"Onu unutucağım, en azından deneyeceğim."
"Jin, çok ani kararlar alıyorsun. Mümkün mü sence bu? O hep yanında olacak, artık istemediğini söyleyip konuşmaman ne işe yarar ki? Bu işleri daha kötü yapar. Sesini bile duyamayacaksın, sınıfta sana bakmayan gözlerine bakacaksın. Bu daha çok acıtacak kalbini. Hem o da üzülecek, onu bir anda terketmen onu da mahvedecek."
Ağlıyordum,durmak istemeyerek ağlıyordum. Her şeyin suçlusu bendim, lanet duygularıma engel olsaydım baştan beri ne ben acı çekecektim ne de o acı çekebilir olacaktı.
" Namjoon, tamam haklısın. Ama ona baktıkça benim canım yanıyor. O yanımda oldukça durduk yere sarılıp ona 'Seni Seviyorum' diyememek canımı yakıyor."
"Peki o zaman, unutmaya çalış. Ama ondan uzaklaşma. Onu kendinden soğutma."
Onaylarcasına başımı salladım. Onu seviyordum, bencillik yapamazdım. Hissetmediği duyguların acısını çıkaramazdım ondan.
Biraz daha sakinleşince Namjoon'la beraber sınıfa çıkmak için banktan kalktık. Birkaç adım sonrasında yerde, Tae'ye ait olan kolyesini gördüm, benim ona verdiğim kolyeyi.
Ona ilk verdiğimde ne büyük mutlulukla takmıştık kolyeleri birbirimize. Bu kolyeleri bulmak için çok uğraşmıştım. Ama şimdi biri, avucumun içinde, zinciri kopmuş bir şekilde duruyordu.
Nefesim kesildiğini hissettim, yutkunamıyordum boğazıma takılan yumru yüzünden. Onun gözünde artık arkadaş bile değildim. Daha yeni dindirdiğim gözyaşlarım, gözlerimi doldurmaya başlamıştı.
~~~~~~
~Jimin~
Öğle arasına girmiştik. Jin Hyung, Namjoon Hyung'la beraber dolaşacağını söylemişti. Taehyung da bize haber vermeden sınıftan çıkmıştı. Geriye Jungkook'la ben kalmıştım sınıfta.
Belli etmemeye çalışıyordum ama içten içe korkuyordum, ağzımdan çıkacak en ufak kelimeden. Yanımda oturmuş, telefonundan oyun oynuyordu. Ona bakmamak için zor tutuyordum kendimi. Biliyordum, tek bir bakışımın ardının kesilmeyeceğini. Bunu derslerde defalarca kez test etmiştim.
Oyun oynadığı için konuşmuyorduk. Ama sıkılıyordum, buna dair ufak mırıltılar çıkarıyordum. Sonunda Jungkook telefonu kapatıp arka cebine koydu.
"Jimin-shi sıkıldın mı yoksa sen?"
"Sanırım biraz öyle oldu Kook"
Bu diyaloglar hafiften gülümsememi sağlamıştı. Jungkook'un o rahatlatıcı sesini duymak zaten güzeldi, üstelik o sesin yöneldiği kişi ben olmam, hatta o mükemmel sesiyle bana seslenmesi. 'Ölmeden Önce Yaşanması Gerekenler' listesinin ilk maddesini doldururdu.
"Sanırım ben de biraz sıkıldım. Beraber müzik sınıfına gidelim mi? Karaoke yaparız belki~"
İkinciyi madde de dolmuştu listede. Benim sesimi beğendiğini söylüyordu sürekli. Benim sesim güzel değildi ki... Hem onun karşısına geçip şarkı sözlerini bile unutabilecekken nasıl söyleyecektim şarkımı?
" Hadi ama Jimin! Bu bir istek değil emirdir. Köleliği altında bulunduğunuz kralınız Birinci Jeon, kendisiyle karaoke yapacağınızın emrini verdi. İtiraz etme hakkınız yoktur. Eğer itiraz girişiminde bulunursanız acısına katlanmayı göze alın"
Uzun süredir benden cevap beklemişti. Sabrı tükendiğinde kendisini, benim kralım ilan etmişti. Kibar çocuk tarzında kurduğu cümlelerindan daha etkiliydi. Sıradan kalkıp bana doğru uzattığı elini tutarak ben de sıradan kalktım.
"Kralımı sinirlendirdiysem beni bağışlayın. Sizinle karaoke yapmak büyük bir onurdur Kral'ım."
"Kral'ım yerine Kookie'm i tercih ederdim."
Evet, kalbim dayanamıyordu. Ben zihnimde bile bir kez olsun Kookie'm diye seslenmemiştim ona.
"P-peki o zaman. Sizinle karaoke yapmak yapmak büyük bir onurdum Kookie'm. Ama bakın, benim sesimi duyduğunuzda beni hemen idam etmeyiniz, lütfen"
"Saçmala Jimin. Senin sesini duyup da kendinden geçecek insan tanımıyorum. İlerde şarkıcı falan olmak istersen kesinlikle karşıyım. Bu cevher bana ait. Seni, sesini, görüntünü kimseyle paylaşamam. Bencilim ben, bencil."
Her söylediği kelimeyi, hem kalbime hem aklıma kazımaya çalışıyordum. Sözü bitince bana döndü bir süre. Bakışlarındaki sıcaklığı, samimiyeti, sevgiyi görmek zor değildi. Ardından gözlerini kaçırarak önünde bulunduğumuz müzik odasının kapısını açtı.
******************************************
MERHABA ZİRVEDEKİ MİLYOBLARCA ARMY'NİN ARASINDAKİ DEĞERLİ OKUYUCULARIM!
Siz gerçekten venim için önemlisiniz. Ama kitaba olan ilgi az. Sanırım yanlış bir konu seçtim, özür dilerim.
Bu gidişle yakın zamanda final yapabilirim gibi geliyor. Zaten başka bir kitap yazmaya başladım. Ama bu kitabımı da seviyordum. Sağlam bir senaryo yok, geç yb atıyorum, okumuyorsunuz, oy vermiyorsunuz, yorumlamıyorsunuz. Demek ki bir yerlerde hata yapıyorum.
Bu kitap için henüz erken olduğunu düşünüyorum ama yavaş yavaş finale yaklaşıyoruz galiba.
Şu ana kadar kitabı okuyan, oy veren ya da yorumlayan herkese teşekkür ederim.
SİZİ SEVİYORUM VE SİZİ MORLUYORUM ^^
💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜💜

ŞİMDİ OKUDUĞUN
formidable | taejin
Fanfiction[Tamamlandı] Taehyung ve Seokjin ortaokuldan beri arkadaştı. Taehyung, en çok Jin Hyung'unu çizmeyi sevdiğini fark ettiğinde bir şeyi daha fark etti. Çocuk kalbine sığdırdığı aşkından bir gün uzaklaşmak zorunda kalacağını bilemezdi. -Burada benimle...