Kathleen kendini o kadar kirli hissediyordu ki banyo fikrine itiraz edemedi, vücudunu bir an önce suya değdirmek ve canlanmak istiyordu. Düşüncelerinden ve kafa karışıklığından uzaklaşmak için vücudunu incelemeye ve hasar tespiti yapmaya karar verdi. En çok ağrı hissettiği yere doğru kafasını çevirdi ve omzunun göğsüne büyük bir bezle sarılı olduğu ve sabitlendiğini gördü, örtüyü kaldırdığındaysa karnına çarpan kılıcın kabzasının yarattığı görüntüye baktı ve sargıda olmayan elini çürüğe değdirdi. Kathleen canının acısıyla irkildi. Üzerindeki örtüyü kaldırınca bilincini kaybetmeden önce yaşadıkları anların görüntüsü gözünün önüne gelmeye başladı. Kathleen korkuyla örtüyü üzerine çekti, göle girdikten sonra bir gölge gördüğünü hatırlıyordu, anılar parça parça gözünün önüne düşmeye devam ederken birden her şeyi hatırlamaya başlamıştı. Beyninin içinde çanlar çalıyordu, aklına gelen görüntülerle elini ağzına götürüp yüksek sesle hıçkırdı. Aynı anda odanın içinde yalnız olmadığını farketti ve yatağın içinde küçük bir kızmış gibi sindi.
"Korkma Kathleen, bir şey olmadı. Onlar sana bir şey yapmadan önce yetiştik." diyen Rory'nin sesiyle büyük bir rahatlama yaşadı. Ama aynı zamanda utanç bütün benliğini alev alev sarmaya başlamıştı, demek onu o halde yerde debelenirken görmüştü. Yalnızca o da değil, bütün askerleri o ana şahit olmuştu öyle mi? İyi de niye peşinden gelmişti ki, onu reddettiğini açıkça söylemese de bir şekilde dile getirmişti. Kathleen bir dakika içinde uyanmamış olmayı dile getirdi ağrılarının yanında bu kafa karışıklığı da cabasıydı.
Rory, yatağın etrafında dolaşarak Kathleen'in yanına geldi. "Önce seni yıkayalım, sonra sormak istediğin her şeyi sorarsın." diyerek Kathleen'in aklından geçenleri dile getirdi. Hizmetliler odanın ortasına kocaman ahşap bir küvet taşıdı ve içini sıcak buharlı suyla doldurmaya başladılar.
"Kalanını ben hallederim efendim, teşekkür ederim." dedi ve örtüyü kaldırırken sağlam koluyla, sargıda olan koluna çarptı. Rory etraftayken tek doğru şey yapamıyordu, aklı karışıyor ve odaklanamıyor sürekli dikkati dağılıyor ve o oradayken ona bakmak isteğiyle dolup taşıyordu. Kathleen içinden kendine bir kez daha lanet okudu.
"Seni ben yıkayacağım." dedi ses tonu bir demir kadar sert ve emindi, tartışmaya açık değildi. Ancak Kathleen böyle bir şeye tabi ki izin veremezdi.
Tanrım böyle bir şeye nasıl izin vermişti! Aklı yerinde değildi, başka hiçbir açıklaması yoktu hala ateşi olmalıydı. Tam olarak basit bir kadınmış gibi davranmıştı. Rory, Kathleen'in itirazlarını kabul etmeden onu kucaklamış ve küvetin içine taşımıştı. Zaten Rory'nin elleri, Kathleen'in kalçasına değdiği andan itibaren genç kadının onun ellerini düşünmek dışında bir şey yapabildiği de söylenemezdi. Kathleen, ellerinin adamın kaslı kollarını ve boynunu sardığı anı asla hatıralarından silebileceğini sanmıyordu. her şey tıpkı ilk karşılaştıkları zaman ki gibiydi, hissettiği şeylerde hiçbir eksilme olmamıştı aksine üzerinde sadece ince içliği varken adamın elleri şimdi onu kavramıştı ve ona tutunmuştu. Kathleen, o an gözlerini kapatıp sadece ona ait olabilmeyi diledi. Bu nasıl oluyordu aklı bir türlü almıyordu, çocukluğundan beri erkeklerden gördüğü iki şey vardı birincisi şiddet, ikincisiyse tacizdi. Dayısı hariç kimseyle aynı odada olmamaya dikkat ederdi, erkekler onu tedirgin ediyor ve ona dokunduğunda mide öz suyu ağzının içine kadar geliyordu. Ama Rory ona dokunduğunda eti dağlanıyormuş ve elektrik çarpıyormuş gibi hissediyordu. O kadar az konuşuyorlardı ki Kathleen onun sessizliğini anlıyor, konuşmasına ihtiyaç duymuyordu.
Şimdi bir küvetin içinde itiraz etmeden adamın onu yıkamasını bekliyordu. Kathleen karşısındaki manzara karşısında sesli bir iç çekiş koymamak için kendine direndi. Akşam güneşi en kızıl haliyle Rory'nin arkasından odayı dolduruyor ve onun bronz vücuduna vuruyordu. Kathleen karşısındaki görüntü karşısında gözlerini ovalamamak için kendini zor tuttu. Sanki bir rüyadaydı, bronz Tanrının üzerindeki ekosesini çıkarıp ahşap sandalyeye koymasını aç bir kedi gibi izledi. Devasa Tanrı gömleğinin kollarını yavaşça katladı ve kiltini düzeltti, bu öyle hoş bir manzaraydı ki Kathleen neredeyse ağzı sulanarak adamı seyretti. Adam kafasını Kathleen'e doğru çevirince, Kathleen utancından ne yapacağını bilemedi. "Aman Tanrım yakalandım." diye içinden kendine haykırıyor, kendini tokatlamak istiyordu. Kalbi kulaklarında atıyor, boğazından yüzüne doğru kıpkırmızı oluyordu. Rory'nin ince ve imalı gülümsemesini gören Kathleen kafasını küvete doğru eğdi ve yüzünü mimiksiz tutmaya çalıştı.
Rory, şöminenin yanındaki tabureyi alıp küvetin arkasına geçti ve oturdu. Uzun zamandır bunu yapmak istediğini o an farketti, onun saçlarına dokunmak... İlk gördüğü anda bu anın ondan bir öpücük alırken gerçekleştiğini hayal etmişti ancak şartlar daha farklı oluşmuştu. Şimdi bunu düşünmenin vakti değildi, Kathleen hastaydı ve onu utandırmak istemiyordu, Tanrım o kadar kızarmıştı ki... Bir kadına utanç bu kadar yakışabilirdi, Rory Kathleen'in saçlarını eline alırken tam olarak bunu düşünüp gülümsüyordu. Yumuşak, maun rengi atlasın içinden parmaklarını geçirip saçlarını ıslatmaya ve yıkamaya başladı.
Kathleen, Rory saçlarına her dokunduğunda başını biraz daha geriye doğru eğiyordu. Yaşadıkları bu an ona o kadar doğru geliyordu ki hiçbir şeye itiraz edemiyordu, ona doğru eğiliyor, ona doğru çekiliyordu. Yüzünde çocukluktan beri hissetmediği bir güven ve huzur vardı. Rory, elindeki sabunlu bezle kadının boynunu temizlemeye ve masaj yapmaya başladı, kollarını ve ulaşabildiği her yerini temizledi. Kathleen, Rory'nin ona dokunduğu bu an sonsuza kadar sürsün istedi, sorular ve cevaplar birbirini kovalayınca bu büyünün biteceğinden emindi. Rory, Kathleen'i tamamen temizledikten sonra havluya sardı ve ona yeni içlik uzatıp arkasını döndü. Kadının üzerini giyinmesini bekledikten sonra şöminenin önüne kadını alıp oturttu ve fırçayla saçlarını taramaya başladı.
Ona dokunduğu bu anı sonsuza kadar uzatmak istiyor, bunun için her şeyi deniyordu alevler Kathleen'in gül kurusu vücudunu parlatıyor ve saçlarındaki kızıllığı yansıtıyordu. Ne zaman bu kadar duygusal bir adam haline geldiğini bilmiyordu, üzerine düşünmekten sürekli kaçarak kendine zarar verdiğinin farkındaydı. Kathleen'in o piçle ve belki de babasıyla kurduğu planı unutmamıştı ama böyle güzel bir andan kendini mahrum etmek de istemiyordu. Yatağını sıcak tutan kadınlar hep olmuştu ama hiçbir zaman bir kadına duygusal olarak yaklaşmamış, onu her an yanında hissetmemiş ve onu kendine ait yapmak için bu kadar çırpınmamıştı. Rory kafasını iki yana sallayarak bu düşüncelerden kendini uzaklaştırmaya çalıştı. Çok yorulmuştu ve çok şey yaşamıştı, dinlendikten sonra kendini bu düşüncelerden uzaklaştıracak ve eski mantıklı Rory olacaktı. Ama şimdilik kendine izin vermenin kimseye zararı dokunmazdı. Rory bunları düşünürken Kathleen'in boynunun kendi dizine doğru eğildiğini farketti ve eğilip ıslak saçlarına bir öpücük kondurdu. Kathleen'i uyandırmamaya dikkat ederek yavaşça kucakladı ve yatağa yerleştirdi, üzerini örttü. Tam arkasını dönüp gidecekken Kathleen'in doldun dudaklarına gözlerini takıldı. Ya şimdi diye düşündü, ya da hiç. Yavaşça eğilip kadının dudaklarını dudakları arasına aldı. O tatlı yumuşaklık bütün vücudunu sarıp sarmalamaya başladı, kasıklarında hissettiği yanma canını sıktı ve "İyi geceler sevgilim." diye mırıldandı.
Şömine ateşini harlandırdıktan sonra kapıya vardı ve dönüp beyaz örtülerin arasında yatan kadına baktı. Usulca kapıyı kapatıp odadan çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asi Gelin (TAMAMLANDI)
Historical FictionRory Campbell karısını ve kızını büyük yangında kaybettikten sonra evlenmeyi bir daha asla düşünmemişti. Ancak Kralın emriyle Tanrı cezasını versin bir İngiliz'le evlenmek zorundaydı, kral arkadaşı da olsa onun emirlerine karşı gelecek kadar aptal d...