19. Bölüm

860 120 177
                                    

Üst üste çok bölüm yayınladım ve okunma sayımız da hala pek düşük farkındayım ama tamamen içimden geldi okurcanlarım. Sizin canınız sağ olsun, ne yapalım. Yorum yapma zahmetinde bulunmanız bile çok kıymetli zaten 🌸 Ama minicik bir ricam olsun, beğeniyorsanız eğer arkadaşlarınıza da tavsiye edin lütfen. Haydi buyurun efendim... 💜

19. Bölüm

Tabiat melekleri gökyüzünden soğuk pamuk parçacıkları serperken, sonbahar veda busesini yanaklarımıza kondurmuştu. Süre dolmuş, çanlar çalmış, kış ansızın aşındırmıştı kapımızı. Ufak çaplı bir gribi yeni atlatmıştım ben de. Deri ceketler yerini kürklü montlara bırakırken, Noel boy göstermek için çocuksu bir sevinçle gün sayıyordu. Onu takvimlerde el çırparak bizi beklerken hayal edebiliyordum.

Öte yandan okul, liseli gençlik dizilerinde olduğu gibi maceralı, çılgın ve sembolik bir bina değildi bizim için. Dersler zorlayıcı kıvama gelmiş, geçen senenin eksikleri kâbusum olmuştu. Bu yüzden iki haftamı delicesine ders çalışmaya ayırmıştım. Son yılların konuları Blackey'nin de yardımıyla adım adım hafızama işleniyordu. Elbette bu, ilginç bir haber değildi. Söz konusu yardım etmek olduğunda şövalyemiz için dünya duruyordu. Onu gözlemlerken keşfetmiştim bu zaafını. Mesela dün otoparkın kaygan zemininde tökezleyen Erica'yı ışık hızıyla tutmuştu Blackey. Bana derslerimde, Bayan Holder'a kulüpte, alt sınıflara basketbol konusunda... Yardım sinyalini gördüğü an, yerinde duramıyordu. Aşırı duyarlı oluşu herkes tarafından biliniyordu artık. Öyle ki bu bir zaaf haline gelmişti. Yardımseverlik boyutunu çoktan aşmıştı.

Ve ben kendimden utanıyordum. Çünkü maalesef aynı hassasiyete sahip değildim. Benden yardım isteyeni şöyle bir değerlendirmeden harekete geçmezdim. Güvensiz ve temkinliydim. Galiba dünya nüfusunun çoğunluğu da benim gibiydi. Anormal olan Blackey'di. Evet, evet... Ondan daha az masum yanımı ancak böyle aklayabilirdim.

Aklıma geçen haftaki olay takıldı birden. İçim acıyla titredi tekrar. Black'in o nefes nefese kalmış, öfkeli hali... Kanlı yumruğu... Anımsamak bile tüylerimi ürpertti.

Geçen pazartesi gecesi bir telefonla öğrenmiştim olayı. Black, geç vakitte gizlice eve girince zehir hafiye Blair onu takip etmiş, durumunu görünce de panikleyip beni aramıştı. O saatte nasıl koşturup Parker evine vardığımı hatırlamıyordum bile. Tanrı'ya şükür uygun bir araç bulmuştum da erken gidebilmiştim. Blair beni arka kapıdan içeri alıp anne babası uyanmasın diye parmak ucunda yürütürken aklımdan her şey geçmişti. Psikopat takipçimin yapabilecekleri hayal gücümü taciz ediyordu. Felaket senaryolarım en kanlı filmleri süsleyecek cinstendi. Sonra odaya girip onu görmüş ve öfkesini selamlamıştım. Ah, ne manzaraydı ama! Sıkılı yumruklarda kan, kasılmış bir çene, hızla inip kalkan pürüzsüz çıplak göğüs... Onu sakinleştirmek ömrümde yaptığım en zor şeydi belki de.

"Tanrı'm! Black! Ne yaptın sen?" diye fısıldayıp ona doğru atıldığımda bir adım geriye gidip beni durdurmuştu.

"Bana... Biraz zaman ver." derken soluk alış verişini düzene sokmaya çalışmıştı. Gözlerindeki alevler tehlike saçıyordu. İnfilak etmiş, lavları taze, soylu bir volkan gibiydi. Ondan çok korkmuştum. Kesinlikle zor öfkeleniyordu, zor ama sağlam... Öfkelenmek kelimesinin hakkını veriyordu.

"Yapamam, tekrar başa dönemem. Zarar vermek yok, zarar vermek yok... O burada ve iyi. Zarar vermek yok." Dişlerinin arasından konuşurken, baskın hiddetiyle o kadar karanlık ve çekiciydi ki dudaklarımı yaladım. Tutkunun ilk kuralı, olmadık zamanlarda ortaya çıkmasıydı zaten. Lanet olsun bana! Şimdi arzu duymanın sırası mıydı?

"Pekâlâ, tamam. Sakinleştiğinde anlatırsın. Şimdilik bana sadece elini uzat." dediğimde suçlu bir oğlan çocuğu gibi başını eğmiş, yumruğunu arkasına saklamıştı. Demek sevimli minik oğlumuz hala buralardaydı.

Ufuk Çizgisi (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin