Kış güneşi gözlerine vuruyor, oysa Taehyung gözlerini açmak için direnmiyordu bile. Hissettiği yumuşaklık ve uzun süredir ayrı kaldığı koku, ona uyanmamak için en büyük sebebi sunuyordu.
Ancak yavaş yavaş gerçek dünyayı algılamaya başladığında kendini, gözlerini açmaya çalışmak için zorlarken buldu. Hala yumuşaklık hissediyordu ama bu Seokjin'in vücudunda herhangi bir yer değildi. Hala o kokuyu alıyordu, aynı kokuyu ama kaynağı Seokjin değildi.
Gözlerini artık tamamen açtığında bulunduğu yeri idrak etmeye çalıştı. Aynı zamanda gece rüyasını mükemmelleştiren Seokjin niyetine sarıldığı yastığı, yatağın bir kenarına fırlattı.
Rüyasını unutmamak için hatırlamaya çalıştı. Seokjin onu kucağına alıyor, evine götürüyor, kendi yatağına yatırıyor ve yanağına minik bir öpücük konduruyordu.
"Neye gülümsüyorsun sen öyle?" Aniden gelen sesle yerinden sıçradı Taehyung. Seokjin kapı pervazına yaslanmış, kollarını önünde çapraz bağlamış bir şekilde Taehyung'a bakıyordu.
"H-hiç." bekledi bir süre, üzarine örtülü yorganı seyretti. "Burası neresi? Senin evin mi?"
"Biraz öyle oluyor." Hala kapının pervazında dikiliyordu. Kısa bir süre ikisi de konuşmadı.
"Ee, ne zaman teşekkür ettiğin kısma geleceğiz?"
Seokjin'in konuşmasıyla Taehyung, ne için teşekkür etmesi gerektiğini düşünmeye başladı. Yüz ifadesi oldukça değişik ve sevimli duruyordu ki Seokjin gülümsemesini zar zor yok edebildi."Neden?" Sonunda Taehyung'un ağzından çıkan tek kelime, Seokjin'in beklediği şey değildi.
"Ne neden? Buraya nasıl geldiğini sanıyorsun?"
"Sahi... Nasıl geldim?" durdu, düşündü biraz daha. Bu sabah fazlasıyla beyin egzersizi yapmıştı. Bir anda gözleri, üzerindekilere ilişti. Dün giydiği kıyafetler değildi.
"Seokjin! Eğer gece bana bir şey yaptıysan..." Taehyung'un aniden odayı dolduran sesi sonlara doğru duyulamaz olmuştu neredeyse.
"Ne yaparsın? Verdiğini geri mi alırsın?" Seokjin kendi dediğine gülmemek için zor duruyordu.
Taehyung duyduklarıyla iyice sinirlenmişti."Sen ne diyorsun ya? Ne diyorsun ya sen? Seni döverim Seokjin!"
Seokjin geldiğinden beri yaslandığı pervazdan sonunda ayrıldı. Aynı şekilde geldiğinden beri bağladığı kollarını sonunda ayırdı.
"Hadi kalk ve mutfağa gel. Kahvaltı hazırladım ve bugün senin için iki kişilik yaptım. Müdürünün kıymetini bil." dedi ve gözden kayboldu.
"Midirinin kiymitini bil." dediği sırada elini de ağız şeklinde yapmış oynatıyordu Taehyung . Aklında hala birkaç dakika önceki konuşma ve hala aynı şüphe ile yataktan ayrıldı.
Odadan çıkmadan önce etrafı incelemeye başladı. Çeşitli biblolar, çizgi romanlar, ünlü ressamların resimlerinin olduğu tablolar, dosyalar... Yavaşça aynalı şifonyere yaklaştı. Şifonyerin üst çekmecesi yarı açık vaziyetteydi.
Taehyung'un bedenini ele geçiren minik merak, onu şifonyere yaklaşmaya zorluyordu. Biraz daha hızlı adımlarla şifonyere ulaştı. Çekmecede parfümler, birkaç göz kamaştırıcı saat, sanırsa kitap okuma gözlüğü, güneş gözlükleri, kol düğmeleri yılbaşında ona gönderdiği hediye kutusu, katlanmış bir kağıt ve tam olarak ne olduğu anlamadığı ıvır zıvırlar.
Önce eli parfümlerine uzandı. Kapaklarını açıp koklamaya başladı. Hiçbirinden Seokjin'in kokusunu alamadı. Sonra katlanmış şekilde duran kabarmış kağıdı aldı eline. Yavaşça açtı ve... durdu. Hala duruyor muydu? Hala saklıyor muydu o resmi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
formidable | taejin
Фанфіки[Tamamlandı] Taehyung ve Seokjin ortaokuldan beri arkadaştı. Taehyung, en çok Jin Hyung'unu çizmeyi sevdiğini fark ettiğinde bir şeyi daha fark etti. Çocuk kalbine sığdırdığı aşkından bir gün uzaklaşmak zorunda kalacağını bilemezdi. -Burada benimle...