3. Bölüm

16.6K 671 113
                                    


Çok olaysız(!) geçen bir geceden sonra sabah evden ayaklarımı yere sürte sürte çıktım.

Üzerimdeki tişörtüm ve kafamdaki şapkam ile oldukça farklı bir tarzdaydım.

Bunun nedeni ise Kerem denen çocuktu.

Bu sefer de karşıma çıkarsa kendimi daha fazla tutamayıp yumruğu suratına geçirecektim!

Zaten onun yüzünden düştüğüm durum oldukça vahimdi. Kendimi Game of Thornes'da ki Arya Stark gibi hissediyordum. Her gün evden farklı biri olarak çıkacaktım bu gidişle.

Merdivenlerden çıkıp bayırı inmeye başladığımda şapkamı biraz daha indirdim.

Etrafı kolaçan ederek hızlıca bayırdan inerken kolumu tutan el ile mehter marşı kafamın içinde çalmaya başladı ve hızla arkamı dönüp arkamdaki kişinin suratına okkalı bir osmanlı tokadı geçirdim.

Ancak duyduğum ses Kerem'e ait değildi. Ve tabi attığım tokattan çıkan ses de pek hayra alamet değildi.

Korkuyla kafamı kaldırıp vurduğum kişiye baktığımda Mehmet eli yanağında şokla bana bakıyordu.

"Ne vuruyorsun be?! Mübarek pehlivan kesildi başımıza!"

"Ne bileyim sen olduğunu? Ne diye sinsi sinsi yaklaşıyorsun!"

"He birde suçlu ben oldum! Gelseydin kolumu kırsaydın İrem. Senin için daha iyi bir seçenek bence. Deden Osmanlı'da önde giden delilerden miydi? Bu nasıl tokat?"

"Habire biri sana asılırsa diye bana nasihat verip duruyorsunuz. Sizin yüzünüzden paranoyaklaştım. Sonunda olacağı buydu." dediğimde gülmeye başladı.

Sonra ise elini enseme koyup alnını alnıma yasladı. Kafalarımızı tokuşturup "Aferin İremcik aslan parçası! Böyle devam! Ama biraz da yumruk çalış. Yumruğunda tokadın gibi olursa sana yaklaşacak adamı ayakta alkışlarım." dedi.

Sinirle kollarını ittirip Mehmet'den uzaklaştıktan sonra etrafa baktım.

"Mehmet! Salak mısın ya?!" diye carladıktan sonra şapkamı düzelttim.

"Her neyse. Sen niye geldin? Bu saatte seni burada görmek büyük şeref de."

"Bugün dükkana erken gideyim dedim."

"Hadi oradan be! Eteğini çıkarda öyle konuşalım."

"Ne eteği lan?"

"Kıvırmaktan köçek olmuşsun da onu diyorum. Dökül. Ne işin var sabah sabah?"

"Senden de bir şey kaçmıyor he. Okumuş adamın hali başka oluyor tabi." dediğinde hala tek kaşım hava da bir şekilde ona bakıyordum.

"Off tamam be! Gülden'i işe bırakıcam. Şu Muhittin işi durulana kadar böyle."

"Desene lise anılarına döndün. Ah! Pardon, ne lisesi? İlkokul. Çünkü en son seni ilk okulda bu saatte uyanık gördüm."

"İyi. Ağzına düştük ya artık bir daha kaçarımız yok." dedi yürümeye devam ederken. Bende gülmeye başladım.

"Ne gülüyorsun dişlek?" dediğinde kaşlarımı çattım.

"Mehmet! Ben dişlek falan değilim!"

"Hee. Tabi. Senin ön dişler ile buradaki madenlerin ön kazı çalışması yapılır bir kere. Sen git bir sor derim. İyi para vardır."

"Sen belanı arıyorsun galiba. Gülden'in babasına gidip 'Biz Muhittin konusunda yalan söyledik. Onun bir suçu yok. Fikir Mehmet'indi diyim mi? Nasıl fikir?"

Kaldırım SerçesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin