Araçlar yeni askeriyeye doğru ilerliyordu. Bu süre içinde askerler birbirleriyle şakalaşıyor güle eğlene gidiyolardı. Bir askerin "Bu yeni yer çok büyükse Yiğit kaybolur sahip çıkalım." demesi üzerine Yiğit ona döndü. "Ahaha çok komik demi lan?"
Araçlar durduğunda birer birer indiler. Kapısı bile fazla güzeldi. Ya da onlara öyle geliyordu. Çünkü içlerindeki bu vatan aşkıyla nerede görev yaptıkları önemli değildi. Çantalarıyla birlikte sıraya dizildiler. Mehmet Binbaşı ve Hakan Üsteğmen geldi. Sürekli şehir dışına çıktığı için pek fazla göremiyorlardı Mehmet komutanı.
-Yatakhanelerin olduğu bina sağ tarafta. Yemekhane ise onun 300 metre ilerisinde sol tarafta. Eşyalarınızı bırakıp kahvaltıya yetişin.
-Emredersiniz komutanım!
"Çok güzel lan burası. Dağ dağ gezen dağlar kızı Heidi gibi gezerim ben burada. Tam buradan yemekhane bile dağ gibi gözüktü gözüme."
Ceren de Esma'ya eşlik etti. "He valla. Köyden şehre inmiş gibi oldum."
Oğuz ve Yahya Üstçavuşta eşyalarını bırakıp dışarıda kızları beklemeye başlamışlardı. Onlar alt katta, kızlar üst kattaydı. Onlar da gelince hızla yemekhaneye gittiler. Herkes bir masaya yerleşti. Komutanlar da geldikten sonra büyük bir iştahla yemeğe başladılar.
"Masasına gurban aney." dedi Esma. Bir süre sonra yan masadan bir askerin, "Yiğit yok ya." sesi geldi. Tam ona cevap verecekken Yiğit kapıdan girdi. Gelir gelmez yemeği alıp oturdu. Arkadaşı ile sohbet ederek yemeğe devam ettiler. Sohbetten çok birbirlerine laf sokuyorlardı.
Oğuz alnına hafif bir el yedi. "Milleti dinleme lan, yemeğini ye." diye girişti Yahya."Olum en heyecanlı yerinde kestin lan. Benim bunlardan ders almam lazım. Laf sokma sanatının canlı örnekleri." dedi ve ardından hem yiyip hem dinlemeye başladı.
"Oğuz bunlardan ders alıp ne yapacaksın? Askersin sen hatırlatırım.
"Ya bir şey diyeceğim. Şimdi burası merkeze yakın ve bolca da asker var. Bizi eskisi gibi görevlere gönderirler demi? Diye sordu Esma merakla.
"Gönderirler, yani göndermeleri lazım. Yeni astsubayda olsak iyiyiz bence."
Daha sonra kahvaltılarını bitirdiler. Yine dördü birden çıktılar yemekhaneden. İşleri yoktu şimdilik. Kantinin önündeki masalara gidip oturdular. Ceren kafasını kollarına gömüp gözlerini kapadı. Yorgun hissediyordu biraz. Esma kafasını onun sırtına koydu. Oğuz onlara gözlerini kısarak baktı.
-Buldum!
Onun ani bağırışıyla Ceren sıçrayınca Esma'da kafasını kaldırdı.
-Böyle bir bağırışa umarım dünyayı kurtaracak bir şey bulmuşsundur.
-İnşallah o günleri de göreceğiz Ceren. Ama şimdilik eğlenceli bir şey buldum. Hadi el kızartmaca oynayalım.
Ceren kafasını tekrar gömünce Esma da aynı pozisyonu aldı. Bu sefer Oğuz Yahya'ya döndü. Kaşlarını yukarı aşağı oynatarak ellerini işaret etti."Oğuz sana buradan bir vururum el kızartmaca değil el izi çıkartma oynarsın.
"Aman be sizle de bir şey yapılmıyor. Ben yeni arkadaşlar bulmaya gidiyorum.
Onlar oturmaya devam ederken tanımadıkları bir asker yanlarına gelip "Keskin Üstçavuş siz misiniz?" diye sordu. "Evet benim."
"Sizi Özçelik Üsteğmen çağırıyor."
Yahya ayağa kalkıp giderken durdu. Geri dönüp o askere yetişti ve "Hakan Özçelik değil mi?" diye sordu. Asker "Evet komutanım." diyince Yahya tekrar önüne dönüp gitmeye başladı. Askerin komutanım demesi üzerine Ceren onun rütbesine baktı. Onbaşıydı. Yani ona da komutanım diyecekti. Kendi kendine gülümserken Esma suratını ona yaklaştırıp onun baktığı yere döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Badi Bir Araya Gelmemeliydik
Humorİki asker arkadaşın görev yeri aynı yere çıkarsa ne olur? Komutanın dedikodusunu yaparlarken arkalarından komutan gelir mesela. Ya da 20 yaşına gelip de hâlâ bağcığını bağlayamayan Esma, Ceren'e bağlatırken askerler onları görür. Bu onların her gün...