Bölüm 2.
İrem Alacahan.
Üzerimizi örten gökyüzüne dalarken gözlerim, Nefes'in temkinli sesi kulaklarıma ilişti.
"Deniz geldi. Seninle görüşmek istiyor."
Dişlerimi sıktım. Gözlerimi gökten alıp arkamı döndüm.
Nefes'in tedirgin bakışları üzerimde dolanırken sağ kaşım kıvrımlandı.
"Sen halledersin."
Hızla başını salladı. "Tamam. Sen merak etme. Ben ilgilenirim."
Dışarı çıktığında masama yerleştim.
Kağıtlarımı masama serip kalemimi aldım elime. Yeni bina çizimime devam ederken zihnim Demir'i hatırlattı bana.
Demir'i.
Gözlerimin ardında bir kor belirdi ansızın. Yandı pınarlarım.
Boğazıma bir kor oturdu ansızın. Yandı içim, kavruldu ansızın.
Demir'i her düşündüğümde kesilen nefesim beni öldürmeye yeminliydi.
Elimin kaydığı sırada sinirle çattım kaşlarımı. Hısla karaladım kağıdı. Elimdeki pergeli fırlattım.
"Lanet olsun!."
Dudaklarımdan acı dolu bir nefes döküldü. Sol elimi sol göğsüme basırdım sertçe.
Kanımı sarsan sızı şiddetliydi. Acım şiddetliydi.
O esnada kapım çalındı. Toparlandım aniden. Sızımı yok saydım.
Derin bir nefes alıp çektim elimi.
"Gel."
İçeriye Deniz'in girmesi kaşlarımın sertçe çatılmasına neden olurken asistanım apar topar arkasından girdi.
"Efendim mani olamadım."
Deniz genişçe gülümseyerek geldi önüme.
Asistanım korkulu gözlerle bana bakarken kısa bir işaret verdiğimde dışarı çıktı.
Deniz şirin görünmeye çabalayarak gözlerime baktı.
"Saygısızlık yapmak istememiştim. Sadece sizinle görüşmek istedim."
Karşımdaki kadını öldürmek istiyordum.
Öyle bir nefret vardı ki ona karşı yüreğimde. Taşıyordu.
Kanını oluk oluk içsem. Soğumazdı yüreğim. Kanını oluk oluk ayaklarımın dibine döksem dinmezdi öfkem.
Öfkemin nedeni yoktu. Belki de vardı bilmiyordum.
Anneme benzediği için mi? Yoksa her gece Demir'in koynunda uyuduğu için mi? Nedendi?
Tedirgince kıpırdandı.
"Oturabilir miyim?"