Busan'da ailem yaşıyordu, annem, babam ve süs balıklarım. Babam tek kalmasın diye iki tane daha almıştı, eve gittiğimde fark etmiştim. Aynı zamanda da, yeni süsler almıştı.
Annem saçlarının rengini değiştirmişti. Eve Hoseok ile girdiğimiz an, beklediğim tepkiyi almamıştım. Onun haricinde babam gülerek karşılamıştı, anneme bakarken gözleri dolmuştu ama annem benden ayırmayıp ona da sarıldığında karşılık vermişti.
Arkadaşım, diye tanıtmıştım onu. Eğer erkek arkadaşım olarak tanıtsaydım, tüm mahalle bana düğün hazırlardı. Ve buna şu an gerek yoktu.
Bilerek kısa tuttuğum tanışma faslından sonra direk benim odama girmiştik. Ona yer yatağı hazırlamıştım, benim yatağımdan daha rahat olduğuna emindim. Eve geldiğimizde saat yediydi, annemler erken kalktığı için oyalanmadan eve geçmiştik.
Her şeyi bir kenara bıraktığımızda, geriye durakta Hoseok'u öptüğüm kalıyordu. Fark etmediğimi falan sanıyordu sanırım ama, öptükten sonra yanaklarının kızardığını biliyordum, görmüştüm.
Şimdi düşünüyordum da, kahverengi saçlı ve kırmızı yanaklı Hoseok. Yatakta kıkırdayarak sola döndüm. Kendi düşüncekerime gülüyordum, şaka gibiydi. Başka biri görse beni şizofren zannedebilirdi. Ellerimle yüzüme yelpaze yaptım, sıcak olmuştu burası.
"Mi Sun?" yatakta ona doğru döndüm. Kızardı falan diyordum ama benimde ondan bir farkım yoktu. Şunu da fark etmiştim, bir yerden sonra Hoseok'a nereden bakarsam bakayım bana güzel geliyordu.
"Hoseok," dedim dudağımı ıslatarak, "Biraz uyu, ikimiz sonra yemek yeriz." dudak büzdüğünde düşünüyordu sanırım. "Uykun yok mu?" diye sordum, kafasını olumsuz anlamda salladı.
"Başka bir yerde uyuyamıyorum." gözlerimi kırpıştırarak daha dikkatli baktım ona. Cidden, uyuyamıyor muydu? Derin bir nefes aldım ve, "Kay kenara." dedim. Ayağa kalkıp kapıyı kilitlemiştim.
"Neden?" derken, kendi yastığımla yer yatağına yatmıştım bile. "Korkuyorum demedim, uyuyamıyorum dedim."
"Olabilir," koluna sarıldım, "Ama belki bu şekilde uyuyabilirsin. Uyuyabilmen için denemeliyiz." dedim, trende biraz uyumuştum ama o hiç uyumamıştı. Uykuya benden daha fazla ihtiyacı vardı.
"Ama deli yatarım ben, haberin olsun." dediğine sırıttım sadece.
Ama sırıtmamam gerektiğini, annem kapıyı tıklatıp bizi uyandırmaya çalıştığında Hoseok'un kolları arasından çıkamadığım zaman fark etmiştim. Çok sıkı sarılmıştı, nefes alabildiğim için kendimi şanslı hissediyordum.
Annem kapıda hala bize sesleniyordu ve ben kendimi kapıyı kilitlediğim için tebrik etmiştim. Yoksa annem misafir olup olmadığını umursamaz ve açardı. Bunu rahatça söyleyebilirdim çünkü kapıyı bir iki defa açmaya çalıştığını duymuştum.
"Hosoek?" diye mırıldandım, ses gelmedi. Bende tekrardan uyumaya çalıştım. Uykum olmasa bile, bu pozisyonda durmak hoşuma gitmişti. Ya da, Hoseok ile uyumak, emin değildim.
*
"Kapıyı kilitlemişsin, içeri giremedim." annem homurdandığında bir şey demeden tezgahtaki kirli tabakları makineye yerleştirdim. Sabahki yemeğe yetişememiştim zaten. Bahanem Hoseoktu, tebessüm ettim.
"Akşam yemeğini hazırlıyoruz, farkında mısın Mi Sun?" dudağımı dişlerimin arasına alıp bir süre durdum, hiçbir şey demedim. Sonunda sesimi bulduğumda, "Yorgunduk." dedim. En iyi kelime buydu bana göre. Hoseok zaten apayrıydı, annesinin durumu, ablası, iş hayatı... Her şey üst üste gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
destiny | hoseok
Fanfic❛Eğer o gün, o kahve dökülmeseydi belki de bugün biz olamayacaktık Hoseok.❜ 180107