Ben geldim ..Davetsiz misafirler...
İçimdeki; küçük kız çocuğunun kalbinde, derin yaralar bulunurdu hep ondan bağımsız büyüyen yaralar .
Onulması zor dermanı yedi cihanda bulunmayan kesik, kesik, oluk, oluk, kanayan yaralar .
Sürekli sızlayan şifa isteyen yaralar .ben kimsenin göremediği bilmediği şeyi istiyordum . Ben yaralarımın sahibinden ! merhamet dileniyordum.
Ölüm döşeğinde bile yapmamıştı o fedakârlığı . son saatlerini, dakikalarını ,saniyelerini, beni görmezden gelerek çıkmıştı sonsuzluk hayatının yolculuğuna ..
Oysaki biliyordum. Bir fiske merhamet, kenarı yamalı bir tebessüm panzehir gibi dağılırdı tüm benliğime .
Ama vazgeçemiyordum ne onun hatırasına saygı duymaktan nede onun bana bıraktığı kan bağından . siz hiç canınızdan kanınızdan dünyadaki tek varlığınız olan birinden vazgeçebilirmiydiniz ?.
İşte. bende vazgeçemiyordum kardeşim Vedat, tüm asiliğiyle yüreğimin baş köşesine sahipti. biliyordum ki bende onun yüreğinde aynı konumdaydım .
O kadar yorgunluğun üstüne öyle iyi gelmişti ki sıkı sıkı sarılması yüzümdeki tebessüm gittikçe derinleşti yüzünü görmek için bir adım uzaklaştım.
onunda yüzü benimkinden farksızdı . elimi koluna koyup
"Hoşgeldin geçsene " diye konuştum."Hoşbulduk abla " kapıyı ardına kadar açtım içeri girmesini bekledim .
Salona geçip karşılıklı koltuklara oturduk.
Yüzüme bakıp gözlerini kaçırdı. Üzgün bir sesle " Sitâre anne nasıl ? yine geç kaldım özür dilerim abla ."
Kırılgan bir gülüş aldı dudaklarımı. "İyi şimdi " Anlayış dolu bir sesle "üzülme dedim. kendini de suçlama senin yapabileceğin birşey yoktu. " başı öndeydi derin bir nefes alıp devam ettim "yeterince üzüldük bu konuyu konuşmak istemiyorum olurmu ?. "
Başını " tamam" dercesine salladı.
Ancak verdiği söze bir saniye sadık kalabildi.
" abla sende çok üzgün görünüyorsun nasıl üzülmeyeyim söyler misin ? Taner, aradı beni. o pislikler dün yine gelmiş . Sitâre anne bana öz annemden daha iyi davranıyordu. Ona birşey olursa çok üzülürüm"
Tabi ya Taner'den başka kim haber verecekti ki, Taner , Vedat'ın çocukluk arkadaşıydı bu evden taşındıklarında bile kopmamışlardı .
Başımı sallayarak onayladım annem gerçekten melek gibiydi . Vedat'ı hiç bir zaman o kadının oğlu diye itip kakmadı . Merhamet akardı bakışlarından Vedat'a , bakarken.
ben Zeycan, annenin kaç defa hakaretlerine maruz kalmıştım ?
o kadar çoklardı ki Saymayı bir süre sonra bırakmıştım."Ben üzgün değilim dün geceden uykusuzum sadece. Dün geldiler, evet ama bundan sonra uzun bir süre gelebileceklerini sanmam için rahat olsun ."
Umarım bir daha gelmezler artık direnecek gücüm kalmadı...
Ellerimi dizlerime sürtüp
"ben sana çay koyayım " diyip bir telaş salondan çıkıp mutfağa gittim .Ocağı yakıp pencere dibindeki masaya çöktüm . Gözlerimden iki yaş düştü kucağımdaki ellerime Böyle olmak zorundamıydık bilmiyorum . Ben Vedat'ı korumuştum hep ona kol kanat gerip okulda, sokakta geceleri uykusunda korktuğunda .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
General Fictionİnsan kendine TUTSAK'ken başka bir adem oğluna tutsak olabilirmiydi . ? Bir adam ; gözlerinin kömürü gecenin zifiri karanlığına fark atan vicdanını kurtlar masasında şeytana rehin veren geçmişin gölgesinden kurtulamayan virane şehrin gözü kara...