11. Bölüm

9.8K 579 52
                                    


Geleneksel toplanma günlerinde bugün sıra Hatice Ablalardaydı. Diğer toplanma bahanesinden biride Amine ablanın gelmesiydi.

Annemlere çayları verdikten sonra Amine Ablanın kızı Erva'nın yanına oturup birleştirdiği legolardan bir parça alıp bende birleştirmeye başladı.b

Biraz uzattıktan sonra Erva'nın yaptığı kulenin yanına koyup "Baaaak. Benim ki daha uzun oldu." dedim.

Erva önce kuleme baktı, baktı, baktııı ve kulemden bir legoyu çıkarıp kendisininkine taktı.

Sahte bir üzüntüyle dudaklarımı büküp "Ama benim kulem küçüldü. Senin ki kocaman olmuş!" dediğimde ise kahkaha atmaya başladı.

Bu çocuklar cidden insanların üzülmesinden zevk alıyor.

Kaostan beslenen minik cüceler!

Amine abla o sırada bana dönüp "Eee İrem. Sen neler yapıyorsun?" dediğinde "Nolsun işte. İş arıyorum." dedim.

Annem ise araya girme ihtiyacı hissedip "Ama bulamıyor." dedi.

Anneme dik dik bakıp "Sağolsun annemde çok destek oluyor zaten." dedim.

"Seni okutup büyütmüşüm. Daha ne destek olacam. Koskoca kız olmuş hala anasından destek bekliyor haspam."

Başımı iki yana sallayıp Erva'ya döndüğümde Amine abla anneme dönüp "Sende kızın üstüne gitme Nimet Abla. Bulur illaki." dedi.

O sırada Hatice Abla da olaya dahil olup "Her şey sıralı Nimetcim. Bir iş bulur sonra da bir eş. Az sabır." dediğinde "Eş kısmını pas geçmeyi planlıyorum ama..." diye mırıldanınca annem neredeyse alev çıkan gözleriyle bana döndü.

"Ay hala pas geçecem diyor. Vallaha dayağı sırtında gezdiriyorsun İrem haberin ola! Koca kız olmuşsun, kendini bana dövdürtme! Yanımda mı bakacam be ben sana? Ahh ah! Bizim Beytullah böyle mi? Bak. Ne dedi? Senin beğendiğin kabulümdür dedi. Ama İrem Hanım! Burnu havalarda geziniyor."

Bildiğimiz bir laf söyle bin işit sözünün arkasındayım.

"Beytullahın karısı çirkef çıkarsa bakar sana Beytullah. Huzur evinde görürsün Beytullah'ını."

Annem birden ayağına eğilip "Bana bak!" dediğinde hızla ayağa kalkıp mutfağa fırladım. Annemin fırlattığı terlikte masadaki bardağ gelmiş, bardak yere düşüp parçalara ayrılmıştı.

Annem salondan "Gel kız buraya! Topla şunları!" dediğinde oflayarak elektrikli süpürgeyi aldım. Duvarın arkasından kafamı çıkarıp "Terlik atarsan yemin ederim toplamam. Sonra Erva'nın eline falan batar, benden söylemesi." dedikten sonra yavaşça yerdeki parçaları süpürmeye başladım. Süpürgeyi yerine koyduktan sonra ise ne olur ne olmaz diye bir de gırgırladım.

Ayağa kalktığımda kapı hayvan gibi çalınınca kapıya ilerledim.

Tam açacakken tekrardan vurmaya başlayıp bir yandan "Anne!" diye bağıran Ediz ile Hatice Abla içeriden "Kır! Kır da rahatla!" diye bağırdı. Sonra da annemlere "Yok. Biz evde hayvan besliyoruz. Vallaha." dedi.

Kapıyı açtığımda Ediz yerinde zıplamayı kesip "Çekil çekil!" dedikten sonra beni itip içeriye fırladı.

Peşinden kapıyı kapatıp mutfağa geçtim ve çaya baktım. Sonra da masaya oturup çay demlenene kadar telefonumla ilgilenmeye başladım.

O sırada Ediz'in sesi salondan geldi. Sonra da Hatice Abla'nın sesi.

"İrem! Kızım sana zahmet olmazsa dolaptakileri ısıtıp Ediz'e tabak hazırlayabilir misin?"

"Tamam." dedikten sonra dolabı açıp tencereleri aldım.

Yemekleri ısıtıp tabağa koyarken Ediz gelip "Naber?" dedi.

"İyidir. Senden?"

"İyi." dedikten sonra çayını koyup masaya oturdu.

Tabağı önüne koyduktan sonra üzerindeki Fenerbahçe formasına baktım.

"Halısahadan mı geliyorsun?"

"Yok. Akşam gideceğiz çocuklarla. Şimdi gelir onlarda."

"Bu soğukta maç mı yapılır? Bugün kar yağacağı söyleniyor, siz halı sahaya gideceğiz diyorsunuz."

"İyi oluyor soğukta. İnsan hareket etme ihtiyacı duyuyor."

Yemeği ağzına tıktığı sırada bende telefonu masaya koyup su almak için arkamı döndüm.

O sırada telefonumdan bildirim sesi geldi.

Suyumu içip arkamı döndüğümde ise Ediz kaşlarını çatmış bir şekilde elindeki telefonuma bakıyordu.

"Ediz napıyorsun?"

"Bu Kerem'in numarası sende niye kayıtlı?"

"Allah aşkına Ediz. Saçmalama ya!" dedikten sonra elinden telefonumu çekip aldım. Sonra da cebime attım.

O sırada çocuklar içeriye dolduğunda onlara baktım.

Mehmet, Erdal,Orhan ve Nagihan'ın nişanlısı üzerlerindeki Beşiktaş formaları ile duruyorken Mirhan fenerbahçe formasıylaydı.

Mehmet "E hadi oğlum ya!" dedikten sonra sofraya kuruldu. Diğerleri de peşinden oturdu.

Onlara da yemek koyduktan sonra bende peteğe yaslandım.

O anda bunların sohbet koyulaşmaya başladı.

O sırada Orhan Mirhan'a dönüp "Lan bak ben sana ne diyecektim? Unuttum. Şimdi aklıma geldi. Ben senin eski manitayı gördüm geçen" dedi.

"Hangisini?"

"Var ya siyah saçlı, saçlarının uçları sarı. Mavi gözlü."

"Arzu mu?"

"Evet. Yeni manita yapmış herhalde. Sahilde sarmaş dolaş gördüm. Ayrılır ayrılmaz manita yapmış."

Mirhan birden ayağa fırlayıp "Lan biz ayrılmadık ki?!" dedikten sonra koşarak  mutfaktan çıktı. Sonra da dış kapının çarpma sesi geldi.

Hepimiz şok içinde Orhan'a bakıyorken Orhan cama bakıp "Aaa. Kar yağıyor!" dedi.

...

Bu bölüm gerçekten yazdım yazdım sildim. Aklıma hiçbir şey gelmedi. İlham da gelmedi. O yüzden bu bölüm biraz kısa oldu.

Neyse. Umarım yine de bölümü beğenirsiniz. İyi okumalar.

Instagram 

Kitaplarla ilgili paylaşımlar için;
_ecem_araz_

Kişisel hesap;

_maraz_ece_

Twitter;

ecem araz

Kaldırım SerçesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin