"Yeter artık Taehyung! Ye şu önündeki yemeği!"
"Bu mesele benim yemekle aramda olan bir şey, sen karışma!"
"Ne meselesinden bahsediyorsun Hyung? Yemekle arandaki tek şey, senin yemeğin sonu olacağın gerçeği."
"Sonu gelmiş biri, başka şeyin sonu olamaz Jungkook."
"Off, yine başladık..."
Uykusuzluktan gözlerim kızarmış, gözaltlarım morarmıştı. Cildim soluyordu. Aç hissetmeme rağmen yemek bile yiyemiyordum. Jin ile tartışmamızın ardından iki gün geçmişti, o da haftasonu tatiliydi.
Bana olan itirafından sonra cesaretimi toplayamayıp ne ona mesaj attım ne de yüz yüze konuştum. Tamamiyle aptallığın vücut bulmuş haliydim.
"Taehyung, sınavlar bitti. Okulun son haftalarındayız. Çok uykusuzsun, niye geliyorsun inatla? Evde dinlensene."
"Kolay mı sanıyorsun Jimin? Odama ne zaman gitsem çekmeceye koyduğum kutu geliyor aklıma. O kutuyu açmamaya çalışmak hiç kolay değil."
"Ne kutusu Hyung? Ne var o kutunun içinde?"
"Şey... ııı şey işte... Ya off, Jin'in bilmediği ama ona ait bir kutu fotoğraf.."
"Ne!?"
İkisi birden aynı anda bağırınca kafamı saatlerdir karıştırdığım yemeğimden kaldırıp onlara baktım.
"Ya ne var canım? Sizin yok mu? Üstelik siz nesiniz, hım? Hayır yani, sabahtan beri benim hakkımda konuşuyorsunuz ama siz ne oluyorsunuz? Bir ders gidelim dedik neler olmuş?!"
Bu sözlerim ardından Jimin'i kısa bir öksürük tutmuştu. Ardından aynı anda kafalarını kaldırıp birbirlerine baktılar. Aishh, seviyorlar diye aynı anda aynı şeyleri yapmak zorundalar mı?
" Ee biz şey... şeyiz biz ya-"
" Ne olacağız Taehyung sence? Jungkook bana sadece 'Benimsin' dedi. 'Seni seviyorum, benimle çıkar mısın?' demedi. Bu yüzden hala yakın arkadaşız."
'Yakın' kelimesini bu kadar bastırması Jungkook'u derinden parçalamış gibi duruyordu. Ya da ben yaşadığım ruhsal çöküş nedeniyle abartıyordum.
"A-ama yeterince açık değil mi dediklerim?"
"Değilmiş ki yakın arkadaşız hala Kookie!"
Jungkook, bu sözleri duyduktan sonraki bana olan bakışları... korkutucuydu. Yanımda Jin olsaydı kesinlikle beni korurdu. Ahh, yine ağlayasım geldi.
"Taehyung dur! Ağlama artık. Yeterince rezil olduk zaten."
Yemekhaneydik, öğle teneffüsüne girmiştik. Her ne kadar istemesemde beni zorla getirmişlerdi buraya. Namjoon Hyung işi olduğunu bize katılmayacağını söylemişti.
Tamamen benim yüzümden gelmiyordu. Onu kıskanmıştım ve suçluydum. Halbuki dediğine göre Jin beni seviyordu. Böyle düşündükçe kalbim daha fazla acımaya başlamıştı.
Önümdeki yemekten gözlerimi ayırıp karşımda oturan ikiliye bakıyordum. Cidden, tüm gün birbirlerine bakıp duruyorlardı. Daha üç gün önce 'Sen benimsin' diyen Jungkook, şimdi ağzını açıp çıkma teklifi edemiyordu.
"Bakın çocuklar, birbirini sevenlere yani aşkını karşılıklı yaşayanlara sevgili denir. Ama siz sevgili olmayan sevgili gibi oldunuz. Bu ne ya! Size baktıkça kendi dertlerimi yaşayamıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
formidable | taejin
Fanfic[Tamamlandı] Taehyung ve Seokjin ortaokuldan beri arkadaştı. Taehyung, en çok Jin Hyung'unu çizmeyi sevdiğini fark ettiğinde bir şeyi daha fark etti. Çocuk kalbine sığdırdığı aşkından bir gün uzaklaşmak zorunda kalacağını bilemezdi. -Burada benimle...