Kathleen iki haftanın sonuna doğru zaman ilerlerken gergin, tetikte ve güvensiz hissediyordu. Sanki Rory bu kaleden ayrıldığından beri peşinde hep birileri vardı. Gerçi Kathleen neredeyse günde beş saatten daha az uyuyordu, genellikle kilise inşaatına yardım ediyor veya ana kaledeki tamiratı takip ediyordu. Bu takip edilme hissini yorgunluğuna ve dikkat dağınıklığına bağlıyordu. Yorgunluğundan şikayet ettiği yoktu, klandaki herkes Kathleen'den daha fazla çalışıyor ve onu memnun edebilmek için canlarını dişlerine takıyorlardı.
Kathleen kendini oyalanıyor ve kendine düşünecek zaman bırakmıyordu. Kimi zaman, köyde hasta ve yaşlı kadınlarla vakit geçiriyor, kimi zamansa bayırda çocuklarla ok atma yarışı yapıyorlardı. Aslında tüm bunların tek sebebi vardı, Rory'i düşünmemek ya da düşünmekten harap olmamak. Ne zaman yatağa girse gözünü uyku girmiyor ve Rory'nin yastığıyla uyuyordu, zaten onun olmadığı yatak odasına girmek her seferinde canını daha fazla acıtıyordu. Ona veda etmeden gitmiş olması da Kathleen'e kendini iyi hissettirmiyordu, onun yatağına girmişti ve sırtındaki yaraları görmüştü. Tabi ki o an yüzüne karşı ondan iğrendiğini söylemeyecekti, belli ki onun göz zevkini yeterince bozmuştu. Kathleen burnundaki yanmayı geçirmek için parmaklarının tersiyle gözlerine bastırıp burnundan derin bir nefes çekti.
Nedense bu aralar çok fazla üşüyordu balkondan dışarı baktı, güneş tepeden göz kırpıyordu ama Kathleen yine de üşüyordu. Üzerine eski pelerinini alıp çizmelerini giydi. Bugün köye inecekti, savaştan sonra elini kaybeden bir askerle tanışmıştı geçimini sağlamak için eski eşyaların tamirini yapıyordu. Kathleen onunla tanıştığına sevinmişti çünkü elindeki kıymetli şeyin de büyük bir tamire ihtiyacı vardı, çürümeye değil. Kale yavaş yavaş ruh kazanmaya başlamıştı, Kathleen her geçen gün klan halkıyla gurur duyuyordu. Bu kadar zamandır büyük bir mücadele vermişlerdi, birilerinin ölümü koca bir klanı ölüme sürüklemişti. Onların acısını derinden anlıyor ancak bu tarzı doğru bulmuyordu, onlar için de yaşamaları gerekti. Bu kadar yas Tanrı'ya hakaretti.
"Günaydın Leydim, bugün nereye gidiyoruz?" Bu iki haftada Peter Leydisine oldukça bağlanmıştı, nazik ve kibar bir leydiydi. Büyük burnu ve egolarını yoktu kimi zaman üzeri çamurla kaplı çocuklarla oynuyor, kimi zaman elden ayaktan düşmüş yaşlıların yardımına koşuyordu. Üstelik kaleyi de fena idare etmiyordu, leydisine yapılan saldırıyı bildiği için onu bir dakika olsun yalnız bırakmıyor nereye giderse arkasından gidiyordu. Kathleen onun korumacı tavrına minnettardı ancak bugün yalnız olmak istiyordu, Rory'e duyduğu özlem ve vücudundaki kırgınlık canını çok sıkıyordu."Peter kilisede yardıma ihtiyaç var, duş almaya ve yemek yemeye ihtiyacı olan birini gönderip yerine geçer misin? Ben zaten kalede olacağım, biraz ata binip yanınıza gelirim." Dedi ve Peter'ı arkasında bırakıp yürümeye başladı. Tanrı'm başı çatlıyordu. Biraz bitki çayı fena olmazdı ama şimdi buna zamanı yoktu.
"Ama Leydim." Diye arkasından cılız itiraz sesleri yükseliyor, genç asker söyleniyordu, askerinse genç olması Kathleen'in işine geliyordu. Emirlere uyması gerektiğini düşündüğü için Kathleen'i zorlamıyordu, kendini evindeki yalnız günlerini özler olmuştu. Burada yalnız kalmak pek mümkün olmuyordu, gerçi şikayet ettiği için kendinden utanıyordu çünkü burası ona ailesinin vermediği her şeyi veriyordu yani aitlik.
Ahırlara doğru kimseye yakalanmadan koşar adım yürümeye başladı, kurşuni renkte daha önce hiç görmediği bir at gördü. Kimin atı olduğunu sormak için seyisi arandı, ancak kimseyi etrafta göremedi. Dudaklarını büktü, eh seyis şansını kaybetmişti bu durumda ata el koymaktan başka çaresi yoktu. Kathleen atın yumuşacık kafasını okşadı, at okşayışının altında kedi misali mırladı ve Kathleen'nin kendisini okşamaya devam etmesi için kafası eline sürterek onu yüreklendirdi. Kathleen bu hareket karşısında o kadar sevindi ki aygırın boynuna sarılmadan edemedi, güzel kızın sırtını okşadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asi Gelin (TAMAMLANDI)
Ficción históricaRory Campbell karısını ve kızını büyük yangında kaybettikten sonra evlenmeyi bir daha asla düşünmemişti. Ancak Kralın emriyle Tanrı cezasını versin bir İngiliz'le evlenmek zorundaydı, kral arkadaşı da olsa onun emirlerine karşı gelecek kadar aptal d...