Selamun aleyküm! 🙋
Merhaba ballar börekler, kaymaklı çörekler, okurların en tatlıları, yüreğimin kanatlıları, kelebeklerim beniiiim! 💙💛💜💚❤💗💓💕💖💘💐🌸🌷🌹🌺🌼 Öyle özlemişim ki sizi, sarılırken canınızı çıkardım sanırım. 😅 Savuşturduğum kalpler ve çiçekler için af buyurunuz efendim. İçim içime sığmıyor şu günlerde.
Sebebini sorduğunuzu duyar gibiyim. Detayları 'Laf Cambazı İp Üstünde' adlı çalışmama bırakıyorum ama konuyu anlamışsınızdır sanırım: Sağlığımla alakalı harika haberler var. 😍 Rabbime binlerce kez şükürler olsun. Sevincimle sevinen, hüznüme ortak olan, beni duasına katan herkese çok teşekkür ederim. Allah sizlerden razı olsun. 😊
Bu mevzuyu blog kitabıma bırakıp sizleri yeni bölüme aktarıyorum canlar, lütfen hatta kalınız. İki parçaya ayırdım rahat okuyun diye. Diğer kısmını da hemen yüklüyorum. Lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin ve hikayeyi beğeniyorsanız da arkadaşlarınıza önermeyi unutmayın. Sizleri çok seviyorum, keyifli okumalar. Satır arası yorumlarda buluşalım olur mu? 😉
28. Bölüm
"Birini sevmenin yolu, onu tanımaktan geçer. İlk bakışta göz gördüğünden hoşlanır belki. Fakat yüreğin hoşlantısı daha farklıdır. O emek ister, zaman ister." dedi Jason.
"Yürek bir de özgürlük ister Bay Sapık ve Çakma Şair! Bu kelimeyi hiç duydun mu? Özgürlük? Sana bir şeyler çağrıştırıyor mu?" Bir zeka sorunu varmış gibi alaycılıkla bakmıştım yüzüne. Ardından devam ettim:
"Yürek tanıyarak sever diye hoşlandığın kızı kaçır. Esir olarak tutarken de zorla kendini tanıt ve haydi beni sev de. Ondan şans iste. Vay canına! Bu taktik kesin işe yarar dostum. Ne kadar da akıllısın(!) sen öyle?" Gözlerimi devirdim.
"Biliyor musun erkek olsan seninle dövüşürdüm. İnanılmaz sinir bozucu bir tavrın var çünkü." dediğinde kahkahayı patlattım.
"Bunlar hep eksi puan hanesine yazılıyor Bay Scott." dedim pan kekimi kesmeye çalışırken.
Kahvesini yudumladığı sırada aniden keyiflendi:
"Bir puan tablom mu var?"
"Evet. Ama tek taraflı. Sadece negatif davranışlar için. Senden etkilenmem söz konusu bile olmadığından artı puanlara yer ayırmadım." Yüzü düştü. Oysa ben gülmeye devam ediyordum.
"Demek erkek olsam beni yere sererdin?" diye sordum. Bu cümle bana çok komik gelmişti. Kim bilir kaç insan hakkımda bunu düşünüyordu. Onları haksız sayabilir miydim? Pisliğin teki gibi davrandığım zamanlar öyle çoktu ki...
Bulunduğum durumda kahkahalara boğulabileceğimi ise hiç ummazdım. Ona verdiğim üç günlük şans süresinin ilk sabahındaydık. Dün benim için çok yorucu geçmişti. Defalarca kaçma girişiminde bulunup başarısız çıkmak bir yana, beni kaçıran herife verdiğim söz de sırtıma bir yük gibiydi. Sahi, neden kabul etmiştim ki bunu? Pişman olacağımı bile bile. Kendimi... Ona karşı borçlu hissediyordum tuhaf bir biçimde. Sanki verdiğim şansı kullanması için ona karşı biraz daha yumuşak davranmalıydım, adil olabilmek için. Ah! Saçmalık!
Şimdi usulca kahvaltımızı -hayır, hayır, hiçbir şey bize ait bir iyelik ekiyle anılamaz- o ve ben ayrı ayrı kahvaltı ediyorken Jason aşkla ilgili saçma sözler söylüyordu. Buna tahammül etmek kolay değildi. Kendini aşk profesörü falan mı sanıyordu bu zorba?
"Seni ondan daha iyi tanıyorum. Sevdiğin ve sevmediğin her şey belleğime kazınmış durumda. Benimle yaşamak kolay olur Daisy. Bunu düşünmek için koskoca üç günün var. Benimle olmak güvenli ve tanıdık bir his... Seni istemediğin hiçbir şeye zorlamam." dedi beni burada zorla tutan kendisi değilmiş gibi. Ne ironi ama! Beni hiçbir şeye zorlamazmış!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ufuk Çizgisi (TAMAMLANDI)
Novela Juvenil"Saçlarına rüzgarları iliştirmiş, avuçlarının içini öpen şifacısıyla dünyaya meydan okuyan asi bir papatya: Daisy Sofia Flores... Kaderin çağrısına kulak vermiş, umutsuzluğa karşı zırhını kuşanmış altın kalpli bir şövalye: Blackey Kyle Parker... Onl...