Huriye gittikten sonra diğerleri de akşam yemeği için yemekhaneye gitmişti. Ceren ve Esma sessiz sessiz oturuyordu. Arada Selim'e ters bakışlar yolluyor çatalı ona batırdıklarını hayal ediyorlardı. O ise hiçbir şeyden habersiz yemeğini yiyordu. Esma ona kötü bakışlarından atmaya devam ederken önüne fırlayan patates ile kafasını Oğuz'a çevirdi. Oğuz yemeğe kendini kaptırmış tablotu kemirmeye başlamıştı. Yahya ise elinden çekiştirmeye çalışırken "Bıraksana lan komutanlar görecek." diyordu.
-Oğuz daha yarım saat önce seni elinde keklerle ağacın dibine oturmuş yerken gördüm. Bir sağdan ısırık alıyordun bir soldan. Ne bu açlık?
-O atıştırmalıktı şekerim düşmesin diye.
-Şekerini düşürdüğümün çocuğu ver lan şunu, hala kemiriyor ya.
-Dur şurayı sıyırmamışım.
Zar zor Oğuz'u durdurduklarında onlar da kendi yemeklerine dönmüştü. Onlar yerken Oğuz dolabın üstündeki çikolataya bakan çocuk gibi bakıyordu. Yemeklerini bitirdiklerinde içtimaya kadar bir yerde oturmaya karar verip yürümeye başladılar. Ceren ağaçlık bölgeyi gösterip "Oturalım işte şuraya." diyince çimenlerin üstüne çöktüler.
-Oğuz alnında patates kalmış kanka.
-Ne, nerede?
O ellerini hızlı hızlı alnına sürerken diğer üçü gülüyordu. Hava serinlemeye başlamıştı. Ceren dizlerini kendine doğru çekip kollarıyla sardı.
-Noldu kız üşüdün mü?
-He Oğuz üşüdüm.
-Ceketim olsaydı verirdim. dedi Yahya. Oğuz kendini dikleştirip üniformasını düzeltti.
-Ben vermezdim valla, ben de üşüyorum.
-Sağ ol Oğuz eksik olma.
Daha sonra kalkıp içtima alanına gittiler. Diğerleri gibi sıraya geçtiler. Serdar Teğmenin gelip sayım yaptırmasının ardından herkes yine dağılmıştı.
-Hadi gidelim.
-Benim nöbetim var.
-Sana iyi nöbetler o zaman. Hadi Oğuz.
Üçü yatakhanelere doğru giderken Ceren Selim'i tek başına yürürken gördü. Çaktırmadan dirseğiyle Esma'yı dürttü.
-Şunu bi sıkıştırsak mı?
-Oğuz'a ne diyeceğiz.
-Orası kolay o odasına girince çıkarız tekrar.
Yatakhaneye girene kadar Selim'i gözden kaçırmamaya çalıştılar. Oğuz odasına yönelirken onlarda üst kata çıkar gibi yaptılar. Kapı kapanma sesinin ardından tekrar aşağı koşup Selim'e yöneldiler. Ses çıkarmadan onun arkasına kadar geldiler. Ciddi bir iş yaparmış gibi gizemli davranıyorlardı. Esma Selim'in hareket etmesini engellemek amacıyla kollarını sabitlemiş, yüzünü ise Ceren'in sorularına cevap vermesi için Ceren'in karşısına gelecek şekilde ayarlanmıştı.
Selim 'noluyo lan' bakışları atarken Ceren avını öldürmeden önce son saniyelerdeki aslan edasıyla yaklaşıyordu. Sesini bulmak için bir iki kez öksürdü. "Evet, şimdi sorguya başlayabiliriz. Susma hakkını kullanamazsın."
-Kanka uzatma sor ne soruyorsan, kollarım geberdi. Yakalanacağız zaten şimdi sadede gel.
Ceren kafasını usulca salladı. Selim hala aynı bakışları atmaya devam ederken sonunda derin bir nefes verip, "İstersem şuan kurtulabileceğimi biliyorsun dimi? Ayrıca ne sorgusu lan bu?" dedi kaşlarını hafiften çatarak. Esma tuttuğu kolu birkaç saniyeliğine bırakıp Selim'in kafasına şaplak attı ve ardından yine kolunu tuttu. "Doğru konuş lan." dedi. Ardından bulundukları durumu fark etti ve gülmemek için dudağını ısırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Badi Bir Araya Gelmemeliydik
Humorİki asker arkadaşın görev yeri aynı yere çıkarsa ne olur? Komutanın dedikodusunu yaparlarken arkalarından komutan gelir mesela. Ya da 20 yaşına gelip de hâlâ bağcığını bağlayamayan Esma, Ceren'e bağlatırken askerler onları görür. Bu onların her gün...