"Neredeyse tüm İskoçya'yı aradık efendim, bu şekilde bir yere varamayacağımız ortada."
Rory sinirle arkasına dönüp birlik komutanının boynunu sıkmaya başladı. Son günlerde neredeyse bir iki saat dışında hiç uyumamıştı ve geri kalan bütün gününü at üzerinde geçirmişti. Sinirleri gergin, patlamaya hazır bir volkan gibiydi. Kathleen'nin, İskoçya sınırlarını aşmış İngiltere'ye gitmiş olduğunu düşünmeye başlamıştı. İskoçya sınırından kimseye fark ettirmeden İngiltere'ye gitmiş olması da uzak bir ihtimal değildi. Rory artık düşünemiyordu, mantıklı bir adam olmanın sınırlarından yeterince uzaklaşmıştı. Kathleen İngiltere'ye babasının kucağına dönmeyi, ona yakalanmayı göze alır mıydı?
"Lordum Ary'i yere indirin, bunun bir yararı yok." Aiden'nın kulağına ulaşan sesi dinleyen Rory yavaşça adamı yere bıraktı ve arkasını dönüp Kara'ya doğru yürümeye başladı. Yanlış bir şeyler vardı ama yakalayamıyordu, o sırada Rory aklına gelen detayla kendine geldi.
"Aiden?" Aiden lordunun yüzündeki kafası karışık ifadeye baktı ve ne düşündüğünü anlamaya çalıştı.
"Kathleen'nin gönderdiği elçi geldi mi?"
Aiden, lordunun neden bahsettiğini anımsayabilmek için bir süre düşündü ve sonra aklından tamamen çıkan mektubu anımsadı.
Rory, Aiden'nın ifadesinden mektubun aklından çıktığını anladı ve Kara'nın arkasına bindiği gibi onu dört nala sürmeye başladı. Mektubun kime gittiğini öğrenirse, Kathleen'nin nerede olduğunu da öğrenecekti elbette. İçinde bir yerlerde yeniden doğan umutla birlikte kalenin yolunu tuttu.
*******************
"Holly, sana bir şey söylemediğine emin misin?"
"Sen de biliyorsun ki Kristy lanet olası kazadan sonra onunla pek vakit geçiremedik." Holly böyle bir hatayı nasıl yaptığını ve arkadaşını nasıl yalnız bıraktığını bir türlü anlayamıyordu. Onu son gördüğünde olanlardan sonra onu takip etmeli ve yalnız bırakmamalıydı.
Innes etrafı kolaçan ettikten sonra Holly'e doğru eğildi. "O cadı burada Holly, dönmüş ve küçük leydimizde yanında değildi. Leydi Kathleen'nin gittiği gün kaleye dönmesi sence tesadüf mü?"
Holly'nin gözleri büyüdü ve Innes'in dediklerini düşünmeye başladı.
"Ne demek istiyorsun Holly?"
"Ne demek istediğim açıkça ortada, söylentiler hep dolaşırdı ve Tanrı korusun iyi bir Hristiyan olduğumuz için hiçbirimiz dillendirmezdik. Lordumuzun babasının, Leydi Elena'nın babasının topraklarını kazandığını ve oraya hüküm sürmeye başladığını, daha sonra onların topraklarını kendi topraklarına kattığını bilmeyen yok. O hiçbir zaman burada mutlu değildi, neden kimsenin onun dönüşüne sevinmediğini hiç düşünmedin mi?"
"Ama Innes, ben böyle bir hikayeyi hiç duymadım, biz yıllarca leydi Elena ve kızının yasını tuttuk."
"Sen onu gerçekten tanıyacak zamanı hiç bulmadın, klan sadece lordumuzun ve küçük leydinin yasını tutuyordu."
"Beni unutmaman ne kadar hoş Innes, ben de seni unutmadım ve buradan seni sürdüğümü hatırlıyorum anlaşılan yokluğum senin işine gelmiş öyle mi?"
Innes tavrından hiç ödün vermeden tek kaşını kaldırıp elindeki tahta çorba kepçesiyle kadına döndü. O zamanlarda tıpkı şimdiki gibiydi, Innes'i sürmesinin sebebiyse yaptığı zulümlere karşı sesiz kalmamasıydı.
"Sizi bu klandaki kimse unutmadı leydi Elena." dedi Innes ve yüzünde küçümseyici gülümsemeyle bakan kadından gözlerini kaçırmadı.
"Bakıyorum hala küstahsın Innes, yerini bilsen iyi olur. Ben bu kalenin leydisiyim, lordunu üzmek istemezsin. Beni üzmeniz demek lordunuzu üzmek demek bunu en iyi sen bilirsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asi Gelin (TAMAMLANDI)
Fiksi SejarahRory Campbell karısını ve kızını büyük yangında kaybettikten sonra evlenmeyi bir daha asla düşünmemişti. Ancak Kralın emriyle Tanrı cezasını versin bir İngiliz'le evlenmek zorundaydı, kral arkadaşı da olsa onun emirlerine karşı gelecek kadar aptal d...