Rory eline geçen notla yola koyuldu, böyle bir şeyin mümkün olmadığını ve bir tuzak olduğunu biliyordu. Ancak Kathleen'nin zarar görmesini göze alamayacağı için Connor'la tuzağa doğru yola çıkmıştı. Kathleen kalede güvende kalacaktı, Tanrı'm şimdiden iki günlük evli olan Rory karısını özlüyordu.
Bacaklarının arasındaki sızı Kathleen'nin gelip geçici olmadığının işareti gibiydi. Onunla sevişmeye doymamıştı ve lanet olsun karısını kollarına alıp uyumak varken o soğuk ormanda geceliyordu. Onunla vedalaşmamıştı çünkü onu tekrar yatağa atabilirdi ve kaleden hiç ayrılamayabilirdi.
"Tanrı aşkına Rory artık kaşlarını çatmayı keser misin? Burada olmaktansa karının yatağını ısıtıyor olmak istediğini ele veriyorsun ve bunun bekar askerlerime hiç yardımı olmuyor."
Rory arkadaşının sinirlerini bozmasına izin vermeyecekti, viskisinden büyük bir yudum alıp uzandığı taş zemine bir lanet gönderdi ve gözlerini kapadı.
***************"Kathleen bunu yapmak doğru mu bilmiyorum, lordumuz sinirlenebilir. Onu hiç sinirli görmedin."
Holly neredeyse yutkunamıyordu. Kathleen, lordlarının yasın bir parçası olarak asla onarmadığı kale tarafını onarmak için işe koyulmuştu. Sadece bu kadar da değildi kalenin neredeyse hemen yanına konuşlanacak bir kilise planı yapmış ve askerlere emir vermişti.
"Ayrıca kilisenin hemen kalenin yanında olması efendimizin hoşuna gitmeyecek." Diye mırıldandı genç asker, neredeyse lordu haberi almış da karşısındaymış gibi titriyordu.
"Artık mızmızlanmayın, yasın çirkinlikle alakası yoktur. Sevdiklerimizi güzel hatıralarımızla anımsamalıyız ve burası da bunu hakediyor. Hem üst katlar çok iyi durumda eşyaların yarısı sapasağlam. Burası ölenlerin ruhuna hakaret Holly. Ayrıca kilise de kaleye yakın olmalı, kışın gidip gelmek zor olmamalı. Şimdi başka hesap vereceğim insan yoksa biri beni demirciyle görüştürebilir mi? Bugün çok yoğunum ve kaybolup duruyorum, Tanrı aşkına biri artık bana yardım etsin."
"Ben ederim leydim." Kathleen sesin geldiği yöne doğru baktı yaşı henüz onyedilerinde olduğu bariz olan bir asker gördü. Turuncu saçları ve neredeyse bu saçlarla aynı renkte çilleri vardı. Kathleen oğlanın kendisine eşlik etmesine bir baş onayıyla izin verdi.
"Ben Peter leydim, hizmetinizdeyim."
"Şimdi canım kalk ayağa önümde eğilmene gerek yok, ayrıca bana Kathleen de." Dedikten sonra küçük askere koca bir gülümseme gönderdi. Genç oğlanın zaten turuncu olan yanakları olağanca bir kırmızılıkla doldu ve bu Kathleen'i eğlendirdi.
"Holly ben demirciyle konuşurken lütfen gidip çiçek fidesi bul ve kalenin yan tarafındaki küçük anıtın oraya bırak."
Kathleen arkasında kafası karışık insanlar bırakarak genç askerle beraber yürümeye koyuldu. Etraftan geçenler Kathleen'e neredeyse acır gibi bakıyorlardı, tuhaf bir şekilde Kathleen bu insanlardan ona geçen bir sevgi hissediyordu.
İnsanların kaleyi onarmasını ya da kilise yaptırmasını hakaret olarak görmesini istemiyordu, zaten yüzlerinden okuduğu kadarıyla halkı böyle bir şey düşünmemişti bu fikir Kathleen'nin içini rahatlattı. Elbette Rory'i kiliseyi hemen kalenin dibine yaptırarak sinirlendirmeyi amaçlamıştı ancak merhum karısı ve çok sevdiği kızına asla böyle hakaret etmezdi, aksine onları onurlandırmak istiyordu. Bunu da bildiği tek yolla yapacaktı.
Kathleen askerin yanında durduğunu farkedince geldiklerini anladı, küçük kulübeden bir sıcaklık yüzüne çarptı ve kır saçlı yaşlı bir adam kulübeden dışarı çıktı. Adam muhtemelen elmasından bir iki ısırık almak ve dinlenmek için ara vermişti. Tam tabureye oturacaktı ki adam önünde duran iki gölgeyi farketti. Kafasını kaldırdığında şaşkınlıkla dikilmeye ve hanımına selam vermeye çalıştı.
Kathleen'de adamın tepkisine şaşırarak "Hayır efendim lütfen oturun ben iki çift laf etmek ve kale için sipariş vermek adına geldim. Dinlenme saatinizi bölmek istemem." Diyerek kafasını yana doğru eğip gülümsedi. Kathleen yaşlılıktan buruşan ve hala çalışan güçlü ve nasırlı ellere baktı. Keşke onunda babası böyle emekçi ellere sahip olsaydı ancak bu mümkün değildi.
Yaşlı adam şaşkınlıkla yeni hanımlarına baktı, kızın bakışları tuhaftı ve gerçekten samimiydi. Adam şüphe içinde bakarak oturdu.
"Ben de oturabilir miyim, efendim?" Diye sordu ve cevabını beklemeden tozlu ahşap tabureye oturdu.
"Silseydim o tozluydu hanımım."
Kathleen yaşlı adamın onu daha utandırmasına izin vermeden eline dokundu.
"Sizden istediğim bazı şeyler var kaledeki ufak tefek eksiklikler, karşılığını size ben ödeyeceğim kocam değil o yüzden güzel bir pazarlık yapalım istedim." Kathleen muzipçe gülümsedi ve yaşlı adamla koyu bir sohbete başladı.
Gelip geçenler demircinin, kalenin leydisiyle kırk yıllık dost gibi kahkahalar içinde gülmesini seyrediyordu.
Genç asker Leydilerinin peşinde koşmaktan neredeyse bitap düşmüştü Tanrı aşkına hanımlarının enerjisi tükenmek bilmiyordu. Kathleen yanan ana kaleye girerken askere dışarı da kalmasını tembihledi. Odaları tek tek gezmeye başladı, ilk odaya kafasını uzattığı anda bu odanın bir çifte ait olduğunu anlamıştı. İçeri girmemesi gerektiğini biliyor ancak yapamıyordu içeride merak ettiği sorulara cevap bulabilirdi. Etrafı karıştırmaya başladı, gözüne önemli gelecek hiçbir şey görünmedi. Tam odadan ayrılacakken şöminenin içinde yarım yanmış bir mektup buldu. Kathleen üzerindeki külleri temizledi ve yazılanları anlamaya çalıştı.
Kağıtta tek bir satır yazıyordu, "vakit geldi." Kathleen ensesindeki tüylerin diken diken olduğunu hissetti. Kağıdı zarar görmeyecek şekilde katlayıp göğsüne sıkıştırdı. İçinde bu kağıdın önemli olduğuna dair bir his vardı ve Kathleen hisleri konusunda asla yanılmamıştı.
Kathleen kocasının ve kocasının eski karısının odasından çıktı ve karşıdaki küçük odaya girdi oda çok sevimliydi ve tahta karyola yeterince küçüktü burası Rory'nin kızının odası olmalıydı. Kathleen hiç tanımadığı küçük kızın eşyalarına ve oyuncaklarına dokunurken onu tanıyormuş gibi bir acı hissetti. Yatakta oturup hiç tanımadığı küçük kız için gözyaşı döktü. Bir süre öylece oturup kocasının hissettiklerini anlamaya çalıştı ve onunla hiç farketmeden acısını paylaştı.
Kathleen odadan ayrılmak için kapıya doğru ilerlerken bir tablo gördü ve tabloya doğru yürüyüp üstündeki kül parçaları ve isi elbisesiyle sildi. Tanrı'm bu küçük kızın portresiydi ve gözleri babasının kopyasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asi Gelin (TAMAMLANDI)
Ficción históricaRory Campbell karısını ve kızını büyük yangında kaybettikten sonra evlenmeyi bir daha asla düşünmemişti. Ancak Kralın emriyle Tanrı cezasını versin bir İngiliz'le evlenmek zorundaydı, kral arkadaşı da olsa onun emirlerine karşı gelecek kadar aptal d...