13. Bölüm

10.1K 594 61
                                    


Amine abla heyecanla yüzüklere bakmaya devam ederken ben oflayarak etrafa bakınıyordum. Annemler ise çoktan altın bileziklere dalmış gitmişlerdi.

Allah aşkına biz Ediz'in söz alışverişine niye gelmiştik ki?

Nagihan kapının önünde, telefonda Doğanla konuşuyordu. O sırada Amine Abla bir alyans daha uzattı.

"Bu nasıl İrem?"

"Bilmem. Garip. Yamuk gibi."

O sırada kuyumcu olaya müdahale olup "Aman efendim. Bizde hasarlı mal olmaz. Olsa size niye gösterelim." dedi telaşla.

"Ben şeklini kastetmiştim."

O sırada Nagihan içeriye girip "İrem. Doğanlar bizi almaya geliyorlar. Sıkıldık biz deyince Ereğliye doğru gideriz dediler." dedi.

"Doğanlar?"

"Ediz ile Doğan işte."

"Yok ya. Siz gidin. Ben iyiyim."

"Saçmalama ya. Gel işte, naz yapma. Caddeye çıkın biz geliyoruz dediler."

"Off. Tamam. Geliyorum."

Gideceğimizi annemlere söyleyip kuyumcudan çıktık. Alışveriş merkezinin çıkışına doğru yürürken Nagihan bana dönüp "Bir şey soracağım ama kızma." dediğinde kızacağım bir şey söyleyeceği belli oldu.

"Peki Nagihancım. Söyle."

"Şey... Sizin... Edizle senin... Edizle senin aranda bir şey mi var?"

"Yuh Nagihan! Ne saçmalıyorsun! Ediz benim abim sayılır!"

"Ya kızma işte. Geçen gün, kaymaya gittiğimiz gün. Sana bir şey sormaya geri gelecektim. Konuşmanızı duydum. Sana ihanet ettiğimi mi düşünüyorsun, öyle düşünüyorsan aslında sevgili olmamız gerekirdi falan diyordu. Bende öyle duyunca sana sorayım dedim. Bilirsin mahalleliyi. Her şeyden bir şey çıkartırlar."

"Yanlış anlamışın Nagiş. O gün sinirliydim. Biliyorsun Edizle bizi. Abim sayılır. Mehmetle de yakın arkadaş olunca her gün beraberdik küçüklükten  bu yana. Şimdi sözleneceğini söylemeyince sinirlendim. O bizim her şeyimizden haberdar ama bizim öğrenme şeklimize bak. Oda işte sana ihanet ettiğimi mi düşünüyorsun dedi. Sonra da ihanet sadece sevgililiklerde olur deyip bir güzel dalga geçti. Allah aşkına Nagihan. İhanet dostluklarda olmuyor sanki. Hayvan!"

"Ediz'in yaptığı yanlış zaten. Bir de öğrendiğimiz zaman senin bir şey söylemeni bekler gibiydi. Birde sizi öyle konuşurken duyunca..."

"Anladım Nagiş. Fazla uzatma. Biliyorsun sen. Edizle benim aramda öyle bir şey olamaz."

"Tamam. Sen öyle diyorsan."

Caddeye çıktığımızda hafiften kar yağıyordu. Üzerime yapışıp eriyen kar tanelerine baktım.

"Küçükken cama yapışan kar tanelerine büyüteçle bakıyorduk. Hatırlıyor musun?"

"Ay şekilleride çok güzeldi. Vallaha kış geldikçe ben çocukluğumu özlüyorum. Dışarıdan karda ıslanmış gelip elimizde salepimizle, sıcak çikolatamızla sıcacık peteğe yaslanıp oyun oynardık. Ne özledim o günleri ya. Şimdi anladım senin kışı niye bu kadar sevdiğini."

Nagihan'ın sözüyle kafamın içinde Ediz'in sözü yankılandı.

"...en çok kışı sevdiğini ama sırf yüzmeyi sevdiğinden kış ile yaz arasında karar veremediğini..."

O sırada öten korna ile yerimde sıçradım ve karşımdaki arabaya baktım. Doğan arabadan inip Nagihan'a sarıldıktan sonra bana dönüp tokalaştı.

Kaldırım SerçesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin