4. Bölüm

13.6K 663 40
                                    


Cumartesi günü akşamı eve vardığımda ilk işim üzerimi değiştirmek olmuştu.

Bütün gün hastane kokusu üzerime sinmişti.

Odamda biraz oyalanıp salona göz attığımda babam uyuklar bir vaziyette televizyon izliyordu. Annem ise elindeki örgüsüne devam ederken bir yandan da çayını höpürdetiyordu.

Onlara görünmeden yavaşça mutfağa geçtiğimde hemen buzluktaki üzüm yapraklarını sıcak suya koydum.

Bunca zahmete girişiyordum ama sonucunda ne olacağı Allah kerimdi.

Zaten başıma ne geliyorsa fevri hareket edip dobra dobra konuşmamdan geliyordu. Bir anlık öfkeyle kinimi kusuyor, ardından da işte böyle kırdığım kalpleri onarmaya çalışıyordum.

Ediz'de şu an onlardan birisiydi.

Herhangi birisi olsa bu kadar zahmete girmezdim. Demişsem dedim, haketmiştir der geçerdim ancak Ediz benim için farklı bir konumdaydı.

O eski gençlik platonikliğinden falan bahsetmiyorum. Benim bahsettiğim konum dostluktu.

Küçüklüğümüzden bu yana beraber büyüyüp hep yan yana gezindiğim bu insanlar benim için çok değerlilerdi. Tüm anılarım onlarlaydı. Tüm bunların yanında en çok onlara kızar, eleştirir, gıcık davranırdım ancak en çok da onları severdim, sayardım. Benden başkasının onlara laf söylemesine tahammül edemezdim.

Bu yüzden biliyordum ki onlarda aynı şeyi benim için yapar ve düşünürlerdi. Tam da bu yüzden Ediz bu kadar korumacı davranıyordu ve ben onu anlıyordum. Mahallelinin diline laf vermek istemiyordu çünkü bunun sonucunda ben üzülecektim. Ben olsam bende Ediz'in üzüleceği bir konunun ağızdan ağıza dolanmasına tahammül edemezdim.

Ama o gün basiretim falan bağlanmış olacak ki mantıklı düşünecek durumda değildim. Öfkemi tamamiyle Ediz'e yöneltmiştim. Şimdi de ceremesini çekiyordum. Küslük hiç bana göre değildi. Daha Ediz'e arkamı döndüğüm an pişmanlıktan karnım kasılmaya başlamıştı.

Bir elimle karnımı tutup derin bir nefes aldım. Al işte! Yine başlamıştı!

Arkamı dönüp kapıya doğru uzanıp içeriye bir göz attım ve işime başladım. Ancak yaprak sarmanın pilavını hazırlamaya başladığımda annem mutfaktaki sesleri duymuş olacak ki yanıma gelip merakli bir sesle "İrem?" dedi.

"Efendim annecim?" dedim çok masum bir şekilde.

"Ne yapıyorsun sen gece gece?" dedikten sonra tezgaha şöyle bir göz attı.

"Yaprak sarma mı yapacaksın?"

"Yaa. İşte kaç gündür işe git gel yapamadım. Yarında pazar. Canım çekmişken yapayım dedim."

"Kızım bana söyleyeydin ben yapardım."

"Sana zahmet vermiyeyim dedim."

"E iyi o zaman." dedikten sonra arkasını döndü.  Ancak aklına bir şey gelmiş olacak ki tekrar bana baktı.

"Hazır el atmışken fazladan yapta biz de yeriz." dedikten sonra mutfaktan çıktı.

Harika. Şimdi bir tencere dolmayı sar sarabildiğin kadar İrem.

Sarmanın içi hazır olduğunda her şeyi masaya yerleştirip derin bir nefes aldım.

Hadi gazamız mübarek olsun.

. . .

Öğlen yaprak sarmaları ufak bir kaba koyup birazını da kenara ayırdım. Elimdeki kabı bir kenara koyup üzerimi değiştirdiğimde esnemekten gözümü açamıyordum.

Kaldırım SerçesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin