YAPRAK AYVAZ...

145 14 0
                                    

Evet... Üstünden tam bir yıl geçti...
Bu bir yılda ne mi oldu? Kesinlikle bu soruyu sormuş olmalısınız...

1 yıl önce:

İyileşmiştim ama başımdaki yara bandını daha çıkartmıyordum. Barıştan bir kaç arama gelmişti ama hiç birine geri dönmemiştim. Artık ben de sevsem de bunun bitmesini istemiştim. Belki bir gün yeniden birlikte olurduk belki de olmazdık ama ikimize de bunu yaşatmak istemiyordum. Gece her zamanki gibi ağlıyordum ve annem içeri girdi. Beni yatağımda oturak pozisyonda yastığıma sarılıp ağladığımı gördüğünde hemen yanıma oturdu ve saçlarımı okşayarak dedi:
- Kuzum? Neden ağlıyorsun yine? Yine Barışımı hatırladın?
Hiç bir şey demeden başımı omzuna koydum. Annem alnımdan öptü ve bana sarıldı....

Sabah olduğunda kalktım ve odamı hızla topladım. Annem çoktan uyanmıştı ve eşyalarımı hazır etmişdi. Bu evden gidiyordum, arkadaşlarımdan bir süreliğine ayrılıyordum. Bizim çete bahçedeydi. Hepsinin gözleri dolmuştu. Sinana sarıldım ve dedim:
- Sinan, bak, sık-sık gelin, tamam mı?
- Elbetde Yaprak başkan, iki günde bir kapındayız.
Gözüm dolu gülümsedim. Sonra Oğuza sarıldım. Dedi:
- Ayol, kız, ağlama beni de ağlatıcan.
- Sizi çok özleyeceğim ya.
- Merak etme, gelicez, hatta sana pizzalardan da getiricem.
Gülümsedim ve Gökhana sarıldım. Ayrıldıkdan sonra dedim:
- Merveyle ayrılmış olsan da yeni birini bul ve daha güzel seçimler yap, tamam mı?
- Bu sefer kızı sen bulucaksın bana.
Gözlerimden yaş gele-gele güldüm ve annemle ve babamla da sarıldım. Annem ağlıyordu. Babam da kendisini zor tutuyordu. Burnumu çekdim ve dedim:
- Ya bu ne, hepimiz ağlıyoruz, sadece liseyi orda bitiricem o kadar, üniversite de sizinleyim ailem ve arkadaşlarım.
- Mutlaka İstanbula seçimini yap tamammı?- babam dedi.
- Elbetde babacım ya.
Taksiye bindim ve onlara el sallayarak gitdim. Onlardan uzaklaşdığımda ağladım ve sonra kendimi toparladım. Otobüse bindim ve halamın yanına, İzmire doğru yola kuruldum...
Ora vardığımda halam arabasında beni bekliyordu. Beni gördüğünde arabasından çıktı ve bana sımsıkı sarıldı. Dedim:
- Hala, yavaş, belimi kırıcaksın!
Ayrıldı ve gülümseyerek dedi:
- Pardon Yaprakcım ya, çok sevindiğim için böyle oldu. Biliyorsun yıllardır kızım ve kedim minnoşla birlikte yaşıyorum ve yeni birisi bizimle kalıcak diye çok seviniyorum. Ayla seni görünce çok sevinicek. Seninle bu bir yılı süper geçiriceğiz söz veriyorum.
- Tamam, hala, hadi gidelim yol yorgunuyum.- sıkılarak dedim.
- Tamam kuzum, eşyalarını ver baqaja koyayım. - zaten pek bir şeyim yoktu ama annem ben yokken nerde prenses elbisem var onları koymuş ama tabi sinirlenicem diye kendi güzel kıyafetlerimi de koymuş. Halam baqaja koydu,  bana markete gitdiğini ve arabada oturub onu beklememi söyledi. Ön koltukta oturdum ve onu bekledim.
Bu arada halam Zeyneb Yıldırım bu güne kadar bir defa evlenib 10 yıl sonra boşanmış kızı Ayla ve kedisi minnoşla yaşayan, erkeklerden nefret eden, bir şirketde çalışan ve 7/24 gülümseyen 45 yaşında bir kadındır. 45 yaşında dediğime bakmayarak benden daha iyi besleniyor kendisi. Kızı Ayla benden hazz etmeyen ve benim de ondan nefret etdiğim benden biraz yüksek, makyaj delisi olan, gözü telefondan başka şey görmeyen ve okula gitse de okumakla arası olmayan bir okulda popüler olan kızdır. Onunla aynı giymediğim ve makyaj yapmadığım için benimle hiç bir yere gitmek istemez sanki ben gitmek istiyorum. Bir-birimizden hazz etmeyiz ama geçen yıl bir haftalığına geldiğimde aynı odada kalmıştık ve kendisini öve-öve bitirememişdi. Umuyorum bu sefer aynı odada kalmayız. Ama bir yandan kafam ona karışır ve Barışı çabuk unuturum diye düşünmüştüm. Her şeyde aklıma Barışın gelmesi daha unutmadığımı gösteriyordu ama neyse... Daha yeni ayrılmıştık zaten. Kim bilir o şimdi napıyordur...? Kesin Londranın keyfini çıkarıyordur....
Halam geldi ve dedi:
- Hadi bakalım gidelim.- hafif gülümsedim ve pencereden dışarıya baktım. Halam elinde iki büyük poşet getirmişti ve arka koltuğa koydu. Koyarken dedi:
- Sana akşama muhteşem yemekler hazırlayacağım Yaprakcım.
Gülümsedim ve hiç bir şey demedim. Yolla giderken konuşmadığımı fark edib dedi:
- Yaprak?
- Efendim?- çevrilib ona bakdım.
- Sen geçen yaz geldiğinde hiç böyle değildin ya. Değişmişsin.
- Ola bilir.
- Yani benimle konuşurdun falan, hem söyle bakalım neden liseyi İzmirde bitirmeye karar verdin bakalım? Seni buraya getiren ne?
Önce hiç bir şey demedim ve üzüldüm.
- N'oldu kızım? Seni üzücek bir şeymi dedim?
- Hayır, ben buraya gelme sebebime üzüldüm.
- Hadi kuzum, bana anlata bilirsin.
- Gelme sebebim bir erkek.
- Yoksa sevdiğin oğlan İzmiremi taşındı?- şaşırdı.
- Hayır elbetdeki başka bir şey oldu.- kafamı aşağı eğdim.
- Yaprak, hadi canım anlat da şu şerefsiz erkeğin kim olduğunu bileyim.- hiç tanımadan onu kötülemişdi çünki söylediğim gibi erkeklerden nefret ediyordu. Kocası da onu aldatmışdı diye daha çok kinli olmuşdu.
- Tamam ama aramızda kalsın, olur mu?
- Aşk olsun, elbetdeki Yaprakcım.- arabayı dayandırdı ve beni dikkatle dinledi.
Ağlayarak ona her şeyi anlatdım. Halam duydukları karşısında şoka uğradı ve benimle birlikte ağladı. O her zaman insanlarla güldüğü gibi insanlarma ağlıyor da. Bana sarıldı ve dedi:
- Yaprak, bunları yaşadığın için çok ama çok üzgünüm kuzum. Seni terk etmesi bir tarafa erkek olmayıp babaannesinden söz göndermesi nedi ya?! Şu an gerçekten çok kızdım. Elime verseler paramparça ederdim.
- Öyle deme zaten ikimiz de istedik ayrılmayı. Geçinemiyorduk ve beni hep kıskanıyordu.
- Merak etme kuzum, artık Londraya gitdi ve her şey düzelicek.
- Ama hala ben onu nasıl unutucam?- diye ağladım.
Bana bakıp yeniden gözleri doldu ve dedi:
- Ben her zaman yanında olucam kızım, merak etme. Onu görmedikce gözün alışıcak. Onu her hatırlayışında kötü biri olarak hatırla.
- Ama yapamamki... O kadar güzel anımız varken Barışı nasıl unuturum??
- Tamam, tamam, şimdi böyle düşünüyorsun ama bir süre sonra unuta bileceksin. Bende de böyle oldu.
Ona baktım ve göz yaşlarını sildim. Sonra kendiminkini de sildim ve zorla gülerek dedim:
- Bu ne ya yolun ortasında arabada ağlıyoruz. Geçmiş geçmişde kalsın artık iyi olucam ben. O hayatına devam etdiyi gibi ben de devam edicem!
- Afferin kız sana!- dedi. Güldü ve gözyaşlarını sildi. Arabayı çalıştırıp dedi.- Ayla da seni bekliyordu, inşAllah bu sefer kavga etmessiniz ve ayrıca merak etme ayrı odada kalıcaksınız, yeni ve büyük bir eve taşındık ve gideceğin liseye de yakın olucak.
- Tamam.
- Yarın seni liseye yazdırırız.
-Ya bu kadar çabukmu? Biraz bekleseydik.
- Okumakdan kaçılmaz Yaprak Ayvaz.- güldük ve sonra eve doğru gitdik. Hava kararıyordu biz eve vardığımızda. Halamın evi çok güzeldi. Büyükdü ve büyük de bir bahçesi vardı. Ağaçlar vardı ve çok güzel görünüyorlardı. İçerisi de çok güzel olmuştu. Ayla evde televizyona bakıyordu. Saçlarını kestirmiş ve daha çok makyaj çekmişti. Bana sahte bir gülümseme atdı ve yanıma geldi. Dedim:
- Selam Ayla, n'aber?
- İyilik, senden?
- Ben de iyiyim. Hiç değişmemişsin.- halama baktım ve gülümsedim.
- İnan bana sen de deyişmemişsin erkek Fatma.- dedi ve gitdi.
- Aldırma sen onu, sen ona öyle söyledin diye böyle yapıyor.
- Biliyorum.
- Gel bakalım evi gezdireyim sana ve yeni odanı da gör.- evi gez gez bitmiyordu. İki insan için büyük bir ev almışlardı. Odam Ayla'nın odasının yanındaydı. Odalarımız bitişikdi ve arada kapı vardı. Ama ihtiyac olacağını sanmıyorum hiç. Oda bana yetecek kadar büyükdü. Kendi evimizdeki odadan daha güzeldi ve televizyonu vardı. Çalışma masası, yatağı ve büyük bir dolabı vardı. Aylanın tarzı bir odaydı ama benimkine de benziyordu. Halam tarzımı unutmuş olmalıydı ama aklında parçaları kalmış olmalı. Halama gülümsedim ve dedim:
- Harika oda olmuş halacım, teşekkür ederim.
- Bir şey değil tatlım.- bana gülümsedi.- ben yemek hazırlamaya gidiyorum, sen eşyalarını şimdilik bir tarafa yerleştir sabah daha güzel yaparsın.
- Oda zaten temiz ya, eşyalarımı yerleştirsem yeter.
- Tamam canım.- dedi ve kapıyı kapatıp gitdi. Ben odayı dolaşıb her şeyi inceliyordum. Halam eşyalarımı getirdi ve gitdi. Çantaları açdım ve kıyafetlerimi dolaba asdım. Çantalarımın birinden bir kutu çıktı. Annem yanlışlıkla atmış olmalıydı. Kutu kilitliydi. İçini açmak için anahtar lazımdı ve sonra kutuyu hatırladım. Barışla olan anılarımı bu kutuda saklıyordum. Telefondaki resimlerden güzellerini Aliyle birlikte çıkartmışdık bankta oturmadan önce. Boynumdaki anahtarla açılıyordu. Elimi boynuma götürdüm ve anahtar halen ordaydı. Kolyeyi çıkardım ve anahtarla kutuyu açdım. Barışın bana sevgisini itiraf etdiyi andan resimlerimiz, bana aldığı küçük kolyeler, hediyyeler vardı. Sonra kafede oturduğumuz resim, benim odamda çekdirdiğim resim ve ben uyurken benimle çekdirdiği resim. Resime bakıp güldüm. Sonra lunaparlta olan resimlerimiz ve son olarak bana sarılıp beni fırlatırken çekdirdiği resim vardı. Arkasına "Seni ölene kadar sevicem Amazon kızı" Yazılmıştı. Gözlerim doldu. Ne kadar da anı yaşamışdık ve şimdi hepsini unutmak zorundaydım...
Odamı tamamıyla bitirdim ve inanılmaz yorgun oldum. Yemek yedim ve sofrada Aylayla yarı komik yarı sinir bozucu sohbetler yaptım. Sonra odama geçtim ve bizim çeteyle görüntülü konuştum. Şimdiden özlemiştim onları...
Gece karanlıkta ağlama seslerimi kimse duyamasın diye yorganın altında içimi boşaltdım ve yarın yeni bir gün olma ümidiyle uyanmak istedim....


Bir YapBar Hikayesi💗Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin