Bölüm 2

579 31 13
                                    

Aslında benim bu sırıkla asla işim olmazdı ama hayat bizi ayıramadı resmen. Ben nereye gitsem o sırığı görüyordum resmen ve bu beni kızdırıyordu. Çeteyle vakit geçiriyordum. Adının sonradan Barış olduğunu öğrendiğim sırık, yanımıza geldi ve dedi:
- Yaprak, konuşa bilir miyiz?
Ali birden sinirlendi ve ayağa kalktı. Bunu tam anlamdıramadım. Böyle çıkışmasını istemezdim. Ona yakınlaştı ve dedi:
- Bak zaten sana kızgınım senin yüzünden kız okula gelemedi, istersen sen buradan uza.
- Acaba sana n'oluyo?! Ben Yaprak'la konuşmak istemişdim yani seni ilgilendirmez.

O an durumun ciddileşdiğini düşünen Gökhan ve Sinan ikilisi de ayağa kalktı ve Gökhan dedi:
- Ali, tamam boş ver.
Ben Barış'a yakınlaştım ve dedim:
- Tamam, ne konuşucaksak burada konuşalım.
- Özel olarak konuşa bilir miyiz?- Diye inatla dedi.
- Uff, tamam, konuşalım.- dedim ve Ali'ye bakıp - iki dakkacık ya boş ver.

Ali hiç bir şey demedi ve ben de Barış'la gitdim. Dışarıdaki bankta oturduk. Bana baktı ve dedi:
-Ee şey.. Yaprak.
- Ney?
- Ben kaç gündür sana söylediklerimi düşünüyorum da gerçekten iyi davranmadım sana gerçekten özür dilerim.
- Bu muydu söyleyiceklerin?!
- E-evet.
- Tamam ya sorun değil, ben unutdum gitdi.
- Ben o an iyi hiss etmiyordum, onun için sana öyle kötü davrandım.
Elimi omzuna koydum ve onu rahatlatmak için dedim:
- Tamam ya, merak etme, affetdim seni- gülümsedim. O da bana gülümsedi ve "tamam" Dedi. Ben de kalktım ve sınıfa geri döndüm.
Gökhan dedi:
- Ne dedi sana?
- Sadece özür diledi.
Sonra derse dikkatimi verdim. Dersler bitdikden sonra eve kadar Ali ile yürüdüm ve yolda nedense bana hep Barış'la ilgili sorular sordu. Ona neden bu soruları sorduğunu sorduğumdaysa bana doğru dürüst cevap veremedi. Yani kaçamak cevaplar veriyordu. Eve geldiğimde annem bana dedi:
- Kuzum, sen nerelerdesin böyle?
- Anne, okuldaydım. Nerede olucağım ya.
- Sana çabuk gel demişdim ama.
Annemin üzerinde güzel bir elbise vardı ve anlayamadan dedim:
- Anne, sen bana öyle demedinki, hem nereye böyle?
- Kızım ben seni uyandırırken kaç defa dedim.
O an biraz düşündüm ve birkaç şey hatırlar gibi oldum. Annem beni zorla kaldırmaya çalmış ve ben uykulu uykulu kalkarken "okuldan çabuk çıkarsın" Demişti ve ben de pek anlamadan “tamam” demiştim...

- Evet ya, dedin. Ama neden?
- Kızım babanın arkadaşının kızının düğünü ya.
- Aa ben onu tamamen unutdum. Ben gitmesem?
- Yaprak! Hemen git giyin.
- Giyin derken anneciğim?!
- Sana aldığım elbiseyi giyiceksin.
- Hayır yaa.
- Eğer giymezsen hafta sonları dışarı çıkmak yok. Her kes kızımın erkek tipli biri olmadığını görücek.
- Ufff yaaa.- dedim ve yukarı çıktım. Annem bana kırmızı güllü bir şey almış. Ben de mecbur hazırlandım. Sonra annem bana makyaj yaptı. Ve düğüne gitdik. Her kesle görüşmek ne kadar kötü bir şey ya. Her kes bana geçmişten gelen bir zombiyim gibiymişmiş bakıyor resmen. Tezyeler beni görünce dedikodu yapıyorlar resmen. Ben de kızdım ve hemen oturdum. Anneme dedim:
- Uf anne ya, neden getirdinki beni?!
Annem ağzını kıpırdatmadan dedi:
- Sus kızım, kamera bizi çekiyor, sırıt.
-Uff ya!- dedim ve sahte gülücükler atdım. Birden kimi göreyim?! Yine spor stiliye kızları ağzı açık bırakan Barış Ozansoy'u. O da beni gördü ve bir- birimize gülümseyerek uzun-uzun baktık. Evet, kendimden beklenmedik bir şekilde uzunca ve şaşkınca baktım. Hayranlık kısmını da ne kadar kabullenmek istemesem de eklemek zorundayım...

Bir YapBar Hikayesi💗Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin