Rory Campbell eve dönmek için müthiş bir kaygı duyuyordu. Ava çıktığından beri içinde dizginleyemediği büyük bir huzursuzluk vardı. Bir domuz daha yakalayıp bir an önce kalesine dönmek istiyordu. Normalde bütün bir kışa yetecek yiyecek stokları vardı ama kralın hizmetinde olan abisi, ailesiyle beraber misafirleri olacaktı. Gönderdiği elçiyle gelen haberden anladığı kadarıyla misafirlerin azımsanmayacak kadar çok olduğu belliydi.
En yakın dostu ve çocukluk arkadaşı Aiden ağaçlıkların arasından kaşları çatılmış bir halde Rory'e doğru yürümeye başladı. Rory içinde bir yerlerde kötü bir haber alacağını bütün gün hissettiğinden kılıcını kınına sokup Aiden'a doğru yürümeye başladı.
"Ne oldu Aiden?"
"Kaleden haberci geldi, ana kalede büyük bir yangın çıkmış."
"Nerede o?" Diye adete kükredi Rory. Kafasının içinde annesi, kızı ve karısının görüntüleri dönüp duruyordu.
"Onu sorgulaman sadece vakit kaybı bir an önce yola çıkmalıyız."Boğazına düğümlenen endişeyi elini boynuna götürerek geçiştirmeye çalıştı, sert bir küfür savurup atına bindi.
"Acele edin, kaleye dönüyoruz." Diye soğuk ve insanı ürperten bir tonla haykırdı, Kara'nın iplerini çözüp dört nala sürmeye başladı.
Klan liderini yaklaştığını gören gözcü askerler, asma köprüyü indirmeye başladı. İçeri bir rüzgar gibi giren 50 kişilik küçük ordu ana kaleye ulaştı. Rory içinden sürekli dua ediyor onlara zarar gelmemiş olmasını diliyordu ama bir şeylerin ters gittiğinin farkındaydı. Bütün köyde büyük bir sessizlik hakimdi, klan arması köy meydanına asılmıştı. Yas neredeyse elle tutulur şekilde görünüyordu ama hayır bu olmuş olamazdı. İçinde düğümlenen acıyı yok sayarak ana kaleye doğru atını sürmeye devam etti.
Kapıda gördüğü yaşlı seyise dizginleyemediği korkuyla "Neredeler?" Diye sordu ses tonunda tedirginlik, korku ve endişe tınıları oynaşıyordu.
"Efendim bi- bi anda oldu, ya-yangın her yanı sardı, maalesef e-efendim kurtaramadık. Yangın iki gün boyunca sü-sürdü."İki gün, iki gün boyunca ailesinin yandığını duyan Rory Campbell dizlerinin üstüne çöküp, gökyüzüne bakarak acısını haykırmaya başladı.
Ewans Şatosu
İngiltere 1453"Kathleen neredesin seni küçük şeytan, bu yaşlı kadını bütün gün peşinde koşturmaya hiç utanmıyor musun?
"Mary tüm Azize'ler adına sen yaşlıysan ben ellilerimin ortalarındayım, sana git dinlen diyorum bütün gün peşindesin yorulmadın m?"
"Seni arsız cadı, bütün kemiklerim sızlıyor, baban sürekli seni ıslah edemediğim için beni köşeye sıkıştırıp neler söylüyor haberin var mı?"Kathleen Mary'i umursamayarak ayakkabılarını çimenlere gelince eğilip çıkardı ve koşmaya başladı. Ayaklarının yeşille olan teması içinde bir yerleri canlandırıyordu. Çimenlerde koşarken yaşadığı heyecanı özgürlüğe olan tutkusundan geliyordu. Çocukluğundan beri evden kaçıp nehirin yanındaki ağaca tırmanıyor, minik kurduyla burada buluşuyordu. Bu topraklara adeta tapıyordu durdu, her zaman yaptığı gibi gözlerini kapadı ve etrafın enfes kokusunu içine çekmeye başladı.
Nehirin etrafını kapatan ağaçlara doğru bakındı ve etrafı dinledi, kimsenin gelmediğinden emin olduktan sonra içliği hariç üzerindeki her şeyi çıkardı. Bütün bu kıyafet yığınını çıkarınca kendini kuş gibi özgür hissetti, son olarak maun rengi saçlarındaki tokaları çıkarıp saçlarını özgür bıraktı ve yavaşça nehrin buz gibi sularına daldı.Babasına yakalanmaktan ödü kopuyordu, her yaptığını eleştirir, sonra onu ehlileştirmek için yaptığını söyleyip sırtını kırbaçlardı. Daha iki gün önce misafirlerin önünde kılıç talimi yaptığı için onu beş kere kırbaçlamıştı. Misafirlerin olduğunu nereden bilebilirdi ki şatonun o tarafına genelde kimse gelmezdi. Annesinden bunu yıllardır saklıyordu, zaten çok zayıf ve hastaydı bir de kendisi için üzülmesini istemiyordu, ona bir şey olacak diye ödü kopuyordu o, o kadar güzel ve o kadar hassastı ki... Zaten yakalanmadığı sürece sorun yoktu, sırtındaki yaralar iyileşinceye kadar dikkatli olsa yeterdi.
Kimseye yakalanmadan yeterince zaman geçirdiğine kanaat getirip giyinmeye başladı. Kurdunu ne zamandır görmüyordu, giyinirken etrafa bakındı ama onu göremedi. Babası bir kurdu çocukluğundan beri beslediğini duyarsa ona on kırbaç bile vurabilirdi Tanrı korusun! Onun için getirdiği yemeği ağacın dibine bıraktı ve ayakkabılarını eline alıp, şatoya doğru alacağı korkunç haberi bilmeden koşmaya başladı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asi Gelin (TAMAMLANDI)
Ficción históricaRory Campbell karısını ve kızını büyük yangında kaybettikten sonra evlenmeyi bir daha asla düşünmemişti. Ancak Kralın emriyle Tanrı cezasını versin bir İngiliz'le evlenmek zorundaydı, kral arkadaşı da olsa onun emirlerine karşı gelecek kadar aptal d...