Bölüm 20 - Ev

26K 1.6K 31
                                    

"Neredeyse geldik sayılır." diye bildirdi Rory. Highlands bölgesine girdiklerinden beri Kathleen etrafın ne kadar yeşil olduğunu düşünmeden edemedi, ovalar muhteşemdi ve güneş vurduğu her yeri parlatıyordu. Yolculukları boyunca İngiltere'de görmediği kadar yeşil görmüştü, burada hayat hala vahşi bir güzellikteydi ve kırılmamıştı. Kathleen merakla kaleyi görmek için etrafına baktı ama bir şey göremedi.

"Şu tepenin hemen ardında." dedi, Kathleen Rory'nin sesinde gurur duyan bir tını yakaladı. Evini çok sevdiği ve eviyle gurur duyduğu belliydi, bu da Kathleen'in merakını daha çok cezbetti. Atı hızlandırdı ve Rory, Kathleen'i göğsüne yaslayıp sabitledi. Bu temaslar Kathleen'in aklını başından alıyor mantıklı düşünemiyordu, sonrası için hayal kurarken kafasında kendini hep Rory'nin yanında ve gülümserken canlandırıyordu. Katleen onunla normal koşullar altında karşılaşsaydı nasıl olurdu diye düşünmeden edemedi, düşmanlıklar olmadan... Ama bu artık mümkün görünmüyordu, Kathleen insanlara sorundan başka bir şey getirmeyecekti. Babası muhtemelen Rory'le olduğunu bilseydi onlara mutlaka savaş açardı, Rory bu bedeli tek başına da ödemezdi halkı da öderdi. Hele işin içine James girerse o şeytanın oyunlarını hayal dahi edemiyordu. Bunlarını düşününce gözünün önüne gelen tek şey kıyımdı. Kolunun ağrıları dinip biraz toparlanınca bir yolunu bulup oradan ayrılacaktı, onunla evlenmek ve mutluluk hayalleri kurmak için kendisine izin vermek sadece kendini kandırmak olacaktı.

"İşte geldik." dedi Rory, sesindeki gülümseme istemeden de olsa Katleen'i mutlu etti ama tedirgin olmaktan da geri durmadı. İngiliz bir gelinin ne demek olduğunu iyi biliyordu, tıpkı anne tarafından İskoç sevgilisine kaçan kuzeninin başına gelenler gibi. Halkın genç kızı kabul etmesi yıllar sürmüştü.

Kathleen başını kaldırdı ve Rory'nin baktığı yöne doğru döndü. Kafasında her ne hazırlamış olursa olsun kesinlikle bu değildi, zaten hiç kimse böyle bir görüntüyü bilmeden kafasında canlandıramazdı.
Tanrı'm Rory'nin ve Aiden'ın evlerinden bahsederken seslerine neden gurur yansıdığını Kathleen şimdi anlıyordu. Burayla gurur duymamak imkansızdı. Hayatında bu kadar ihtişamlı ve bu kadar sade çok az şey görmüştü, kale sarp ve neredeyse 20 metre yükseklikteki uçurumun hemen kenarına yapılmıştı. Kale sanki bulutların arasına girecekmiş ya da üst katından gökyüzüne dokunabilecekmişsin gibi yüksekti. O kadar büyük ve ihtişamlıydı ki neredeyse daha eski zamanlarda içinde bir kral yaşamış gibi hissettiriyordu, kale surları yapılandırılmış ve güçlendirilmişti ancak ana kale eski ama bakımlı parlak koyu renk taşlarla yapılmıştı, yan tarafında bir siyahlık gördüğünü zannetti ama bunu anlamlandıramadı.

Kathleen'in kalenin kurulduğu yerin yan tarafına doğru eğildi, dik uçurumun hemen aşağısını sadece cennet olarak betimleyebilirdi başka bir tarif kesinlikle hafif kalırdı. Uçurumun hemen dibinden sığ bir orman başlıyordu ağaçların renkleri pastel yeşil tonlarındaydı , aşağı inen sığ ormanların bittiği yerden çok büyük bir nehir akıyordu ve uçsuz bucaksız görünen dağların arasından görünmeyen bir yerlere devam ediyordu. Kathleen gitmeden önce oraya inmek için can atıyordu, gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Hayal ettiği her şey sanki gözünün önünde belirmişti.

Rory, Kathleen'e doğru eğilmişti ve beline sardığı elini sıkılaştırdı bu hareket Kathleen'i kendine getirdi.

"Burası tek kelimeyle muhteşem, evinizle gurur duyuyor olmalısınız." dedi Kathleen, orayı sevdiğini Rory'nin de bilmesini istedi.

"Bir zamanlar bir ruha da sahipti." dedi Kathleen adamın sesindeki kırgınlığı farketti ancak cevabından korktuğu için bir şey sormadı ve uçurumun aşağısını işaret ederek "Oraya inmek mümkün mü?" diye sordu.

Asi Gelin (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin