Yaprak'ın çabaları.

242 18 0
                                    

Hepimiz Barışı eski haline döndürmek istiyorduk.
                 **************
Üstünden bir gün geçti ve herkesden önce elimde poşetlerimle Barışın evine gitdim. Biolojik annesinden haber yoktu. Oğuzun yaptıklarının da elbet katkısı vardır ama para alamadığı için gitmişdir kesin. Böyle bir insanın annesinin öyle olması içimi acıtıyordu. Ama biolojik anne falan anlamam ben Barışın annesi benim için melek olup uçtu. Barış da bunu biliyordu ve böyle kalmasını istiyordu. Onu yanlız bırakamazdım ama bu olayı asla unutmayacaktı o belli.
Kapıyı ayağımla vurdum elimdeki poşetler yüzünden. Poşetlerde bir sürü yiyecek içecek vardı. Biraz atıştırmalık vardı ama Barışa kendi ellerimle yemek hazırlayacaktım. Kapıyı biraz çaldım ve sonunda yüzü düşük Barış açtı kapıyı. Beni elimde poşetlerle görünce biraz şaşırdı ama içeri girmem için çekildi ve dedi:
- Bırak ben taşırım.
- Al götür mutfağa.- ona verdim poşetleri.
O götüren sırada kapıyı kapatdım ve salona girdim. Artık yaz bitiyordu ve bir anda kış gelmişti. Havalar soğumuştu ve bu yüzden kalın giyinmişdim. Üzerimdeki ceketi çıkardım çünki içerisi çok sıcaktı. Barış yanlız yaşadığı için evi dağınık olmuyordu hiç. Aklımdan bir anlık evlenince evi o toplar diye geçirdim. Barış geldi ve " Yaprak, ne gerek vardı ya?" Dedi. " Çok gereği vardı sırık oğlan" Dedim. Yine mutvağa geri döndü ve ben televizyonu açtım. Aşağı indiğinde yüzünün halen düşük olduğunu gördüm. Beni görünce neşelenmedi bile. Gelip yanıma oturdu ve kafasını aniden dizlerime koydu. Uzandı öylece. Sessizce kaldık ikimizde. Ben şaşırdım bu haraketine. Sonra yerimi rahatladım ve onun da rahat olduğundan emin olunca dedim:
- Barış, kendini nasıl hiss ediyorsun?
- Huzurlu.- dedi sanki bunu söyleyeceğimi biler gibi.
- Keşke seni neşelendire bilsem.
- Ben böyle kalırsam neşelenirim.- azıcık gülümsedi yüzüme. Elimle saçını okşayarak dedim:
- Sen neşeleniceksen ben böyle kalmaya razıyım.
Gülümsedi. Ben de saçını okşadım. O an kapı çalındı. Barış dedi:
- Hassi***r, en güzel anılarımın bozucusu kim acaba?!
Ben gülümsedim ve yavaşca kalktım. Kalktığımı görünce kafasını kaldırdı o da kalkmam için. Kapıyı açtım ve gelenin Belkız hanım olduğunu gördüm. Bu kaç günde bana söylediğine göre o da gelmemişti Barışın yanına. Tesadüfen aynı günde geldik. Bir-birimizi görünce şaşırmadık ve selamlaşdık. Ben içeri girmesi için çekildim ve Belkız hanım içeri girdi. Barış onu görünce her şeyi yeniden hatırlamış gibi yüzü düştü. Belkız hanım anladı ama yine de onun yanına oturdu ve dedi:
- Barış'ım? Neden kaç gündür evden çıkmıyorsun? Özür dilerim ama elimden hiç bir şey gelmiyor. Seni böyle görmeye dayanamıyorum.
- Babaanne, lütfen, o konuları konuşmak istemiyorum.
- Ama için içini yiyor.
- Benim annem öldü.
Belkız hanım ve ben hiç bir şey diyemedik. Barış bize hafif gülümsedi.
- Ama yanımda benim iyiliğimi isteyen iki melek var.
Belkız hanım önce ona bakıp gülümsedi ve sonra bana bakıp dedi:
- Barışı mutlu etdiğin için teşekkür ederim.
Barış babaannesinin söylediklerine şok olmuş gibi baktı ve sonra kendisine gelip dedi:
- Ben kahve getireyim.
Babaannesi kolundan tutdu ve dedi:
- Hayır oğlum, hayır. Ben şimdi gidiyorum. Sizi yalnız bırakayım.
-Hayır, gitmenize gerek yok, kalmak istiyorsanız kala bilirsiniz.- dedim.
- Hayır, güzel kızım, ben gideyim.- dedi bana gülümseyerek.
- Nasıl isterseniz.
Kapıya kadar eşlik etdik ve sonra Belkız hanım gitdi. Barış yüzü asık şekilde oturdu yine. Onu öyle görmek çok kötüydü ama güçlü gibi davranmam lazımdı. Yanına oturdum ve dedim:
- Biliyor musun, ben küçükken o kadar düşmüşümki, her yerimde yara varmış. Ama her düşdüğümde çete'm beni tutmuş. Ali bazen yanımda kalırdı yine düşeceğimi bildiği için. Sonra Alinin beni tutacağını bildiğim için gönlümce koşardım ve sonunda düşdüğümde yine o tutardı beni. Sonra bir gün düşdüm ama çok sert bir şekilde düştüm. Kafamı yardım resmen. O zaman Ali yoktu yanımda. Ağladım gelmesi için ama gelmedi. Çünki o an yoktu yanımda. Ben o gün öğrendim ki, her zaman kalkmamıza biri yardım etmemeli bazen kendimiz kendimizi toparlamalıyız. Kendimizi teselli etmeliyiz. Ayağa kendimiz kalkmalıyız.- Barış dikkatle beni dinledi ve ben susduğumda aniden bana sarıldı. Ben de ona sımsıkı sarıldım....
Sabah olduğunda tüm gece onunla dizi izleyip gülüp eğlendiğimizden salonda uyuya kalmıştık. Ben gözlerimi açtım ve yanımda uyuyan Barışı gördüm. Gülümsedim ve saçlarını okşadım. Sonra kalktım ve elimi yüzümü yıkadım. Mutfakta güzel bir kahvaltı hazırladım. Salona geri döndüğümde Barış halen uyuyordu. Uyandırmaya kıyamadım. Sessizce etrafı topladım. Ben etrafı toplarken Barış uyandı ve dedi:
- Günaydın Yaprak.
- Günaydın. Uyandırdımmı seni?
- Hayır, ben her zaman bu vakitlerde uyanırım.
- Sen de benim kadar çok uyuyorsun.-gülümsedim. O da bana bakıp gülümsedi.
Kahvaltımızı yaptık ve biraz dolaşmağa çıktık. Çıkmadan önce annemi aradım ve eve akşam geliceğimi söyledim. Bana biraz kızgındı, sesinden anlamıştım ama Barışın başına gelenler yüzünden hiç bir şey demedi. Barışla yürüdük biraz konuşmadan. Sonra o başladı konuşmaya:
- Dün söylediklerin beni kendime getirdi.
Ona baktım ve gülümsedim.
- Bu hayatda başımıza her şey gele biliyormuş onu gördüm. Bu gerçeği kaldırmak zor geldi bana ama bu sefer kendime geldim gerçekten. Annem diye kendini adlandıran kaç kişi geliyorsa gelsin umrumda değil. Ben hayatımdakilere bakıyorum. Artık o konulardan konuşmak istemiyorum. Hayat devam ediyor. Ve bu hayat seninle devam etdiği için daha da güzelleşiyor.- gülümsedik bir-birimize ve kolunu boynuma atdı. Öylece yürüdük.
Akşam eve döndüm ve çetenin bizim evde olduğunu gördüm. Onlara selam verdim ve yanlarına gitdim. Oğuz dedi:
- Barışla seni yalnız bırakmak istediğimiz için gelmedik yanınıza ama annen akşam eve dönücek değince biz de geldik.
- İyi yaptınız, ben de sizi arayacaktım zaten. Size güzel haberlerim var.
- Güzel haberlermi? Söyle bakalım.- dedi Gökhan.
Yanıma yakınlaştılar iyice. Ben de heyecanlı bir şekilde dedim:
- Barış bana dedi ki, bu gerçeği kaldırmak zordu ama artık kendime geldim.
- Nee??!- hepsi aynı anda bağırdı.
-Evet, evet.
- Yaşasın be. Harika.- diye bağırdı Sinan.
- Barışı da kendine getirdiğimize göre çete tamamlandı.- Gökhan dedi.
- Hayır, tamamlanmadı.- dedim yarı üzgün yarı kızgın şekilde. Gökhan bunu nasıl söylerdi. Ali yoktu ki yanımızda. Nasıl tamamlansın çete.
Gökhan anında ne demek istediğimi anladı ve dedi:
- Özür dilerim Yaprak ya, bir anlık sevincle öyle dedim.
- Tamam, boş ver.- dedim.
Sonra biraz vakit geçirdik hep birlikte. Gökhanın unutması doğaldı aslında Ali bizi uzun zamandır aramıyordu. Bu olanlardan haberi bile yoktu. Belki türk magazinini takip etseydi bile bilirdi.

(Dersler yüzünden ne zamandır yeni bölüm atmıyordum. Sizi özledim canlar💕💕❤)

Bir YapBar Hikayesi💗Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin