"Günaydın kankiye!"
"Günaydın."
"Demek kanka olmaya başlıyoruz ha?"
"Sabah sabah hiç uğraşamam Ömer." Başımı duvara yaslayıp biraz daha uyukladım.
Dün Onur evinde yoktu.
Ve evine de gelmemişti.
Onun için endişelenmiştim ve yapabileceğim de birşey yoktu.
Tüm fake hesaplarıma girip hikayelerine ve gönderilerine baktım. Ama hiçbir şey yoktu.
Nereye gittiğini bilmiyordum.
Ve o dört duvarlı küçücük odamda tüm gece boyunca çıldırıp durmuştum.
Şimdi tek umudum, okula gelmesiydi.
Eğer okula da gelmezse gerçekten de korkmaya başlayacaktım.
"İyi misin? "
Başımla onayladım.
"İyi olduğuna emin misin?"
Başımı 'hayır' anlamında salladım.
"Hiç iyi değilim."
"Ne oldu, anlatmak ister misin?"
"Hayır. "
Her geçen dakika kafamda korkunç senaryolar kuruyordum.
Onur biryerlere çok giden biri değildi. Çok fazla gezmeyi sevmezdi.
Giderse Yusuf'la giderdi.
Ama Yusuf dün gece canlı yayın açmıştı ve evindeydi . Aklıma canlandırdığım o iğrenç senaryolar gelince iyice geriliyordum.
Neredeydi bu çocuk?
Elimle başımı ovuşturdum.
Ve kapüşonumun içine gömülüp kafamı elimin arasına aldım.
Sesli bir nefes verdim.
Ya okula gelmezse?
Hayır, o buraya gelecek, ve tam önümdeki sırada oturacaktı.
Dün neredeydi?
Başımı sıradan kaldırıp kollarımı serbest bıraktım.
"Dün gece Onur evinde değildi. Çok endişeliyim."
Kaşlarını kaldırdı.
"Demek ondan bu suratsızlığın ve uykusuzluğun."
Yüzü biraz asıldı.
"Nerede olduğunu biliyor muydun?"Ona bunu sormam saçmaydı tabi ama sorduktan sonraki hareketleri ' iyiki sordum' dedirtti."Cevap versene!"
Anlamazca ona baktım.
"Kiminleydi, neredeydi, çok endişelendim."
"Dün," dedi duygusuz bir sesle. Ve içimi yakan o kelimeyi söyledi.
"Hastanedeydi."
Ve içimdeki deprem şiddetini yükseltti.
"Bayılmış."
İçine bir nefes hapsetti.
"Tüm gün yemek yememiş.
Sağlıklı beslenmiyormuş."
Gözlerimi kapattığım an gözlerim, ılık ve tuzlu bir gözyaşı yuvarladı yanaklarıma.
Yutkundum.
Ama içimdeki alev geçmedi.
Hala yanıyordu.
Ve içim yanarken gözlerimden yaş akıyordu.
Ama bu yaş, içimdeki alevleri dindiremeyecek kadar azdı.
" Nerden biliyorsun?"
"Duydum işte bir yerden."
"Durumu nasılmış?" Dedim titrek sesimle.
Yutkundu.
"Doktor bir beslenme programı vermiş. Bugün hastaneden çıkacakmış.Eğer böyle devam ederse..."
Gözlerini kaçırdı.
"Böyle devam ederse böbreklerini kaybedebilirmiş."
Yanaklarımdaki yaş kurumadan sırada olan gözyaşlarım şiddetini koruyarak akmaya devam etti.
"Onu görmek istiyorum."
Dedim ve ekledim.
"Uzaktan..."
İçten içe üzüldüğümü görebiliyordu. Bunu görmesi bir nebze de olsa beni anlamasını sağlıyordu.
"Hala hastanedeler."Derin bir nefes aldı.
"Çıkışta gideriz."
"O zamana kadar dayanabilirsem..." Huysuzca ofladı.
Nasıl sabredecektim?
Onu görmeden dayanabilecek miyidim?
Umarım dayanırdım...
Umarım...
**********Dakikalar geçmiyordu, saniyeler durmuş, çıldırmamı bekliyordu.
Artık dayanamıyordum.
Nefes alamayacak kadar boğuluyordum.
Sadece iki ders geçmişti.
Ama ben şimdiden sabrımı tüketmiştim.
Aldığım nefes bile beni boğuyordu.
Tenim kavruluyor, onu görmek için gözlerim can atıyordu.
Daha nasıl bekleyebilirdim?
Zilin çalmasıyla hızlıca yerimden kalkıp bahçeye gittim.
Nefes almaya çalışırken nefesim kesiliyordu.
Şu garip hisse battıkça batıyordum.
Ne acınası haldeydim böyle?
..........
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Başkası |Tamamlandı|
Teen FictionAcı çektiğimi bilmesine rağmen neden yardım etmedi? Çünkü kendisi de bu acının içindeydi.