"Zaman nasıl geçti cidden anlamadım." Jin Ae duygusal bir inandı ve genellikle veda gibi bir konuşma olsa ilk adımı o atardı. "Sanki bu eve yeni geliyormuşum gibi." Moralim dalgalı ve sallantılıydı. Hem mezuniyet hem Hoseok bir tarafta, Jin Ae ve onunla geçirdiğim zaman ise bir tataftaydı. Seçim yapılacak bir türde değildi.
"Aptal aptal konuşma, biliyorsun sadece evden ayrılıyoruz."
Çalan kapıyla, kapıya ilerlemiş ve aralamıştık.
"Siz bu mezuniyet olayını tamamen yanlış anlamışsınız, hanımlar." Jimin için hava hoştu, Jin Ae benim elbiseme benzer bir elbise giymiş ve usta olduğu ağır bir makyaj yapmıştı. Yönelimim farklı olsa Jin Ae'yi kaçırırdım sanırım.
"Gözlerinle yedin kızı, pek konuşma istersen." dedim asabi bir şekilde. Karşımda cilveleşiyorlardı ve hepten sinirlerim bozuluyordu. Arkadaşımın mutlu olmasından dolayı mutluydum ama benim erkek arkadaşım burada değildi ve önümde oynaşmaları özlemimi arttırıyordu.
Sinirleniyordum.
Sanki sesimi duymuşlar gibi el ele dip dibe yanımızdan ayrıldılar. Yoongi artık zengin biriydi, benden ve Jin Ae'den. Bu yüzden kendine bir araba almıştı ve geçen hafta bizi biraz gezdirmişti. Gezdirdi derken, yol üstünde beni staj yerime, Jin Ae'yi ise kendi staj yerine bırakmıştı. Tahminimce, bugün de arabasıyla gelmişti.
Şansım sadece şimdi dönüyor gibiydi.
Kafamı Yoongi'ye çevirdim, kavalyem olma görevini zorla o üstlenmişti. Aslında Joonie'nin olmasını isterdim çünkü o, bu nane kafayla karşılaştırıldığında daha kibar kalıyordu. Fakat bilirsiniz, arkadaşınız olabilir ama bir şey isteyecek olduğunuzda size en yakın hangisiyse onunla konuşur ve ondan isterdiniz. Nane kafa da öyleydi benim için, ilişki serüvenimin daha başlangıç noktası bile yokken o vardı. Bu yüzden bana daha yakındı.
"Ne oldu, beğenmedin sanırım." dedim göz kırparak. Mezun oluyordum ama hep bir üzüntü hep bir keder oluyordu. Bugün de bana zehir olursa, hepsini tersten dikerdim.
"Aksine güzel olmuşsun. Ama ben sen şort falan giyer ve oraya gittiğimizde kendinden utanır, ardından eve erken dönerdik diye düşünmüştüm." Planı muazzamdı, ilginçti. Ben de kendimden böyle bir performans beklemezdim ama Jin Ae işin içine girince tüm denge alt üst oluyordu. Kapıyı kapattım ve kilitledim. Çantam olmadığından telefonumu ve anahtarımı Yoongi'ye verdim, iç cebine koydu.
"Düğüne de geleceksin, değil mi?" dedim sıkıntıyla ve merakla. Mezun olmamızda hatrı geçen bir profesörün düğünü hemen mezuniyet töreninden sonraydı. Oraya davet de edilmiştik ama pek bir hevesim de yoktu.
"Gelirim, Hoseok'un yerini benimle mi doldurmaya çalışıyorsun?" kafa salladım, yalan söylemeye gerek yoktu. "Arkadaşın burada olmadığından tüm görev sana düşüyor. Her konuşmamızda da mezuniyet tarihimi vermiştim oysaki."
"Biliyorsun, çalışıyor ve sürekli izin alamaz." Dört ay önce ben gitmiştim, Hoseok en son ben grip olduğumda gelmişti. Yılbaşından önce. Orada nasıl yaşıyordu kesin bir şey diyemezdim ama yanımda olmasını isterdim.
"Biliyorum, ona kızgın değilim..." dedim merdivenlerden dikkatle inerek. Elbisenin yırtmacı beni biraz zorluyordu. Basıp düşersem diye korkuyordum. Bu yüzden yavaş yavaş inmeye devam ettik. Yoongi'nin koluna girmiştim. "Sadece özledim, benim sıkıntım bu. Aramasını ya da mesaj atmasını bekledim, gelmeyeceğini zaten biliyorum ama özledim. Sinirim de agresifliğim de bu yüzden." Dudak bükerek sonlandırdım konuşmamı. Ayrıca para baydığım biletler gidiyordu, yanacaktı.
"Ön koltukta oturabilirsin." dedi açıkta olan sırtıma dostluktan çok, askere uğurlarmış gibi. Eğer el izi çıkarsa, arabasını çizerdim. Otuz altı ay ödeyeceği arabasında bir anı bırakırdım. Yine de kankam olduğundan şekilli bir şeyler yazardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
destiny | hoseok
Fanfiction❛Eğer o gün, o kahve dökülmeseydi belki de bugün biz olamayacaktık Hoseok.❜ 180107