11

1.8K 103 11
                                    

Tüm gün camın başından ayrılmadım.
Baygınlığını izledim tüm gün boyunca.
Odasına yarım saatte bir annesi girip çıkıyordu.
Onu kontrol ediyor, iyi olup olmadığına bakıyordu.
Hemşire arada bir geliyor, serumunu yeniliyordu.
Ben ona bakmaya kıyamazken, o kendine bir başkası için zarar veriyordu.
İçim yanıyordu, ona dokunamamak bu alevi körüklüyordu.
İçten içe yanıyordum.
Aramızdaki mesafe bedenimizdeki mesafe kadar uzaktı.
Biz birbirimize çok uzaktık.
O benim için Kaf dağının ardındaydı.
Ve ben onun için görünmezdim.
Kısaca uzak ve imkansızdık birbirimize...
İçimdeki bu alev birgün içten içe çoğalacak, ve beni daha da yakacaktı.
Telefonuma bir bildirim sesi geldiğinde, bunun kim olduğunu anlamam uzun sürmemişti.
Tabiki de bu kişi Ömer'di.

Ömer:
Selam yavrum, ben akvaryum

Ömer:
Ne yapıyorsun bakim benim minik kertenkelem?

Deniz:
Kertenkele?

Ömer:
Lafın gelişi canııım😋😋

Deniz:
Ömer, ben iyi değilim...

Deniz:
Canı acıyor, ve ben onu sadece uzaktan izliyorum.

Deniz:
Melike'yi bekliyor...

Deniz:
Ama gelmeyeceğini de biliyor.

Deniz:
Üzülüyorum.

Deniz:
Acı çekiyor.

Deniz:
Ve ben onu sadece burada izliyorum.

Deniz:
Bu benim canımı çok yakıyor.

Ömer:
Düşündüğün şeye bak!

Ömer:
Yakından izle o zaman.

Deniz:
Nasıl olacak o iş?

Ömer:
Seninle Onur'un yanına gideceğiz tabiki de.

Ömer:
🤓🤓🤓

Ömer:
Çok akıllıyım değil mi?

Ömer:
Canım kendim.

Deniz:
Saçmalıyorsun.

Deniz:
Asla olmaz.

Ömer:
Niyeymiş o?

Deniz:
Buna bir cevabım yok.

Deniz:
Tamam o zaman.

Deniz:
Hazırlan gidelim.

Ömer:
Nerede buluşacağız?

Deniz:
Sen Onur'un evinin önüne gel.

Deniz:
Evlerimiz karşılıklı zaten.

Ömer:
Kiminle

Deniz:
Onur'la

Ömer:
E yuh.

Ömer:
Asdddhhjkikigfcmcmffl

Ömer:
Tamam hazırlanıp çıkıyorum.

(Deniz\çevrimdışı)

Ömer:
Bu arada,

(Deniz\çevrimiçi)

Ömer:
Onur hangi rengi seviyor?

Deniz:
Siyahı, ama tişörtlerinde koyu griyi ve haki yeşilini tercih ediyor.

Ömer:
Amma konuştun ya,

Ömer:
Hangi çiceği seviyor peki?

Deniz:
Papatya!

Ömer:
Tamam, alıp geliyorum.

Deniz:
Bekliyorum.

Hızlıca yatağımdan kalkıp dolabımın önüne geçtim.
'Ne giymeliyim?'
Diye düşünmeyecektim açıkçası.
Her zamanki gibi sıradan şeyler, giyindim ve saçlarımı taradım.
Ve kardeşimin güzel küpesini taktım.
Hazırdım...
Hiçbir zaman hiçbir şeye hazır olmamıştım...
Banyoya gidip ellerimi ve yüzümü yıkadım.
Gözlerimin altındaki kızarıklıklar umurumda bile değildi.
Sadece onu görmek istiyordum.
Telefonuma gelen mesajla koridora doğru koştum.

Ömer:
Hadi gel.
Ben aşağıdayım.

Hızla ayakkabılarımı giyip asansöre bindim.
Evimiz Onur'un evi gibi dördüncü kattaydı.
Merdivenlerden inip vakit kaybetmek istemedim.
Aşağıya indiğimde Ömer'le karşılaştım.
Bana sıkıca sarıldı ve kollarımı ona sarmamı bekledi.
Geçiştirmek için ben de kollarımı sırtına dolamaya çalıştım.
Sadece çalıştım.
Çünkü uzun süredir birine sarılmamıştım.
Ve insanlara nasıl sarılacağımı bile unutmuştum neredeyse.
O duygu tekrar körüklendi içimde.
Sarılmak insanları mutlu ediyordu.
Ve ben sarılmayı unutmuştum.
O an kendimden utandım.
Etrafımdaki insanlara nazaran daha sessiz ve farklı düşünen bir insandım.
Bu ilk zamanlar dışlanmama neden olmuştu.
Sonra büyümüştüm. Benimle birlikte insanlar büyümüştü, dünya büyümüştü.
Onlar beni aralarına almaya başladılar.
Fakat ben aralarındayken bile kendimi yalnız hissediyordum.
Aile içinde hep dışlanan kişiydim.
Beni yanlarına almak istemezlerdi.
Hala da istemiyorlar.
Bir türlü anlayamam işte bunu,
neden?
Şimdi aralarına almama nedenlerini anlıyorum, çünkü bir katilim.
Ama ya önce?
"Neye daldın öyle?"
"H-hiç!"
"E hadi zile bas bakalım."
"B-ben mi?"
"Evet, sen."
Parmak ucumda yükselip Onur'un evinin ziline bastım.
Ve kapı açıldı.
Kalbim şimdiden hızlanmaya başlamıştı.
Ne yapacaktım?
"Kolumu bıraksan artık diyorum." Dedi ve kolunu gösterdi.
Elimi ahtapot gibi koluna sarmıştım.
Hemen elimi çektim ve saçlarımı geriye attım.
Çok heyecanlıydım.
Ne yapacağım hakkında bir fikrim yoktu.
.........

Bir Başkası |Tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin