Bölüm 6

1.7K 158 18
                                    

Jimin~

Dersteydik. Ve bilin bakalım kimler kimya işkencesi çekiyordu?

Umarım bulmak için zorlanmamışsınızdır. Her neyse. Tabi ki kimya dersini sevmiyordum. Anlayamıyordum zaten. Yok sülfirik asit, yok van der walls kuralları, yok bilmem ne. İşte tam da bu zamanları güzeldi. Dersi sevmediğimden dinlemiyordum. Uyumak istesem de çaprazımdaki kişi buna engel oluyordu. Onu seviyordum. Kahretsin ki onu seviyordum. O mükemmel ve kusursuz bir yüze sahipti. Maalesef ki onu her gördüğümde kalbimin atış hızı artıyordu. Ama bu işte karşılık alamayacağım gerçeği, tüm bu düşüncelerimin ardından bir tokat gibi suratıma çarpıyordu.

Şimdi ise tüm bu gerçeklerden uzaklaşmış bir şekilde onu izliyordum. Belki de gözlerimin üzerinde olduğunu anlamıştı ve arkasına dönüp bana bakmaya başlamıştı.

Tabi başlarda ben kendimden geçmiş bir şekilde onu izlerken yakalanmıştım. Onun bana baktığını farkedince hemen düzeltmeye çalıştım kendimi. Ufak bir gülümseme yaydım, aynı zamanda kalbimin hızını azaltmaya çalışarak. O da bana karşılık vererek gülümsedi.

Tanrım... Zaten incecik olan üst dudağı gülümseyince resmen yok oluyordu. Ayrıca gülümsemesiyle beraber varlığı daha da belirginleşen, dudağının altında yerini almış küçük bir beni vardı.

Ahh, gülümsemesiyle ortaya çıkan tavşan dişleri... Ben ne ara onu bu kadar çok sevmiştim? Ne ara bu kadar bağlanmıştım gülüşüne. Daha 10.sınıftaydık. Ne o ne de ben böyle bir ilişkiye hazır değil gibiydik.

Belki beni kabullenmeyecekti. Ya da benden uzaklaşacaktı. Ama düşündüğüm bu günün gelmesini bekleyemeyecek kadar sabırsızdım ve kabullenemezdim. Onun secgisinden emin olmam gerekliydi önce. Sonra... Sonrası gelirdi o zaman.

Ben bunları düşünürken o çoktan önüne dönmüş, öğretmenin dediklerini defterine not alıyordu. İçimde bulunan fangirl sesimden duyduğum cümle ise
"Deftere yazdığın gibi bana da yazsaydın olmaz mıydı be!?"

Güzel deliriyordum, güzel delirtiyordun beni Jungkook...

*******

Öğle teneffüsüne girmiştik. Kimya dersinden sonra midemin bir lokma bile kabul etmeyeceğinden yemek yememiştim. Şimdi ise arka bahçede, her zaman ki oturduğumuz bankta oturuyor ve izliyordum. Sonbaharın gelişiyle birlikte sararan, kızıllaşan, turunculaşan, kuruyan, dökülen yaprakları izliyordum. Açıkcası huzur veriyordu. Tabi ona baktığım zaman ki kadar vermese de.

Bir süre sonra yakınımda duyduğum seslerle dikkatim dağıldı. Sağ tarafımda bir hareketlenme hissettim. Kafamı o tarafa çevirdim. Çevirmemle birlikte kalbim hızı atrmaya başladı. Yanımda oturuyordu. Karşımdaydı, önüne bakıyordu. Yan profiline bakıyordum ve kalbimin hızı daha da artıyordu.

Ben mükemmel birini seviyordum. Ne olursa olsun çocukluğumu, gençliğimi yaşadığım bu insanı sevmekten pişman olmayacaktım.

Kafasını bana çevirmesiyle sakinleşmeye çalışarak bakmaya başladım ona. Düşünceliydi, bakışları değişik gelmişti o an.

"Hyung?"

...

"Hyung!?"

" Ahh, kusura bakma Jungkook."

" Çok güzel gülüyorsun."

"Ah, evet... NE!?"

" Çok güzel gülüyorsun Hyung."

"Ben mi?"

"Evet, sen. "

Sensin asıl güzel gülen Jungkook. Her şeyden, herkesten daha güzel gülen sensin. Bense güldüğünde nerdeyse kör olan biriyim.

formidable | taejin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin