Bölüm 30.
İREM ALACAHAN.
Gayrı sıra, nefesin son büyük imtihanında. Nizam yahut kargaşa.. Dert, belkide deva.. Zaman artık cümlesinin varlığından ötede. İyiden yahut kötüden, doğrudan ve yanlıştan azade..
Yürüyorum sukünet ormanının derinliklerinde..
Tüm cihan bahçelerinden azade.
Mazi dediğin garı dile kolay bir hikaye.. Çürümekte şuan toprağın altındaki bedenle.
Sesler ve sözler çınlamakta kimse duymasada gönül bahçesinde..
Gayrısı her günü dünyada bir ömür kadar süren, cümle düşlerin tomurcuklanıp çiçek açtığı o yerde.
Şimdi sessiz, usulca beklemede.. Öfkeler, savaşlar, hırslar ve belkide rüyalar; cümlesi kendileri gibi fani alemin gölgesinde..
Demir'imin derin bakışları belirir bir iz gibi gözlerimde. Kulaklarım bir ninni misali çalar Rüzgar'ımın sesiyle.
Ferahlarım oğlumun deniz mavisi gözlerinde. Huzur bulurum sevgilimin miski amberinde.
Kapandı hesap defteri, ödendi tüm günahların kefareti.
Fani zamanın düşmanı, ahirde sırtımı yasladığım meşe..
Sevdiklerim birer gül yaprağı olup konmuş eteklerime. Babam dağ olmuş yaslanmış arkama.
Hepside İrem'in fani masalını dinlemekte..
Düşmanlarım; cihan kavgasından firari, cümlesi misafirimdir cennet bahçelerinin huzur kokan saadetinde.
Gönlüme sırdaş, nice yare yoldaş, şimdi uzun bir sonsuzlukta..
Ben İrem.
Yorgun bir asker, savaşmakla geçen koca bir ömrün nihayetinde.
Ben İrem..
Bir yağmur damlasından dahi sakınılırken açtım göğsümü.. Yürüyorum.
Sevdiklerim için, ölümüme yürüyorum.
Ben..
İrem Alacahan.
🌹