Gerçekler açıklanıyor...

208 22 6
                                    

Çeteyle daha da sıkılaştık bu gerçekten sonra çünki hepimizin derdi aynıydı. Ben artık kendimi daha iyi hiss ediyordum onlara söylediğim için. Şimdi Belkız hanımla konuşmam lazımdı çünki yine de ne yapacağımı bilmiyordum. Barış bir yandan bu işin peşine düşmüşdü.

Sabah olduğunda kalkıp giyindim ve kahvaltımı yaptım. Okula gitdim. Her zaman oturduğumuz yerde oturduk. Gökhan dedi:
- Şimdi n'apıcaz abi?! Barışa söylemeliyiz.
- Bilmiyorduk sanki biz- Sinan dedi.
- O zaman bir yolunu bolsana Sinan.
- Tamam, yeter, kavga etmeyin.- dedim.
- Harbi söylememiz gerek Barışa.- Oğuz dedi.
- Evet ama.- dedim ve bir anlık durdum.
- Ama?
- Ben yine de o güzel dünyasından onu ayırmak istemem.
- Onu çok sevdiğini biliyoruz Yaprak'cım.- Sinan güldü ve elimden tutdu. Ben de ona gülümsedim.
- Ben Belkız hanımla görüşüceğim okuldan sonra.- dedim.
- Görüş ama son görüşmen olsun bu konu hakkında. Artık hall edin. Yazıktır o çocuğa.- Gökhan dedi.
- Ona bunu yapamam, yapmam.
Hepsi bana gülümsediler.

Kantinde oturuyorduk ve birden Barış kantine girdi. Bana kızgınca bir bakış bile atmadı. Beni gördüğünden emin bile değildim. Bana bakmadığı halde gözlerimi kaçırıyordum ama ona bakmadan da kendimi tutamıyordum. Barış bir anlık bana baktı ve sonra beklediğim kızgın bakışı atdı ve gelip bizden uzakta oturdu. Bir kaç dakika sonra gözlüğünü taktı ve bir şeyler yazmaya başladı. Onu izliyordum sadece. Beni bu kadar çabuk unutmuş olamazdı. Bu takmamazlığı sinirlerimi bozdu. Çete fark etmiş olmalı ki, kalkıp gitdiler benim dırdırımı duymamak için. Ben yalnız başıma Barışı seyr ediyordum. Birden okulun en havalı kızlarından Ezgi kantine girdi. Kısa saçlı, full makyajlı ve mini eteğiyle her kesin favorisi. Yanında iki kızla bir yerde oturdular. Ben Barışı izliyordum ama arada gözüm ona da kayıyordu. Barışı fark etdiğini gördüm. Kızlara bir şey değib masadan kalktı ve Barış tarafa yürümeğe başladı. Ben sinirden elimi yumruk yapıp sıktım. Barışın yanına oturdu ve bir şey konuşmağa başladılar. Barış önce ona pek bakmadı ama sonra Ezgi Barışın elinden tutdu. Barış elini çekmedi. Ben artık dayanamadım ve yerimden fırladım aniden. Ezginin elini çektim ve bağırdım:
- Kızım, seni gebertirim! Barış'tan uzak durucaksın, anladın mı?!
Ezgi dedi:
- Sana n'oluyor ya?! Barış yanında oturmama izin verdiyse sen kimsin yani?
- Sevgilisi, anladın mı?!
- Hayır, değilsin!- hiç konuşmayan bağırdı aniden. Ben donup kaldım öylece. Evet, sevgili bile olmasak ağzımdan çıkmıştı ve çıktıktan sonra söylediğim şeyi kavrıya bilmiştim ama Barışın böyle yapacağını düşünmemiştim. Ben ona öylece bakarken kalktı ve eşyalarını toplayıp gitdi. Ezgi yüzüme galibiyyet kazanmış gibi bakıp gülümsedi ve kalkıp havalı olduğunu düşündüğü bir halde yürüyerek gitdi.

Ben yerimde öylece kalmıştım ve insanların bana baktığını gördüğümde ordan koşarak uzaklaştım.

Barıştan:
Erkeklerden ayrılıp kafamı dağıtmak için ders çalışmak istedim. Fizikcinin verdiği ödevi şimdiden yazmak istedim ve gözlüğümü alıp kantine indim. Bu aralar gözlük takmağa başlamıştım ama hiç tarzım değildi. Bana yakışıyordu ama ben pek sevmezdim.
Kantine indiğimde kahvemi aldım ve yerime geçecekdim ki, Yaprağı gördüm. Yine kaçmak istediğim, unutmak istesemde unutamadığım Yaprağı gördüm. Ona kızgın bakışımı atdım. Ona bu işin peşini bırakmayacağımı söyledim ama elimden pek bir şey gelmiyordu. Çeteyle konuşucaktım sadece. Ama onları bu aralar hep Yaprakla görüyordum ve soramıyordum. Hayatı akışına bıraksamda aklımda hep beni terk eden Yaprak vardı. Benden bir şey saklıyordu. Onu ne pahasına olsun bulacakdım ama nasıl?
Yerime geçtim ve elimden geldiğince Yaprağa bakmamaya çalışıyordum. Ders çalışamıyordum ama öyle görünmek istedim. Birden yanıma biri geldi. Önce Yaprak olmasını umdum ama kafamı kaldırdığımda okulda en hazz etmediğim kızlardan olan bir ton makyajıyla başımın üzerinde duran Ezgiyi gördüm. Ona somurtarak baktım ama o bana gülümsedi ve dedi:
- N'aber yakışıklı?
- Teşekkürler iyiyim.
Biraz gülümsemesi düşdü ama ben yine kafamı eğdim. Oturdu ve dedi:
- Otura bilirmiyim diye sormayacağım çünki otur deyeceğinden eminim.
Kafamı kaldırdım ve dedim:
- Gördüğün gibi ders çalışıyorum.
- Sevgilin sabahdan beri Alacakaranlık izler gibi seni izliyor. Gözlerini kırpmadı bile.- güldü.- aranız mı bozuldu? Yoksa ayrıldınız mı?- merakla bana baktı.
- Ezgi, seni hiç ilgilendirmez. Şimdi yanımdan gidersen sevinirim.
Aniden elimden tutdu. Bir gözü Yapraktaydı. Bilerek yaptığını hiss etdim. Elimi tutdu ve ben çekmek istediğimde sıkıca yapıştı. Yaprağa bakıyordu. Ben elimi çekmeden Yaprak geldi ve yapacağını yaptı. Ezgiye öyle bir bağırdıki. Ezgi "Barış beni oturmaya izin verdi" Dediğinde gerçekten çok sinirlendim ve aniden Yaprak "sevgilim" Dedi. Neden böyle yapıyor ki? Hem benden ayrılıyor hem de beni sevgilisi diye gösteriyor. Gerçekten anlayamıyorum. Aniden beni kullanmasını hatırladım ve " Hayır, değilsin" Dedim. O an öyle demem gerekiyordu mu bilmiyorum ama bir an söyledim. Yaprağın yüz ifadesi kalbimi mahv etse de toparlanıp gitdim. Arkama bakmadan hızlıca çıktım ve Yaprağı görmek istediğim için kendime engel olamadım ve saklandım. Çok az sonra Yaprak çıktı ve gözlerinin dolduğunu gördüm. Kendime engel olamadım ve arkasından gitdim. Kalbime söz geçiremiyordum. Ayaklarım kendiliğinden ona gitmek istiyordu. Aklım bana onu söylediğim için sövüyordu. Peşinden gitdim ve okulun arkasına gitdiğini gördüm. Bankta oturmuş ayaklarını karnına doğru çekmiş ağlıyordu. İçim o kadar acıdı ki. Yanına gitdim. Önce beni fark etmedi. Cesaretimi toplayıp dedim:
- Yaprak?
Bana çevrildi ve sonra gözyaşlarını sildi. Hiç bir şey demedi. Sanki benim dememi bekliyordu. Ama ben ne diyeceğimi bile bilmiyordum. Neden gitdim yanına onu bile bilmiyordum. Sadece üzülmesini istemiyordum. Yanına oturdum ve dedim:
- Sana bağırdığım için özür dilerim.
Hiç bir şey demedi.
- Yaprak, ne yapmamı bekliyorsun anlamıyorum. Benden ayrılıyorsun sonra yine beni sevdiğini, sevgili olduğumuzu söylüyorsun, bir yandan Arda da var ama sonra onun yalan olduğunu söylüyorsun çünki benden bir şey saklıyorsun. Seni anlıyamıyorum ve bu beni mahv ediyor.
Yaprak gözyaşlarını sildi ve bana döndü. Ellerimden tutdu ve dedi:
- Buraya kadar! Ben dayanamayacağım! Barış, senden bir şey saklıyordum ve onu şimdi söyleceğim. Sakın sözümü kesme çünki cesaretim varken söylemem gerek.- bir an durdu ve nefes aldı.- Barış... Senin gerçek annen ölmedi.
Ne?! Yaprak ne anlatıyordu... Beynim bir anlık algılamadı...

Bir YapBar Hikayesi💗Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin