiğinde hafifçe elini çekti ve Alper de elini çekmesine izin verdi. Hala yakınlığı fazlaydı. Hafif şekilde başı havaya kalkmış olan Sena, Alper tartışmasız en güzel yüze bakıyordu. Alper içindeki öfke yatıştığında duraksadı ve bir anlık nabzının farklı attığını hissetti. Kuşların cıvıltısından hariç dikkat bozacak başka hiçbir şey yoktu.

"Sana dokunmamı istemiyorsan, hareketlerinize dikkat ediniz, efendim."

 Sen diye hitap etmek istiyordu ama bunu yapmaya cesareti yoktu ve kurduğu cümleler anlamsızlaşıyordu.

"Etmezsem ne olur? Sen beni tehdit mi ediyorsun?"

 Sena'nın kısılan gözlerine bakıp gülümsedi ve Sena'nın bakışları bir anda Alper'in gamzelerine doğru kaydı. 

"Size dokunmak zorunda kalırım, efendim."

"Bana dokunmanı."

 Duraksadı, gözlerini hala Alper'in gamzelerinden alamıyordu. Konuşmayı dahi unutturuyordu o derin gamzeler.

"Sana dokunmamı ne?"

 Sena'nın saçlarının o bahar çiçek kokusu, Alper'in ciğerlerine dolarken, içinden sürekli olarak Sena'nın saçlarına dokunma isteğini bastırıyordu. Bakışlarını başka yere çevirip, ciddileşti ve bir adım geri çekildi Alper, hissettiği her şeye rağmen...Sena kendine geldiğinde cümlesini tamamladı.

KorumaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin