20. Bölüm ✔

11.3K 599 78
                                    


Otogarda Ediz ile Amine Abla'nın gidişini beklediğimiz bir gündü ve ben burun bandım ile birlikte insanların dönüp dönüp bana bakmasını sağlıyordum.

Ne? Hiç mi burun bantlı insan görmediniz?

Lisede ne çekmiştik be bu bandajlardan!

Lisenin ilk yılı yanağımı yırtmıştım. Arkadaşımda yere düşüp burnunu kaldırıma vurmuştu. İkimizde okulda yüzümüzde bandajla serseri gibi geziniyorduk. Herkes bizi kavgaya giren tehlikeli kız sanıyordu. Oysa biz iki aptal sakardık.

Ama şimdi burnumdaki bandajın sebebi yumruk yememdi.

Dursun Abi ile Ediz bavulları otobüse yerleştirdikten sonra yanımıza geldiler. Hepimiz tek tek vedalaşmaya başladığımızda Ediz yanıma geldiğinde yüzümü başka tarafa çevirdim.

Ediz'de yanımda fazla durmayıp annemlerin yanına gitti. Otobüs yavaş yavaş dolarken Mehmet omzuma dokunup "Bir gelsene." dedi.

Beraber annemlerden uzaklaşıp kenarda durduğumuzda kollarımı göğsümde bağlayıp "Noldu?" dedim.

"Sizin Ediz ile aranız mı bozuk?"

Oflayıp gidiyordum ki Mehmet kolumdan tuttuğunda ona bakıp "Mehmet cidden konuşmak istemiyorum. Tamam mı?" dedim.

Mehmet ise "Ya bir inat etme! Bir şey söyleyeceğim." dedi sinirle.

Sonra derin bir nefes aldı.

"Şu iddia konusu, değil mi? Bak Ediz o konuda hiç istekli değildi. Zaten öyle bir girişimde de bulunmadı. Ayriyeten seni de alınmaz diye düşündük. Şimdiye kadar onca şaka yaptık, dalga geçtik. Hiç birbirimize darıldık mı? Bu seferde darılmazsın diye düşündük. Yani küseceksen bize küs. Hayvanlığın büyüğünü biz yaptık. Hem çocuk yola gidiyor İrem. Yolda bir şey olur, başıma bir şey gelir. Dargın gidersiniz." dediğinde "Tövbe tövbe. Ağzını hayra aç." dedim.

"Herneyse işte. Yola dargın gidilmez. Zaten sabah temelli gitmeyi düşünüyorum falan dedi. Asabımı bozdu. Bir de sen böyle yapma. Git bir helalleş en azından."

"Tamam Mehmet. Oldu mu?" dedikten sonra gidiyordum ki arkamdan seslenince ona döndüm.

"Bu arada Keremle de çok sıkı fıkı olma. Çocuğa da yazık. İstemiyorsun, biliyorum ama umut verme."

Cevap vermeden arkamı dönüp Ediz'in yanına gittim.

"Bir konuşalım mı?"

Ediz şaşkınca etrafa bakıp "Tamam." dedi. Yine annemlerden uzaklaşıp kenara geçtik.

Bir süre konuşmayıp sadece etrafa bakındıktan sonra derin bir nefes aldım.

"Ben vedalaşmak için şey yaptım... Anlarsın işte."

Ediz tek kaşını kaldırıp "Vedalaşmak için?" dedi.

"Evet."

"Gitmememi söylemeyecek misin?"

"Hayır. Neden söyliyeyim ki?"

"Gitmemi istemediğin için?"

"Gitmeni istemiyor gibi mi duruyorum? Sadece helalleşmek için konuşalım dedim. Yola dargın gidilmez diye. Ama bu seni affettiğim anlamına gelmez."

"İrem cidden çok mu zor olanları anlamak. Ben gerçekten yoruldum. Kararlı davranmıyorsun. Bir gün Kerem'i istemediğini söyleyip bana yaklaşıyor diğer gün benden uzaklaşıp Kerem ile yakınlaşıyorsun. Biliyorum. O iddiayı kabul etmekle saçma bir şey yapmış bulundum. Ama bu iddiayı hiçbir şekilde gerçeğe geçirmedim, geçirmemde. Sana dediklerim, sana davranışlarım. Hepsi gerçekti. Nasıl inandıracağımı da inan bilmiyorum. Böyle bir şey nasıl kanıtlanabilir ki? Ama en azından yıllardır seninle arkadaşlık kuran Ediz'i kurarak düşün. Ben Nagihan'a veya sana. Fark etmez. İkinizden birinin üzerine iddiaya girdiğimde bu sizi kıracak bir şey ise hiç onu gerçekleştirdim mi?"

Kaldırım SerçesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin