Yaprak ne yapacak?!

243 23 6
                                    

Kafede hönkür hönkür ağladım ve insanlar bana baktıkları için yüzümü tutdum. Belkız hanım benim bu halime dayanamadı ve birlikte ordan çıktık. Eve vardığımızda ve dedim:
- Ben biraz yalnız kalayım.
- Yaprak, Barışa söylemeyeceksin değil mi?
- Hayır, merak etmeyin, söylemicem ama şimdilik. Ben Barışın bu yalanla yaşamasına izin veremem.
- Yaprak, sen ne konuşuyorsun?! Sakın böyle bir şey yapma! Sana yalvarıyorum!
Gözlerimden yeniden yaş geldi ve dedim:
- O zaman hayatından çıkmam gerekecek ve ben bunu hiç istemiyorum.- kafamı yere eydim ve ağladım. Belkız hanım bana sarıldı ve dedi:
- Lütfen söyleme Yaprak, lütfen ikimiz arasında sonsuzadek bir sır olarak kalsın.
Ağladım ve sonra kendimi geri çektim. Vedalaşıp içeri girdim. Odama koşarak çıktım ve kendimi yatağıma atdım. Ağladım ve sonra kendime geldiğimde duşa girdim. Öğlen olmuşdu ve ben halen asık suratımla uzanmıştım. O an telefonum çaldı. Arayan Oğuzdu. Açtım ve dedim:
- Alo? Oğuz?
- Yaprak başkan, bizi yine unutdun galiba. Hadi kafeye gel.
- Oğuzkuşum, ben kendimi iyi hiss etmiyorum. Sonra konuşsak?
- Neden kötü hiss ediyorsun kendini?
- Boş ver sen.
- Yaprak?! Kızım, kaç gündür bizimle konuşmuyorsun gelsene!- diye bağırdı Gökhan. Oğuz yüksek sese koymuşdu galiba.
- Ya kendimi kötü hiss ediyorum diyorum! Gelmek istemiyorum, yeter artık yeter!- yerimden kalktım ve telefonu yere atdım. Sonra hava almaya dışarı çıktım. Biraz öylesine yürüdüm ve kendi- kendime düşündüm olanları. Ben bu yalanla daha nereye kadar gide bilirdim. Ama Barıştan ayrılmakta istemiyorum. Allahım, ben n'apıcam?!
Biraz böyle yürüdükden sonra yolda Ardayla karşılaştım. Yanından geçerken dedi:
- Selam bile vermiyormusun?
Ona doğru döndüm ve dedim:
- Pardon ya, dalmışım öyle. Hem ben sana ne zamandan beri selam veriyorum?!
- Tamam, kızma. İstersen selam falan verme ama ben artık buzları eritmek istiyorum.
- Başka zaman Arda. Şimdi olmaz.- gözlerim doldu yine.
- Sana ne oldu böyle? Sen asla böyle yapmazdın.
- Biliyorum. Ama galiba eskisi gibi olmayacak her şey. Üzgünüm gerçekten.
- Sana yardım ede bilirmiyim?
- Teşekkür ederim ama senin yapa bileceğin bir şey yok.
- Barış neden yanında değil? Yoksa kavga mı etdiniz?
Sustum önce sonra kafamı yere eğip ağladım. Bana yakınlaştı ve eliyle çenemi yukarı kaldırdı. Gözyaşlarımı silip dedi:
- Yaprak, sana neler oluyor böyle?
- Arda, ben iyi değilim.- dedim ve dememle birlikte bana sarıldı. Ben de ona karşılık verdim ve yüksek sesle ağladım. Bana sıkıca sarıldı ve dedi:
- Hadi, seni evine bırakayım.
- Hayır, istemiyorum.
- O zaman seni evime götüreyim.
- Evden başka neresi olursa olsun.- dedim ve biraz öylece kaldık. Sonra kendime geldim ve ayrıldım ondan. Birlikte onun evine gitdik. Ben kanapede oturdum ve ayaklarımı karnıma doğru çekerek çenemi dizlerimin üzerine koydum. Karşıya bakıyordum öylece. Gözlerim kızarmışdı. Arda büyük bardakta çay getirdi ve dedi:
- Bundan iç biraz, kendine gelirsin.
- İstemiyorum.
- Tamam, sen nasıl istersen. Şimdi- gelip yanıma oturdu.- bana neler olup bitdiğini anlatıcakmısın acaba?
- Arda, lütfen konuşmayalım.
- Tamam, nasıl istersen.
Arda o kadar anlayışlıydı ki insan bu anlayışa nasıl sahip ola bilir diye düşünmeden edemiyordu. Ardaya baktım ve çocuklukta onu sevmediğimi hatırladım. Ama şimdi seviyorum onu. Harika arkadaş ola bilirdik bence. Bana karşılıksız yardım ederdi. Bir saatden sonra ordan çıktım ve evime doğru yöneldim. Arda beni bırakmak istese de ben gerek olmadığını kendimin gide bileceğimi söyledim ona...
Belkız hanım o gün iki defa arayıp nasıl olduğumu sordu ama asıl arama sebebinin fikrimi deyiştirip deyiştirmediğimi öğrenmek olduğunu gayet iyi biliyorduk ikimizde. Fikrim ne mi? Kendim bile bilmiyorum. Barışa söylesem bir ayrı, söylemesem bir ayrı. Ama aklımdan geçen imkansız bir yol vardı. Barışla aramızda kocaman bir sırla yaşayamazdım ve onun için ondan ayrıla bilirdim. Ama ona deliler gibi aşıktım ve bunu o da biliyordu. Ondan asla ayrı kalamazdım. Hayır, hayır, bu düşünceyi unut Yaprak! Başka yol olmalı ama ne?!
Barışı kendimden çok seviyordum ve onu kayb etmek istemiyordum. Galiba ömrüm boyu yapmakta en çok zorlanacağım şeyi yapıcam... BARIŞTAN AYRILICAM...

İki gün sonra:
Barış beni bu süreç içinde aramamıştı ve biraz kırılmıştım açıkcası. Sevgilisiydim hem de kendimi kötü hiss etdiyimi biliyordu. Ama iki gün sonra bize geldi ve annem evde olmadığı için kapıyı ben açtım ona. Ben onu görünce gerildim ve bunu hiss etdi. Odama çıktık ve bir süre sessiz kaldık. Sonunda dayanamayıp dedi:
- Yaprak, anlatmicakmısın?!
- N-Neyi B-Barış?- kendimi anlamamazlığa vurdum.
- Neden yalan söylüyorsun bana?!- sesini biraz yükseltdi ve sonra yanıma gelip oturdu. Ellerimden tutdu ve bana yakınlaştı. Ben gözlerimi kaçırıyordum. Gözlerini bana dikdi ve dedi:
- Bak, gözlerimin içine bakamıyorsun çünki benden bir şey saklıyorsun. Sen ne zaman bir şey saklasan gözlerini kaçırırsın.
Gözlerim doldu. Konuşamıyordum. Barışın da gözleri doldu. Ellerimden sıkıca tutarak dedi:
- Yaprak, yalvarırım benden bir şey saklama! Doktor büyük bir şok geçirdiğini ve bu şoktan yaranan heyecana kalbinin dayanmadığını söyledi. Ne şok geçirdin söyle. Yoksa babaannem mi bir şey söyledi?
Ben ağlamağa başladım. Ama sessiz, gözlerimden yaşlar geliyordu sadece. O an sadece bir bahane bulmak için bir kaç dakika vaktim vardı. Şimdi ne yapıcam? Barışa söyleyicek bir şeyim yok, bahanem yok. Ama bir şey söylemesem de aramız bozuk olucak, Barış bu işin peşine düşücek. Peşine düşerse de sonu kötü biticek. Ona bunu yapamazdım. Tek yol vardı o da hayatından çıkmak! Ama ben onu çok seviyorum. Kalbi kırılıcak ve bir süre sonra toparlanıcak ama öğreneceyi şey onun kalbini sonsuzadek kırıcak. Belki şimdi tek yol o olmayabilirdi ama ben zaten bu yalanla her gün onu görerek yaşayamazdım. Ya söyliyecekdim ya da söylemicekdim. İkisinde de başka dertler. Ama başka yolu yoktu. Ondan vaz geçmemişdim ama sadece babaannesi bu işi düzelticeğine söz verdiği için bu yalanı söylemem lazımdı...
Barış eyilen başımı çenemden tutarak kaldırdı ve dedi:
- Yaprak, söyle artık!
- Ben seni aldatdım.- bağırdım.
Barışın eli çenemdem düşdü ve şaşkınca bana baktı. Benim gözlerim dolmuştu.
- N-Ne diyorsun sen Yaprak?! Ne aldatması?! Sen beni aldatmazsın. Sen.. Sen...
- Barış!- sözünü kesdim.- özür dilerim seni aldatdığım için ama artık- bir an dayandım kendi söyliyeceklerimi kendim hazm edeyim diye- artık seni sevmiyorum, artık başka biriyle birlikteyim ve ciddi düşünüyoruz. Senin de hayatımdan çıkman gerek. Artık sevgilim değil- tam derken Barış dudaklarıma yapıştı. Bu ilk öpüşmemizdi ve bu şekilde olduğu için kendimden iğreniyordum. Önce ona karşılık versem de sonra kendimi geri atdım. Barış elini kalbime koydu ve tam ben ona küfr edecekken dedi:
- Bak- gözyaşları akmaya başladı.- beni halen sevmesen karşılık vermezsin, beni halen sevmesen bana tokat atardın, beni halen sevmesen kalbin bu kadar hızlı atmazdı.
Gözyaşlarım süzüldü yine yanaklarımdan. Bir şey diyemedim önce. Sonra söylediklerim ve yapacaklarımı hatırlayıp ayağa kalktım ve bağırdım:
-  Sen ne hakla benim onayım olmadan bana dokunursun?! Seni aldatdım diyorum, artık seni sevmiyorum diyorum, senden nefret ediyorum diyorum!- ağlaya ağlaya söyledim bu söylediklerimi.- çık git artık çık git- yavaş tonla söyledim çünki artık devamını getiremezdim. Barış bana baktı dolu gözlerle. Yüzünden hem kırgın hem de kızgın olduğunu göre biliyordum. Ayağa kalktı ve dedi:
- Kiminle aldatdın beni?!- yüksek sesle söyledi.
- Aldatdım işte sana ne kim olduğundan.
- Yaprak beni deli etme! Kimle aldatdın diyorum sana!- sinirden bağırarak ellerini saçından geçirdi. Ben bir adım geri gitdim korkumdan. Bana zarar vermezdi ama kendisine zarar vere bilirdi. Ağlamaktan kızarmış gözlerle burnumu çeke-çeke dedim:
- Ardayla.- aklıma gelen ilk isim oydu ve hemen onun adını söyledim. Barış gözlerini pörtleterek bana baktı ve yumruklarını sıktı. Bağırarak dedi:
- Yaprak, sen ne diyorsun?! Ya aptallaşma! İnanmıyorum asla, sen bana yapmazsın bunu. Sen beni seviyorsun, aldatmazsın! Bunun altında başka bir şey olmalı!! Peki, o gün neden şok geçirdin?!
Biraz düşündüm ve dedim:
- Arda benden ayrılmak istedi. Telefonumu almadan önce beni gördü ve senin yanında olduğumu bildi ve benden ayrılmak istedi. Ben kötü oldum çünki- biraz durdum. Halen gözlerimden yaşlar akıyordu.- çünki mecburen gitmişdim oraya. Ben seni değil senin paranı sevdim.- kendimi tutamadım ve hıçkırıklarla ağlayarak yere düştüm dizüstü. Barış bana baktı gözüyaşlı. Yanıma oturdu ve çocuklar gibi ağlamağa başladı. Kendimi o kadar kötü hiss ediyordumki. Hangi erkek olsa söver kapıyı çarpıp giderdi ama öyle olmadı. Barış hiç bir şey demeden elinden lolipopu alınmış çocuklar gibi yere yığılmış çocuklar gibi ağlıyordu. Ona bunu yaptığım için kendimden tiksiniyordum. Beni asla aff etmiyecekdi. Ama ben ondan vaz geçmek istemedim. Belkız hanım ve yalanları yaptı bunu. Onu asla bırakmam. Belkız hanım sorunu çözdüğünde aramız iyi olucak! Umuyorum... Ama yerde o halde ağlayan Barışın beni kolay kolay aff etmeyeceğini de biliyordum...

Bir YapBar Hikayesi💗Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin