Bölüm 16

1.2K 103 1
                                    

Telefonu hemen yerden alıp her tarafına dikkatlice baktı. "Ya, tam kapatıyorum yere düştü. Ya bir şey olmadı dimi, iyi misin?" diyerek telefonun ekranı okşamaya başladı. Yahya gülerek, "Allah böyle çarpar işte, ben sana bırak, kapat demiştim." dedi. Nöbet tutarken bir de telefona yas tutmuştu. Yahya kendi telefonunu göstererek, "Kırık olmayan yer yok, hatta bazen canım sıkılınca masaya çarpıyorum." dedi ve birkaç santim yukarıdan telefonu yere bıraktı. Esma gözlerini kocaman açarak, "İçim acıdı ya niye bunu yapıyorsun yazık değil mi telefona?" diye sorunca "Yeni alacağım ya o yüzden, eskidi bu biraz." dedi Yahya.

"Oh ne iyi. Telefon eskidi diye ona eziyet et. Günah günah, etme eyleme." dedi gülerek.

*

Nöbetin ertesi günü rutin işlerle geçmişti. Akşamüstü koğuşlara dağılmalarının ardından Esma ve Ceren yataklara oturup haftasonuna gelecek misafirlerini konuştular. Ne yapacaklarına karar verdikten sonra uyudular. İkisi de uzun zamandır görmedikleri arkadaşları gelecekleri için heyecanlıydı. Tabii bir de enişteleri gelecekti.

Bir Hafta Sonra

Bugün Buse ve Zeynep gelecekti, Huriye'nin evine davet etmişlerdi. Onlar gelmeden önce evi güzelce topladılar. Zaten pek dağınık değildi. 3 arkadaş hızlıca bitirmişlerdi işi.

Üçü oturup onları beklerken sohbet etmeye başladılar. Bir süre sonra kapıyla beraber oturdukları yerden adeta fırladılar. Esma ve Ceren hızlarını alamayıp kapıya yapışınca Huriye gülme krizine girdi. Ceren kafasını tutarak kapıyı açtığında tek gülenin Huriye olmadığı gördü. Kapıdakiler de gülüyordu.

-Ne yaşadınız içeride? diye sordu Zeynep.

-Amann yaşadık bitti boşver. Hoşgeldinizzz!

Hepsiyle birbiri ile sarıldıktan sonra kızlar onları içeri geçirdi. Yavuz tekli koltuğa oturacakken Zeynep onu yanına doğru çekti. Bunu gören Esma kendini tutamayıp gülmenin ötesine geçti. Diğerleri ne oldu diye sorarken Esma gülmesini durdurmaya çalışıyordu.

-Zeynep Yavuz'dan ayrılamıyor da.

Bu sefer hepsi gülmeye başlanmıştı.

-Evet ya İstanbul'da da bir görseniz her gün arıyor, mesaj atıyor. Bensiz yapamıyor ya.

-Ya Yavuuuuz, diye uzatarak konuştu Zeynep. Kızlar birkaç saniye birbirlerine baktı ve hepsi birden kahkaha atmaya başladı.

Esma Zeynep'in taklidini yaparak, "Ya Yavuuuuz" derken Ceren, "Ya çen büyüdün de nişanlın mı oldu, oy oy." diye devam ettirdi. Uğraşmak için yeni hedeflerini olarak Zeynep'i seçmişlerdi. Zeynep onlar bunları derken gözlerini devirdi. "Ee doktor hanım nasılsınız?" dedi, konuyu değiştirmeye çalışarak. Huriye ile biraz işten güçten sohbet ettiler.

Aradan geçen 15 dakikanın ardından Ceren;

-Ulan konu havadan sudan işten güçten nasıl Korelilere geldi yine? diye gülerek sordu. Esma da Zeynep'in sinir olduğunu bilerek, "Betesee!" diye bağırdı birden. Buse ve Zeynep aynı anda doğru olan okunuşunu söylediler.

Zaman böyle geçerken Huriye, "Yemekleri de yiyelim artık." diyip kalktı. "Yardımcılar, mutfağa gelin." diye eklemesi ile Ceren ve Esma da ayaklandı. Tezgahın üstüne her şeyi hazırlayıp kısa bir sürede işi tamam ettiler. Esma iki hazırladı ise beş yemişti. Ceren gülerek, "Zıkkım ye." derken Huriye de bir anne edasıyla, "Sofrayı kurmadan bu kadar yedin, sofrada yiyemeyeceksin." diyordu.

- Korkmaaa, bende yemeğe her zaman yer var güzel kız.

Masada her şey yerini almışken, Buse ve Zeynep hâlen yerlerinde oturuyordu. Huriye, "Ya misafirliğe gitmiş de sofra kurulunca davetiye bekler gibi oturan çocuklar gibi oturmayın. Sizin de eviniz sayılır burası, hadi. Hadiii gelin." diyince gülerek masaya geçtiler. Sohbet ederek yediler yemeklerini.

Yemekten sonra biraz daha oturdular. Lise anılarından konuştular. Bolca da güldüler. Konu dönüp dolaşıp yine Zeynep ve Yavuz'a gelmişti. Esma "Düğün ne zamann?" diye sorunca "Hiç boşuna sorma seni çağırmayacağım." dedi Zeynep.

-Niye ya? Ben de gelmek istiyorum.

Ceren Esma'nın ensesine bir tane geçirdi ve "Çocuk musun ya? Şaka yapıyor kız işte." dedi.

Sohbet muhabbete doyum olmuyordu. Çay içme zamanı gelince Ceren'in fikri üzerine dışarıda bir yere gittiler. Çaylarını beklerlerken Huriye ne zaman döneceklerini sordu. Geldiğimde beri sessiz kalan Buse konuşmaya karar verip "Yarın akşam." dedi. Esma onu dürtüp "Kız sen konuşabiliyor muydun? Benden ayrıldıktan sonra hasretime dayamayıp dilsiz kaldın sandım." dedi. Bu sefer de onu bulmuştu uğraşacak. Saat ilerleyince eve döndüler. Yatakları hazırlayıp uyudular.

Ertesi sabah kalkıp birlikte kahvaltı hazırladılar. Kahvaltılarını yaparlarken "Bugün ne yapıyoruz?" diye sordu Huriye. "Bilmem yaparız bir şeyler." diye yanıtladı onu Esma. Kahvaltılarını yapıp masayı topladılar. Daha sonra salonda kanepelerde yerlerini aldılar. Dünün aksine bugün herkes telefonlarına gömülmüştü. Bir kişi hariç. Esma hepsine tek tek bakarken Ceren'in güldüğünü gördü. Yavaşça ona doğru kayıp "Sen neye gülüyorsun lan?" diye sordu kabaca. "Yahya Üstçavuşa. Anlatırım sonra." dedi. Esma ona yola gel bakışları atarak diğerlerini incelemeye devam etti. O sırada aklına bir fikir geldi ve telefonunu aldı. Daha sonra Buse'nin yanına geçti. Telefonunu göstererek;

-Kız Buse, sence nasıl? diye sordu.

-Bu kim?

-Uzman Çavuş Selim Aslan.

-Eniştemiz mi oluyor?

-Salak salak konuşma ne eniştesi Allah korusun. Ben sana ayarlayacaktım.

-Esma bi git ya.

-Niye ya tam sana göre çocuk birlikte insanları gıcık eder durursunuz gerçi bununla mutlu olur musun bilmem ama al sen bunu.

Buse gözlerini devirdi.
Bir süre telefonlarıyla ilgilendiler. Arada bir bir şeyler söylüyorlardı. Saat üçe doğru gelirken sıkılan Huriye ortama enerji katmak için bir şeyler düşündü.

-Hadii herkes telefonları bıraksın. Kırk yılın başı buluştuk, telefon ile geçmesin. Bir şeyler yapalım.

Zeynep izlediği videoyu durdurup, "Ee, ne yapacağız?" dedi. Huriye hemen bir şişe kapıp elinde sallayarak, "Buluşmaların olmazsa olmazı. Doğruluk mu cesaretlilik mi oynayacağız. Bu sarmazsa da tabu falan, bakarız bir şeyler." dedi. Herkes onaylarken aynı anda telefonlarını kapattılar.

Halıya yuvarlak oluşturarak oturdular. Birkaç denemenin ardından şişenin halının üzerinde güzel dönmediğini fark edip halıyı topladılar. Yine aynı şekilde dizilip oyuna başladılar.

İlk çevirmede Huriye Buse'ye soru soracaktı. Buse doğruluk diyince biraz düşündü ve kaşlarını aşağı yukarı indirip kaldırarak, "Biri var mı birii?" dedi muzip muzip gülerek. Buse, "Ah, klasik soru. Yok tabii ki." dedi gülerek. Zeynep, "Çaktırmayın, o test kitapları ile evli." derken Esma, "Şuanlık yok. Ama yakında olacak ehehe." dedi gülerek. Ceren, "Esma yine çöpçatanlık başında." dedi oturma şeklini değiştirip bağdaş kurarken.

İkinci şişe çevirildiğinde, Yavuz Ceren'e soruyordu. O da doğruluk diyince birkaç saniyenin ardından, "Herhangi bir arkadaşının sana yaptığı en kötü şeyi anlat bakalım." dedi. Ceren Esma'ya bakarak anlatmaya başladı;
-Lise birdeyken Esma beni merdivenlerde itmişti bende dalgın yürüdüğüm için birden afalladım ve birine çarptım. Sonradan öğrendim ki çocuğa sarılmışım. Sonra bunlar gidip ismini falan bulmuşlardı. 1 sene çocuğu ne zaman görsem saklandım.

Ceren anlatımını bitirince herkes ona acıyan bakışlar attı. Ancak bu 3 saniye sürmüştü. Hepsi birden gülmeye başlayınca Ceren sinirle "Ne gülüyorsunuz be anlat dediniz anlattık." dedi. Daha sonra şişeyi aldı ve çevirdi.

İki Badi Bir Araya GelmemeliydikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin