"Deniz,bize bu soruyu çözer misin?"
"Peki."
Kendimden emin bir şekilde kalkıp tahtadaki soruya yöneldim.
Basit bir soruydu.
Soruyu hızla çözüp kalemi tekrardan öğretmene iade ettim.
Öğretmenimiz tahtadaki soruyu doğrulayıp kısa ve samimiyetsiz bir tebrikten sonra dersine kaldığı yerden devam etti.
Arkama yaslandım ve bir sıra önümde oturan Onur'u izlemeye devam ettim.
Sıraya başını koymuştu.
Haki yeşili hırkasının kapüşonunu başına geçirmişti.
Huysuz kahverengi saçlarının birkaç tutamı anlına düşmüştü.
Sert surat hatları daha da belirginleşmiş, iyice zayıflamıştı.
Sakalları hafiften çıkmaya başlamıştı.Dolgun hatlı çok da ince olmayan dudakları kızarmıştı, ve dudağının kenarında küçük bir uçuk çıkmıştı.
Orta boyuttaki kaşları dağılmış, kısa kirpikleri azalmaya başlamıştı.
Ölmek üzereydi sanki.
Nefes alıyordu. Ama içi ölmek üzereydi.
Gözlerimden süzülen yaşlara engel olamadım.
Ve kimsenin farketmemesi için başımı önüme eğdim.
Ağlamamalıydım.
Ama ağlıyordum işte, dayanamıyordum.
Sevdiğim adam bir başkası için ağlarken, onun için
uyumazken dayanamıyordum.
Artık hıçkırıklarımı tutamayacağımı anladım.
Titrek sesimle ve ağladığımı belli etmemeye çalışarak öğretmenden izin isteyip sınıfın dışına çıktım.
Ve kapıyı kapatırken istemim dışında bir hıçkırık döküldü boğazımdan.
Ve ardından gözyaşlarım...
Dengesiz adımlarımla merdivenlerden indim ve bahçeye çıktım.
Birkaç öğrenci dışında kimse yoktu.
Genelde Onur'un sigara içmek için kullandığı tenha yere doğru ilerledim.
Sert ve soğuk duvara yaslandım.
Ve dizlerimi kendime çektim.
Sessizce hıçkırmaya, ağlamaya kaldığım yerden devam ettim.
Bu yorgun halleri aklımdan çıkmıyordu.Gözleri kıpkırmızıydı...
Zorla açık tutabiliyordu gözlerini.
Kantindeydi.
Sadece oturuyordu. Yanındaki arkadaşlarına katılmıyordu.
Sadece bir noktaya odaklanmıştı.
O kıza...
Melike'ye...
Yüz hatlarını ezberlemek istermişcesine bakıyordu.
Sanki aklına kazımak istiyordu onu.
Acı bir gülüş can buldu dudaklarımda.
"Belki şu an mutludur." Diye mırıldanmıştım o gün tekrardan kendime.
Avutmaya çalışıyordum işte kendimi.
O sırada düğümlendi boğazım.
Çene hatları gerneşti.
Ve başkasının elini tutan Melike'ye bakmaya devam etti.Teneffüs zili çaldı.
Ve ben alel acele yerimden kalkıp gözlerimi sildim.
Üzerimdeki tozları silkeledim.
Çok geçmeden sınıfa varmıştım.
Herkes dışarıya çıkmıştı.
Sınıfta sadece çantalar ve Onur vardı.
Ve uyuyordu.
Sonunda...
Sabaha kadar yatamamıştı.
Ve ben de uyuyamamıştım.
Sevdiğim adam üzüntüden uyuyamazken ben nasıl uyuyabilirdim ki?
Gözlerimi kapatabilir miydim, ya da güzel rüyalar görebilir miydim?
İçim el vermezdi buna.
Dayanamazdım.
O şimdi can çekişiyordu, biliyordum.
Ağlamaktan yanan gözlerimi kırpıştırdım.
Ve dudaklarımdan 'of' döküldü.
***********Gözlerini araladı, etrafa şaşkınca baktı.
Herkesin çıkmak için hazırlandığını görünce o da ayaklandı ve kapüşonunu başına geçirip çantasını taktı.
Yavaş ve paytak adımlarla sınıftan çıktı.
Ben de çantamı sırtıma takıp onu takip ettim.
Ve o önde, ben de arkasında ilerliyordum.
Bir an duraksadı, çantasının küçük gözünden çıkardığı sigara paketini aldı ve bir sigara çekti.
Cebini biraz kurcaladıktan sonra çakmağını buldu ve dudaklarının arasına sıkıştırdığı sigarayı ateşe verdi.
Ve derin bir iç çekti.
Gökyüzünde oyalandı gözleri.
Uzun uzun baktı.
Ve tekrar döndü önüne.
Kapüşonu başından düştü.
Umursamayıp yoluna devam etti.
Ağlayıp ağlamadığını görmüyordum.
Ama hissediyordum. Canı yanıyordu, ve içindeki ateşin harıl harıl yandığını anlıyordum.
İkimizde düşüncelerimizde boğuluyorduk.
Ama ne kendimizi, ne de birbirimizi kurtarabiliyorduk.
Hatta o benim boğulduğumdan bile bihaberdi.
..........
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Başkası |Tamamlandı|
Teen FictionAcı çektiğimi bilmesine rağmen neden yardım etmedi? Çünkü kendisi de bu acının içindeydi.