Ertesi gün uyandıklarında dördü yatakhanelerin önünde buluşup içtimaya gitti. Selim’e öldürecekmiş gibi bakan kişi sayısı ikiden dörde çıkmıştı ve artık o da bundan rahatsız oluyordu. Özellikle de dün olanlardan sonra. Yandan yandan dörtlüye bakıp tekrar bakışlarını önüne çeviriyordu. Sayımın ardından spor için giyinip tekrar bir araya geldiler. Serdar Teğmen bugün onları çok zorlamıştı. O gider gitmez herkes kendini bir yana attı.
-Kardeşlerim ben dayanamayacağım galiba. Vasiyetim hazır, odamda. Siz bulursunuz.
-Oğuz salak mısın? Kalk git şuradan ya
-İğiz silik misin? Yahya sen bu somurtuklukla nasıl evleneceksin lan?
-Derdi sana mı düştü kanka?
-Hayır yani benim başıma kalacaksın.
-Ulan sen benim anam mısın babam mısın sana ne oluyor?
-Yeri geldi analık yaptım yeri geldi ba-ah acıdı vurma ya
Yahya Oğuz’un boğazını sıkmaya başlayınca duruma Esma ve Ceren müdahale etti. Birini sağ taraflarına birini sol taraflarına alıp yatakhanelere gittiler. Tekrar üniformalarını giyince kahvaltı için yemekhaneye gittiler.
Komutanların gelmesinin ardından dua edip kahvaltılarına başladılar. Ceren ve Yahya normal bir şekilde yemek yemeye devam ederken birden yerlerinden zıpladı ikisi de.
-Ulan dingil! Boğazında kalsın tükür lan benim yemeğimi!
-Yo tükürmüyorum. Var mı? dedi gülerek Oğuz. Onun aksine Esma gayet ciddi bir şekilde izliyordu Oğuz'u. "Bak kardeşim. Tepemin. Tasını. Attırma. Ver lan ben de seninkisini yiyeceğim." Esma Oğuz'un yemeğine uzanırken Oğuz kendi yemeğini saniyesinde sildi süpürdü. Ağzında yemek varken konuşmaya başladı.
-Tobo soz koso oldoğonoz oçon toponozon toso çobok otoyor.
Ardından kendi esprisine hunharca gülmeye başladı. Yahya, Ceren ve Esma ona 'komik miydi?' dercesine bakarlarken Oğuz birkaç dakika boyunca buna gülmüştü. Yahya kaşlarını çatarak, "Bağırın bağırın. Az daha bağırın da komutanın gazabının tadına bakın." dedi kısık sesle. Ceren de kafasını salladı. "Al tosunum sen benimkisini ye, bırak o şahsiyeti." derken kendi yemeğini Esma'nın ağzına sıkıştırmaya çalışıyordu.
Esma Ceren'in elini ittikten sonra kollarını göğsünde kavuşturdu. "Bana ne ya. İlkokul çocuğu gibi kavga etmek de istemiyorum ama hayat beni buna zorluyor." Bu dediğine kısa bir süre de olsa sırıtıp eski ciddiyetine döndü. "Ceren biz neden bu sömürgeciler ile arkadaş olduk?"
Ceren tam ağzını açmış bir şey diyecek iken Yahya girdi araya. "Hoop, çoğul konuşmayalım lütfen. Şuan kendimi kardeşi yaramazlık yapmış ama anneleri tarafından her çocuğun azar yediği suçsuz çocuk gibi hissettim."
Bu lafın üzerine üçü de bir şey demeden ona baktı. Anlamak için düşünme süresiydi bu bakışlar. Olayı ilk anlayan Ceren olmuş olacak ki, "O olayın Allah belasını vermesin ya." dedi gülerek. Esma ellerini birbirine çırparak, "Helal olsun be. Böyle bir benzetme edebiyat tarihinde görülmedi." derken Oğuz halen bön bön bakıyordu ona. En sonunda konuşmayı akıl edebilmiş olacak ki, "Ya ben en son yemek hırsızlığı yapmıştım konu nasıl buraya geldi?" dedi. Esma eski sinirli haline dönerken kaşlarını çattı. "O yediğin yemeği burnundan getirmeyen ne olsun be." derken Ceren onun sırtını sıvazladı. Yahya'ya dönerek, "Millet ben TeamEsma'yım." dedi sırıtarak. Yahya da elini yumruk yapıp baş parmağını kaldırdı. Bu aynen demek oluyordu. "Ben de öyle. Her türlü o alır."
Oğuz kurşun yemiş gibi elini hızla kalbine götürürken, "Aman tanrım, ben bu kadar hayın dostu nereden buldum?" dedi ve bayılır gibi arkasına yaslandı sallana sallana. Esma bu durumu fırsat bilip sandalyenin ayağını ittirdi ayağı ile. Oğuz sandalyenin çapraz bir şekilde yere devrilmesiyle zemine yapışmıştı.
Komutanlar da dahil herkes onların masasına dönünce Esma direk önüne dönüp kahvaltı yapıyormuş gibi davrandı. Ceren ve Yahya ise bir Oğuz’a bir komutanlara bakıyorlardı.-Oğuz şuan durumu kurtardın kurtardın, kurtaramadın pek iyi şeyler yiyemeyeceğiz.
Ceren böyle dedikten sonra Oğuz suratındaki acı ifadeyi yok etmeye çalıştı. Sakince yerinden kalktı. Daha sonra onun gibi yere yapışmış olan sandalyesini yerden kaldırdı.
-Arkama fazla yaslanmışım komutanım kusura bakmayın.
-Oğlum dikkatli olun. Sağlam lazımsınız bize.
-Tekrar kusura bakmayın komutanım, afiyet olsun.
Yerine oturunca yüzündeki gülümsemenin yerini kırmızı görmüş boğa ifadesi aldı.
-Esma sözüm olsun soracağım sana. Görürsün sen.
-Kanka sen sağlam adamsın diye şey ettim ben, ne bileyim yerle yeksan olacağını?
-Ben sağlamım da bakayım sen sağlam kalabilecek misin?
-Korktum şuan. Ceren, Yahya bir şey desenize ya.
-Bu sefer cidden hakettin ben karışmıyorum.
-Ceren yoksa ben de yokum.
-Lan Yahya sen ne ara saf değiştirdin. Sen benim takımımdasın unutma.
Oğuz böyle diyince Yahya elini havaya kaldırıp salladı. Daha sonra bir şey demeden kahvaltısına devam etti. Bu olaylı kahvaltıdan sonra işlerinin başına geçmeden bir er hepsine ana binanın önünde toplanmalarını söylemişti. Onlarda gidip sıraya dizildiler.
Bir süre sonra yanlarına Serdar Teğmen geldi. Hepsine kısaca göz gezdirdi.
-Beni rahatta dinleyin.
Askerler rahat pozisyonunu alınca konuşmaya başladı.
-2 gün sonra hepinizi tam teçhizat burada göreceğim. Halletmemiz gereken bir iş var.
Askerlerin neredeyse kalp atışları duyulacaktı. Hepsi çok sevinmişti. Yine bir görev vakti gelmişti. Onlar düğüne gider gibi giderlerdi.
-Elebaşını bir toplantı yapacak. Bu bilgiyi öğrendiğimiz zaman kaldıkları bir mağarayı daha bulduk. Hem o toplantıyı hem de inlerini bozacağız. Anlaşıldı mı?
-Anlaşıldı komutanım.
Gitmeden son kez Selim ve Esma ikilisine kısa bir bakış atıp arkasını döndü. Esma bunun sorumlusu olarak Selim’ i tutuyordu. Ancak Selim’in umrunda bile değildi. Esma mırıldanarak, "Allah belanı vermesin Selim. Senin yüzünden adım çıktı dokuza inmez sekize. Neyse ALLAAAH!" diyip Ceren'in koluna vurmaya başladı. Ceren aptal aşık gibi sırıtırken, "Tutmayın beni, bayılacağım." dedi. Herkesi şimdiden görev heyecanı sarmıştı.
Öğlesen sonra spor için herkes üstünü giyip yerlerini almıştı. Yorucu geçen 1 saatin ardından kendilerini yere attılar. "Açıım, besleyin beni." Oğuz gözlerini kapatmış mırıldanırken Esma, Yahya ve Ceren'e sırıtarak baktı. Onun bir şey yapacağını anlamış olan ikisi muzip muzip sırıtırken Ceren, "Kanka ortalık tamam. Komutanlar falan yok. Hazır!" dedi.
Esma yüzünü buruşturarak, "Biliyorum iğrenç, bunu yaptıktan sonra elimi çamaşır suyu ile yıkayacağım." diye fısıldadı. Ardından sol eli ile Oğuz'un çenesini aşağı indirmişken sağ elini yumruk yapıp ağzına sokmuştu. Oğuz ne olduğunu bile anlamadan yüzü kızarmış öksürüyordu. Yahya, "Tamam lan tamam ölecek." dedi kahkahalarının arasından. Ceren ise yerde yuvarlana yuvarlana gülüyordu. "İntikam alan kişinin bu sefer Oğuz olması gerekiyordu sayın seyirciler, fakat Esma 2-0 öne geçti!"
Oğuz ters ters Esma'ya bakarken, "Bu sefer bittin sen." derken Yahya lafın arasına girdi. "Nooldu? Hani sen kahvaltıda da böyle diyordun da bakıyorum yüz falan kızarmış."
Ceren ellerini havada sallayarak onlara dolaylı yoldan 'susun' demişti. Ağzı kulaklarına varırken, "Gençler iki gün sonra düğün var siz birbirinizi yiyorsunuz. Daha düğün sahiplerine bir şeyler yedireceğiz!" dedi. Esma elini çenesine koyup, "Pasta?" dedi soru soracasına. Ceren işaret parmağını havada salladı.
-Mermi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Badi Bir Araya Gelmemeliydik
Humorİki asker arkadaşın görev yeri aynı yere çıkarsa ne olur? Komutanın dedikodusunu yaparlarken arkalarından komutan gelir mesela. Ya da 20 yaşına gelip de hâlâ bağcığını bağlayamayan Esma, Ceren'e bağlatırken askerler onları görür. Bu onların her gün...