Bölüm 22.
İrem Alacahan.
Gölgeler.
İnce siyah dumanlar.
Gözlerim açılmıyordu. Tüm gücümü kullansamda faydasızdı.
Şeytan ince bir şerit çekti gözpınarlarıma.
Bir inleme sesi doldu kulaklarıma.
His yoktu bedenimde. Hissetmek istedim. Kıpırdanmak istedim.
Sırtım soğuktu, sertti.
Yere atıldığımı fark ettim. Parmaklarımı kıvırıp yasladım yere.
Kaşlarım çatılırken araladım gözlerimi.
Neredeydik biz? Bu pis yer neresiydi?
Zor bela doğrulup bakındım etrafıma. Yerde gördüğüm Sude'ye seslendim.
"Sude.."
Karnını tutarak bana döndü. "İrem.. Neredeyiz biz?"
Ayağa kalktım yavaşça. "Bilmiyorum."
Bacaklarım uyuşmuştu. Sude'ye yaklaşıp kaldırdım onu.
"Toparlan. Çıkmayı deneyeceğiz."
Hızla etrafıma bakındım.
Tek bir pencere tek bir delik yoktu. Büyük zeminde dönerken kapıdan sesler geldi. Sude'nin gözleri irileşirken dişlerimi sıktım.
Kapı açıldığında içeri bir adam girdi.
"İrem Alacahan. Benimle gelin."
Kaşlarımı çatıp bağırdım ona. "Hiçbir yere gelmiyorum!"
İki adam daha girdi. "Zorluk çıkarmayın."
Sude telaşla mırıldandı. "İrem git.."
Yanıma geldiklerinde zorla yürümeye başladım. Yeni bir yere girdiğim anda çatıldı kaşlarım.
Burası bir evdi. Fazla lüks bir ev.
Demek ki bizi kaçıran önemli biriydi.
Adamların yön vermesiyle bir kapı önünde durduk. Kapı tıklatılıp açıldı.
Yalnızca ben içeri girdiğimde kapatıldı kapı.
Odayı saran karanlıkla kısıldı gözlerim.
Akşam mı olmuştu?
Mumlar yanarken bir kıpırtı oldu karşımda. Karanlığa karışan bir adam arkasını döndü.
Beni görünce gülümsedi yavaşça.
"Sonunda.."
Dudaklarım aralanmazken izledim onu.
Elindeki viski bardağını masaya koyup gömleğinin kollarını katladı.
"Beni çok beklettin."