Canım okuyucularım, merhaba!
Öncelikle bu bölüm biraz kısa o yüzden hemen kızmayın çünkü akşam yeni bir bölüm daha gireceğim, ana bir bölüm olacak o yüzden bu biraz bağlamalık bir bölüm oldu. Aynı zamanda size birkaç bir şey danışmış olacağım.
Hikayenin gidişatı belli birkaç bölüm sonra ana olay kopacak ve sona geleceğiz. Size sormak istediğim soru hangi hikayeden devam etmek isteyeceğiniz. Açıkçası Kathleen ve Rory'nin hikayesinden tamamen bağımsız bir hikayem mevcut, yani tabi ki bitmedi ancak bir hikaye var. Brandon ve Connor karakterleri için de birer hikaye düşünmüştüm, böyle bir düşüncem vardı. Sizce bu seri şeklinde devam etsin mi, yoksa tamamen yeni bir hikayeye geçip bu hikaye serisine sonra mı devam edelim? Herkes yoruma fikirlerini yazarsa çok sevinirim.
İyi okumalar, ana bölüm birkaç saate yüklenir. 🙏🏼
Kathleen uzun zamandır kendisini bu kadar yalnız hissetmemişti, yani Rory hayatına girdiğinden beri. Gideli üç hafta olmuştu ve Kathleen Tanrı'nın ve babasının en çok nefret ettiği huyu olan gururu nedeniyle kocasının gönderdiği haberleri dinlememişti bile. En azından haber gönderebildiğine göre yaşıyordu ve Kathleen geri kalan hiçbir şeyi duymak istemiyordu. Sadece bir an önce kaleye dönmesini istiyordu, artık Rory'nin onu istemediği ihtimaliyle kendine işkence yapmasını bitirmek istiyordu. Elbisesini üstüne geçirdi ve Alasdair'dan tabloyu almak için aceleyle odadan çıktı. Kimseyi tabloyu almaya göndermeyecekti elbette o tabloyu kendi elleriyle alacak ve salona yerleştirecekti. Tüm bu olumsuzlukları görmezden gelirse verimli günler geçiriyordu, ana kale neredeyse düzeltilmiş durumdaydı. Hatta Rory'nin annesinin odası eski haline getirilmişti bile. Ana kalenin salonu da toparlanmış sayılırdı, inşaatın pislikleri bu akşama kadar temizlenecekti. Tablo'nun da ait olduğu yer bu salon olacaktı.
Kathleen salonla ve kale yönetimiyle ilgilenirken kiliseyi ziyaret edememişti ve mezarları da istediği gibi düzenleyememişti. Bugün bütün bu işleri bitirdikten sonra Gümüş'e binmek ona iyi gelecekti. Vücudundaki kırgınlığı belki bu sayede atabilir ve tekrar dinç hallerine geri dönebilirdi. Uykusuzluğa artık daha az dayanır olmuştu, gözlerini neredeyse açık tutamaz haldeydi. Yatağa girdiği gibi Rory'nin yastığında uyuya kalıyor, sabah kalkar kalmaz etrafta koşuşturmaya devam ediyordu. Yaptıklarının meyvesini aldıkça çocuklar gibi mutlu oluyor ve etrafa neşe saçıyordu. Ama bazen içinde bir his bir şeylerin yanlış gittiğini söylüyor, böyle anlardaysa kalbine bir ağırlık gelip oturuyordu. Bu ağırlığı yok saymanın en kolay yoluysa kafasını meşgul tutmak oluyordu.
Kathleen etraftaki insanlarla sohbet ederek köyün içine doğru yürümeye başladı. İnsanlara, lordlarının yokluğu hissettirmek istemiyordu. İhtiyaçlarını soruyor ve kafasına yazıyor akşamları da askerlere talimatlar verip köylülerin ihtiyaçlarını karşılıyordu. Yarın da yanına birkaç asker alıp ava çıkmayı planlıyordu.
Yapmayı planladığı şenlikle hem bütün klanı bir arada görmek istiyor hem de üzerlerine çöken bu kasveti atmak istiyordu. Kathleen tüm bunları düşünürken genç bir asker sertçe omzuna çarpıp ona doğru dönüp bakmadan hızla uzaklaşmaya başladı. Adamın arkasından gitmeyi planladığı anda Alasdair'ın ona doğru seslendiğini görüp, adamı takip etmekten son anda vazgeçti.
"Günaydın leydim!" diye karşıladı Alasdair onu. Kathleen bu sert askere güvendiğini fark etti, adamın gözlerinde yanıp sönen şüphe ışıltıları her defasında biraz daha azalıyordu.
"Günaydın Alasdair." Dedi Kathleen gülümseyerek, birine gerçekten güvenmek içindeki kaygıları azaltıyordu.
"Onu görmek ister misiniz?"
"Hazır mı?" diye sordu Kathleen ellerinin için heyecandan terliyordu ve sürekli elbisesinin eteğine sürüyordu.
Alasdair içeri gitti ve bir süre sonra elindeki büyük tabloyla geri döndü. Yaptığı işten gurur duyduğu belliydi ve Kathleen tabloyu görmek için can atıyordu.
Alasdair arkasındaki tabloyu sakat eliyle destekleyerek Kathleen'nin beğenisine sundu.
Kathleen eline aldığı tabloya bakakaldı, elbette ilk hali kadar muhteşem olduğunu düşünmüyordu ama elindeki tablo neredeyse yanmamış gibi duruyordu. Köşeler temizlenmiş ve yanan yerler kazınmıştı, tablo cilalanmış ve parlıyordu. Gözlerinden damlayan yaşı elbisenin koluyla sildi, boğazında bir şeyler düğüm düğüm olmuştu. Küçük bebek o kadar sevimliydi ki... Yüzünün etrafını sarmalayan bukle bukle saçları, sağ yanağına gelip oturmuş minnacık gamzesi ve neredeyse babasıyla aynı renklere sahip gözleriyle muhteşem bir çocuktu. Fark etmeden kendi içine çöreklenen yas duygusunu ertelemen için, gözlerini birkaç kere kırpıştırdı. Alasdair'a ne kadar teşekkür ederse etsin bunun karşılığını veremeyeceğini bildiği için minnetle elini tuttu ve gözlerinin içine baktı. Alasdair'ın gözlerinin de kendisi gibi yaşlı olduğunu fark ettiği zaman oldukça şaşırdı.
"Siz iyi yürekli bir leydisiniz efendim, burayı gerçek bir eve çevirdiniz." Sözleri vurgulayışındaki minnet Kathleen'nin kalbine dokundu.
Alasdair, leydisi kaleye doğru gittiğinde aklındaki son düşünce "Acaba haberi var mı?" oldu.
Kathleen tabloyu salondaki yerine yerleştirmek ve salonun son haline bir göz atmak için hızlandı. Orada nasıl duracağını hayal etmek heyecandan yerinde duramamasına sebep oluyordu, bunu sadece klan ve Rory için yapmıyordu. Evlenirken birbirlerinin geçmişleriyle de kabul etmişlerdi ve artık Rory'nin geçmişi kendi geçmişi sayılırdı. Salondaki işini halleder halletmez, günü değerlendirecekti.
Saat henüz oldukça erkendi, av işini ertelemeye gerek yoktu.
*****"Artık eve dönüş yolundayız Rory, homurdanmayı ne zaman keseceksin. Büyük bir ayı gibi gibisin, aç kalmış bir ayı." Diye arkadaşına takıldı Connor. Tabi ki arkadaşının aklının bu denli karışık olmasını anlıyordu, gelinin çok büyük bir kusuru vardı. Gelin güzeldi, hem de çok güzeldi. Kral James ona evlilikten bahsettiğinde Connor onu dikkate almamıştı, çünkü Rory'nin böyle bir teklifi kabul edeceğini düşünmemişti. Nedeni basitti, kız Montgommory'nin kızıydı. Kadın sadece güzel olsaydı Rory ona böyle kolay aşık olamazdı, kız aynı zamanda akıllıydı da.
"Connor, ne düşünüyorum biliyor musun? Sen hep böyle geveze miydin yoksa son günlerde çenen mi düştü?" Rory arkadaşının kendisiyle alay ettiğini biliyordu ancak gelen haberler canını sıkmıştı, elbette bu haberlere inanmıyordu ancak bu oyunun altından kimin çıkacağını da merak ediyordu. Ayrıca yalan ya da gerçek farketmezdi, Rory bu haberleri kale alacaktı. Çünkü altından büyük bir oyun çıkacağını biliyordu.
"Brandon'nın son tavırları canımı sıkıyor Rory, karını ondan korusan iyi edersin." Diye uyardı onu Connor. Brandon onurlu ve iyi bir adamdı, aynı zamanda onlara sadıktı ama şimdilik mantıklı biri değildi. Ona tam olarak güvenmek budalalık olacaktı.
"Brandon mantıklı bir adamdır Connor, şimdilik onun hakkında endişelenmeyi bırak." Diye mırıldandı. Açıkçası hiçbir şey hakkında düşünmek istemiyordu. Bir an önce karısını kucağına alıp, yataklarına götürmek ve karısıyla sabaha kadar sevişmek istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asi Gelin (TAMAMLANDI)
Ficción históricaRory Campbell karısını ve kızını büyük yangında kaybettikten sonra evlenmeyi bir daha asla düşünmemişti. Ancak Kralın emriyle Tanrı cezasını versin bir İngiliz'le evlenmek zorundaydı, kral arkadaşı da olsa onun emirlerine karşı gelecek kadar aptal d...