Bölüm 29 - Veda

25.2K 1.3K 9
                                    

Aslında bu bölüm daha uzun arkadaşlar ancak Wattpad'e yükleme yaptığımda yarım düşüyor hikaye o sebeple ikiye bölerek yükleyeceğim hikayeyi, sorun bir iki güne çözülecek App kaynaklı değilse. Hepinize güzel okumalar. ♥️

Kathleen gözüne vuran gün ışığını engellemek için ellerini gözlerine siper etti. Vücudunda hissettiği sızının dünün hatırası olduğunu kavradığında yüzü alev alev yanmaya başladı. Elinin soğuk tarafını yüzüne değdirip, kendini yelledi. Tanrı'm yüzüne nasıl bakacaktı? Kocasının yanında soyunmuş ve onun yatağına girmişti, gerçi Rory onu daha önce de çıplak görmüştü. Kathleen yüzünün gülümsemekten acıdığını farkettiğinde daha fazla gülümsedi ve balkonun tırabzanlarına tutunarak vücudunu esnetti. Gözlerini kapatıp temiz havayı içine çekti ve hala alışamadığı güneşli pırıl pırıl gökyüzüne baktı. Hava serindi ancak güneş parlamaya devam ediyor ve yeşilliği ışığıyla canlandırıyordu.

"Klanım, ailem." Diye mırıldandı ve etrafta aceleyle koşuşturan, çalışan insanlara baktı.

Sonra kendinden utandı, saat neredeyse öğlen olmuş olmalıydı ve o hala tembellik yapıyordu. Oysa herkesten önce evin hanımının kalkması gerekiyordu. Çocukluğunu anımsadı, küçükken kendine bir söz vermişti zorla kendini sevdirmeyecek bunu hakedecekti. Bunu haketmek için başlayacağı noktada burasıydı, Rory ona güveniyordu.

Yatağın ucunda duran kendisinin asla tercih etmeyeceği geniş dekolteli safir rengi elbiseyi başından geçirdi. Bu kadar pastel renkleri asla tercih etmezdi, böyle elbiseleri taşıyacak hatlara sahip kadınlardan asla olamamıştı. Ayrıca bu renkler ona abartılı ve gösterişli geliyordu. Elbiselerin kime ait olduğunu düşündü belli ki boyu biraz kısaltılmış, göğüs bölgesi de genişletilmişti. Aklından geçen ismi kafasını iki yanına sallayarak kovaladı. Bugün olumsuz şeyler düşünmeyecekti, yeni hayatının ilk gününe adım atarken değil. Saçlarının önlerini küçük tokalarla tutturup odadan dışarı çıktı ve mutfağa doğru yöneldi.

Innes etrafta dönüp duruyor, söylenmesinden anladığı kadarıyla belli ki askerlere yemek yapıyordu. Böyle anlarda Mary'e ne olduğunu düşünmeden edemiyordu, kaçtığını farkedince babasının, acısını ondan çıkarmadığını ummak dışında başka yapabileceği bir şey yoktu.

"Günaydın Innes." Kocaman gülümseyerek kare şeklinde ahşap masanın üzerinde duran üzümlerden bir salkım koparıp ağzına doldurdu.

"Oturun hanımım, efendim beni uyardı sizin iyi bir kahvaltıya ihtiyacınız var." Etrafında hızla dönmeye başlayıp tabağa her şeyden biraz koydu.

"Efendin ne dedi Innes?" Diye sordu tek kaşını kaldırarak. Bu yaşlı kadına zifaf gecelerinden kalan yorgunluktan söz etmiş olamazdı değil mi? Bu adam her fırsatta onu küçük düşürmeyi görev edinmişti. Kathleen ona küçük bir ders vermek ve Kurt'u görmek için bir plan hazırlamıştı bile.

"Sadece biraz hassas ve aç olabileceğinizi söyledi, şimdi oturun da kahvaltınızı bitirin. Kalede yeterince iş var gidip o iki şırfıntıyı dize getirmem gerekiyor. Tanrı'm altmışların ortasında ölmüş olmayı planlıyordum." Söylenerek elindeki bezi nasırlı elleriyle sıktı. Kathleen Innes'in söylediklerini aklının ucuna yazdı, onu işten alıp istirahat sunarsa gururundan kabul etmeyebilir ya da Tanrı korusun kovulmuş hissedebilirdi. Ancak onun iş yükünü farkettirmeden azaltırsa bir sıkıntı olmazdı.

Kathleen kahvaltıyı silip süpürdükten sonra Innes'in bağırışları eşliğinde tabağını yıkayıp kalktı.

"Holly kahvaltı etti mi Innes?" Arkadaşının yaralandığını neredeyse unutmuştu, kocasından başka bir şey düşünemeyen aşık kadınlar gibi davranıyordu. Gerçi bunun doğru olduğu da su götürmez bir gerçekti, sevişirken ona az kalsın o cümleyi söyleyecekti. Rory ona onu sevdiğini söylemeden Kathleen bunu asla yapmayacak, onun sevgisine teslim olmayacaktı. Düşünceleri tekrar arkadaşına doğru kaydı.

"Holly bahçede." Diye mırıldandı, Kathleen'in büyüyen endişe dolu anacan tavrını görünce hemen ekledi. "O iyi hava almak istedi kızım, Kirsty yanında."

Kathleen Innes'in kolaylıklar diledikten sonra etrafta dolaşıp eksiklikleri aklına yazmaya başladı, gerçi her şeyden önce kaleyi onarmayı düşünüyordu. Bunun için yeterli paraları var mıydı bilmiyordu, bütçe ortaya çıkınca kaleyi onaracak arta kalan parayla da küçük bir kilise yaptıracaktı. Buradaki halkın inanca ve en önemlisi bir pedere ihtiyacı vardı. Rory'nin inançlı olup olmadığını kestiremiyor ama kendisine saygı duyacağını biliyordu. Ufak tefek onarılacak eşyalar dışında kale gayet iyi durumdaydı, demirciyle konuşup bir iki eksiği bildirmek istiyordu. Kilise için gönüllü insanlar bulabilir, bu işi güzel bir komünle halledebilirdi.

Kale kapısından çıkarken köprünün kaldırıldığını gördü ve kimin gittiğini merak etmeden edemedi, tam sormak için ilerleyecekti ki Holly'nin gayet canlı sesini duydu ve dönüp Kirsty ve Holly'nin yanına gitti. Arkadaşlarının kendisine imalı ve sırıtarak bakmasından "Dün gece neler yaşandığını biliyoruz!" mesajlarını aldı.

"Anlat!" Dedi heyecanla Holly, Kathleen'nin elinden tutmuş bayıra doğru sürüklemeye başlamıştı. 

"Her şeyi!" Diyen Kirsty'e bakıp sende mi der gibi kafasını sağa sola salladı ve elleriyle oynamaya başladı.

"Şey sanırım güzeldi, yani bunu kıyaslayacak bir deneyimim olmadığı için... Benim için güzeldi, ama duygusuz lordunuz için yatağımı sabah erkenden terk ettiğine göre aynı şeyi söyleyemeyeceğim." Diye sinirli tonda söylendi.

Arkadaşları Kathleen'e bakıp kikirdediler. Kirsty deneyimli olduğunu ima edercesine kaşını kaldırdı ve "Size şunu söyleyebilirim ki hanımım, sizin için güzelse lordumuz için mükemmeldir." Kathleen'inin yanakları ısındı ve kafasını eğip konuyu değiştirmek için bir şeyler düşünmeye çalıştı.

"Gidenler kimdi, askerler ava mı gitti?"

Kathleen arkadaşlarının yüzünün düştüğünü farketti ve daha çok merak etmeye başladı.

"Tanrı aşkına birine bir şey mi oldu? Neden kimin gittiğini söylemiyorsunuz?"

"Birine bir şey mi oldu bilmiyorum Kathleen, sadece şaşırdım giden lordumuzdu Bey Connor'la az önce ayrıldılar. Biz yani şey sana söylemiştir ve veda etmiştir diye düşündük."

"Duygusuz herif, bir günlüğüne ya da iki günlüğüne de olsa bir yere giderken bu adama birinin veda etmesini gerektiğini öğretmek gerek." Sinirlenmişti ve tükürükler saçarak konuşmaya ve kocasına Tanrı affetsin ama lafın arasında bir domuz olduğunu bile söylemişti. Yeterince sinirli olmasa arkadaşlarının surat ifadeleri Kathleen'i eğlendirebilirdi.

Kathleen aklından geçen düşünce için sırıtacakken Kirsty konuştu. "Peki ama Leydim size efendimizin bir iki günlüğüne klandan ayrıldığını düşündürten ne?" Kathleen Kirsty'nin neden bu kadar endişelendiğini anlamadı, kocası daha az zaman içinde eve dönecekse neden yutkunuyor ve söylemekten çekiniyorlardı ki? Tam gerçeği idrak ediyorken Holly'nin sesini duydu.

"Onlar en az iki hafta dönmeyecekler Kathleen." Diye mırıldandı.

Kathleen sinirden etrafa saldırmak ya da kocası gibi varsaydığı çalışma hedeflerinde ok idmanı yapmak arasında gidip geliyor.

"Ne cüretle? Tanrı'm benimle öyle bir gece yaşadıktan sonra ne cüretle bana veda etmez." Kathleen bildiği her şeyi unuttu, ağır başlı ve itaatkar bir eş olma sözünüyse yoksaydı. İstediği her şeyi yapacak ve kimseden izin almayacaktı, bakalım döndüğünde bulaştığı belayı gördüğünde kocası ne düşünecekti.

Kathleen şeytana yaraşır bir gülümsemeyle işe koyulmaya başladı.

Asi Gelin (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin