Yine azıcık erken yayınlıyorum bölümü canlarım. Çünkü ben hastanede olunca buralar epey ıssızlaşmış. 😞 Haydi canlanalım, bana da güç olsun. 💪😍 Keyifli okumalar diliyorum hepinize. Yorumlarda beni yalnız bırakmayın olur mu? 💜
17. Bölüm
Aşk, bencil ve baskın bir duyguydu. Kalbinizin tahtına kurulunca, oradaki diğer hisleri sıkıştırıyordu. Evren boşluk kabul etmezdi, aşk da kalpleri hınca hınç dolduruyordu işte. Yalnız ben diyordu, yalnız ben yakıp kavuracağım bu yüreği. İstiyordu, hep daha fazlasındaydı gözü. Beni de ele geçirmiş, nefesimi kesiyor, boğazımı yakıyordu. Hükmü sert, cazibesi karşı konulamazdı. Savaşmadan yenilmiştim.
Bunu son günlerde iliklerime kadar hissediyordum. Aşk, kalbimdeki matemi soğutmuştu hayaletlerimi kovalamıştı ama dostluğu ve arkadaşlığı kıskanıyordu. Bu yüzden Black'in sadece aşık olduğum adam değil, aynı zamanda en iyi arkadaşım olduğunu kendime hatırlatmam gerekmişti. Bir an önce şu hülyalı bakışlarımdan sıyrılmalıydım. Blackey benim doyasıya bağırdığım, çekinmeden terslediğim, gizli gizli özlediğimdi. O benim en iyi arkadaşım, dostumdu. Dudaklarımızdan önce yaralı ruhlarımız iç içe geçmişti. Aramızda böyle bir bağ varken tutkumu dizginlemeliydim.
Kendime fısıldadıklarım içimi rahatlatmıştı. Derin bir nefes alıp endişelerimi tekmeledim. Sakinleşmeliydim. Bu kadar gergin olmam anlamsızdı, o Şövalye Blackey'di. Kalbimi tutup yerinden kopardıysa ona iyi bakacak demekti.
Ansızın aklıma Richardla yaptığım konuşma geldi. Yemek için kıyafet konusunda ona danışarak uyuyan devi -ya da sızan pireyi- uyandırmıştım.
"Bak bebeğim, geçen akşam seni önemsediğimi söylemiş olmam tüm kızsal ve iğrenç konularda telefona sarılıp beni arayabileceğin anlamına gelmez." demişti bana.
"Bu kızsal bir konu mu?" diye sorduğumda
"Kıyafet seçimin hakkında bana danıştın. Midem bulandı. Demek ki yeterince kızsal." cevabını almıştım. Konuşmamız şöyle devam etmişti:
"Mizojin olmadığına emin misin?"
"O da ne?"
"Kadın düşmanlığı."
"Ben sadece pembe renkten, tiz seslerden, laf kalabalığından, popüler piyasa müziklerinden, moda sohbetinden ve yürüyen makyaj çantalarından nefret ediyorum."
"Anladım, mizojinsin." demiştim kıkırdayarak.
"Tanrı'm, bu hayatımın en uzun telefon konuşmasıydı! Kapatıyorum Papatya. Giyim kuşamı kafana takma ve asla kendini yansıtmayan şeyler giyme. Sen bunları umursayan bir kız değilsin, unutma." demişti yine taktik vermekten geri duramayarak.
"Biliyor musun, haklısın. Aynen öyle yapacağım. Ben Huysuz Flores'ım. Kimseye göre giyinmem." Hayalimde kendi omzumu sıvazlamıştım tam o anda. Duyduğum tepki ise
"Aferin sana!" olmuştu.
"Şey... Richard, teşekkür ederim." deyişimi duyamadan da telefonu kapatmıştı. Böylece ben de dolabımı arsızca süzmeye son vermiştim.
Şimdi tekrar analiz edince... Richard yeni bir farkındalık yaratmıştı aslında. Değişiyor muydum? Paçavralar giyen ve bunu zerre kadar önemsemeyen kıza ne olmuştu? Galiba Black'e olan hislerim beni kadınsılığa itiyordu. Onun beni çekici bulması için dişiliğimi kullanmak istiyordum. Bu yüzden saatlerce dolabımla bakışmıştık. Oysa ben 'Mesele dişilik değil kişilik.' demiyor muydum? Daisy Sofia Flores idealleri olan, ruhu makyajsız, dili sivri hırçın bir papatya değil miydi?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ufuk Çizgisi (TAMAMLANDI)
Novela Juvenil"Saçlarına rüzgarları iliştirmiş, avuçlarının içini öpen şifacısıyla dünyaya meydan okuyan asi bir papatya: Daisy Sofia Flores... Kaderin çağrısına kulak vermiş, umutsuzluğa karşı zırhını kuşanmış altın kalpli bir şövalye: Blackey Kyle Parker... Onl...