Bölüm 34

1.1K 83 206
                                    

Evet, maalesef ki bu bölüm final :'

Tahminleri alalım, angst biter mi, bitmez mi? :'

Sizden bir ricam var ama, okumaya başlamadan önce bu kitap hakkında -ya da benim- düşüncelerinizi ve sonla ilgili fikirlerinizi öğrenmek istiyorum.

Ayrıca bir önceki bölümde çok fazla yorum yapılmış, görünce ağlayasım gelmişti, çooooook teşekkür ederim. Sizi seviyorum.

Bu arada 4500 kelimelik bölüme hazır olun.











|Sonsuzluğun Sonu|

Yanlıştı. Aşk yanlıştı, aşık olmak yanlıştı; en azından her şey doğru olsa bile bir şey yanlıştı. Belki de o yanlış, sadece birkaç dakika önce ambulansa taşınan bedenin hayatta kalacak ya da kalmayacak olmasıydı.

Onun bedeni zayıftı, hissettiği sevgi kadar güçlü değildi. O ayakta kalamazdı yanında hayatını bağladığı adam olmadan, en yakın arkadaşı olmadan, yeri geldiğinde koruyucusu olan abisi olmadan. O, sevgilisinden güç almıştı şimdiye kadar. Ama bu ambulansta yanında telaşla hareket eden hemşirelerden ve yardım görevlilerinden başka kimse yoktu, o yoktu.

Beynine ucu sert bir cismin saplanmış gibi hissediyordu. Başı fazla ağrıyordu. Bedeni duyduğu acıdan dolayı resmen yanıyordu. Vücudunda akan kanların, geçtiği her yeri erittiğini hissediyordu. Bilinci tam olarak yerinde değildi. Duyduğu acı ve hemşirelerin verdiği narkoz onu uyuşturuyordu. Muhtemelen eğer uyanırsa hiçbir şey hatırlayamayacaktı, onsuzken iyice çöken kendisini hatırlamayacaktı.

Yavaşça tüm görüntüyü kaybedip karanlığa gömüldüğünde son duyduğu sesler aslında yanı başında olan hemşirelerin sanki denizin dibinden geliyormuş gibi duyduğu uğultulardı. Çok isterdi bilincini kaybetmeden önce duyduğu seslerin ona ait olmasını.

******

Seokjin aniden içine çöken sıkkınlık ve yersiz tedirginlikle derin nefes aldı. Taehyung'u kaç kez aramıştı ama birini bile açmamıştı. Uyumuş olmasını ummaktan başka bir şey yoktu, varsa da düşünmek istemiyordu.

Sıkıntıyla oturduğu koltukta doğruldu ve başını, iki eli arasında sıkıştırdı. O sırada çalan telefonla aniden hareketlendi ve telefonunu eline aldı. Ekranda Taehyung'u kaydettiği 'Beyaz Prens' ismini görünce derin bir nefes alarak hızlıca açtı telefonu.

"Taehyung, nerdesin sen, neden açmıyorsun telefonu? Ne kadar endişelendim, biliyor musun?"

"Beyefendi, iyi günler. Kiminle görüşüyorum, öğrenebilir miyim?"

"Ne demek kiminle görüşüyorum? Asıl ben kiminle görüşüyorum?! Taehyung nerede?"

"Beyefendi, Bay Kim hastanemize yaralı durumdayken getirildi. Telefonundan en son sizinle konuşmuş, onun durumunu haber vermek için aradım."

"Ne?"

Seokjin birkaç dakikalığına sessizliğe gömüldü. Bunun olmaması gerekiyordu. Telefondaki kadın her kimse yalan söylüyor olmalıydı, bu bir telefon şakası olmalıydı, olmak zorundaydı.

Sessiz dakikaların ardından transtan çıkmış gibi odanın içinde hızlıca hareket etmeye başladı. Arabanın anahtarlarını alıp koşarak şirketten ayrılırken sürekli telefondaki kadının söylediği hastanenin ismini sayıklıyordu.

Dakikalar sonra daha önce hiç gelmediği hastaneye ulaşmış, giriş koridoruna doğru koşturmaya başlamıştı danışman bulabilmek için.
Bulduğunda aceleyle Taehyung'un kaldığı odayı sormuş ancak Taehyung'un ameliyata alınacağı için hazırlandığını öğrendiğinde biraz daha korkmuştu.

formidable | taejin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin