Ufuk Çizgisi 31. Bölüm
"Korkuyorum. Çok korkuyorum anne. Ne olur yardım et bana. Gitme bir süre zihnimden. İnan, rüyama gelmeni bile öyle özledim ki... Unutmaya başlıyorum yavaş yavaş anılarımızı. Sanki hiç yanımda olmamışsınız da ben hayaller kurup onlara kendimi inandırmışım gibi... Deliriyorum belki de yavaş yavaş. Lütfen anne, konuş benimle."
"Buradayım, bebeğim. Ben hep seninleyim." dedi dünyanın en yumuşak sesine sahip kadını. Sözcükler dudaklarından dökülürken bir kez daha mest oldum. Hani bazı insanlar vardır, seslerindeki büyü ile saatlerce konuşsunlar istersiniz. Dinlemelere doyamazsınız. İşte ben de o tılsımı işitebilmek için biraz daha sokuldum yanı başımdaki bedene.
"Hayat nasıl gidiyor? Dersler nasıl?" diye sordu ardından. Ah, anneler hep böyleydi değil mi? Belki de bilinçaltım yeni bir cümle üretmekten acizdi çünkü sağlığında annemden en çok duyduğum söz buydu.
"Kötü. Okula gitmiyorum." dedim somurtarak. Çenemin altından nazikçe tutup yüzümü yukarı kaldırdı. Mavi gözlerimiz birbirine kavuşunca dikkatle ekledi:
"Hayattaki tüm dersler okulda verilmez birtanem."
"Ama okuldakiler daha kolay oluyor."
"Üstesinden gelebileceğine eminim." Ağır ağır gülümsedi.
"Bir şeyleri değiştirebilir miyim sence?" diye sordum şüpheyle.
"Neden olmasın? Kendine inan. Yalnızca şunu unutma papatyam, vaktinden önce koparılan her meyvenin tadı acıdır. Sabır sana arzu ettiğin her şeyin anahtarını sunabilir." yanıtını verdi.
"Sabır mı? Aksine acele etmeliyim anne. Önemli konularda söz sahibi olacağım ve verdiğim her karar birçok şeyi etkileyecek."
"Sakin ol hayatım, olayları iyi analiz et. Düşüncelerin hayalperest, davranışlarınsa gerçekçi olsun. Herkesi aynı anda kurtaramazsın. İnsanlığa mucizevi bir ilaç da sunamazsın. Sen yalnızca sorumluluklarını en güzel şekilde yerine getir." dediğinde dayanamadım. Usulca itiraf ediverdim:
"Benimle gurur duymanızı istiyorum." O büyük arzumu söylemiştim nihayet. Annem buz mavisi tülden elbisesini uçuşturan rüzgara yanağını verip ışıl ışıl gözlerle baktı bana.
"Biz seninle zaten gurur duyuyoruz meleğim. Doğduğun andan beri hem de. İlk adımını attığında baban öyle övündü ki, dünyadaki bütün çocuklar ayaklarını yemek yemek için kullanıyor da bir tek sen onları doğru şekilde konumlandırmayı başarmışsın gibiydi." Neşeyle gülüştük. Babamı pek sık rüyamda görmezdim. Ancak tam şu an yanımıza gelse Tanrı'dan uyuyan güzel olabilmeyi dilerdim, sonsuz bir düş için.
"Peki ya Blackey?" deyip sustum. Dünyaya kafa tutmaya hazır olduğum halde onun adını söylerken bile göğsüm sıkışıyordu. Avuçlarım sızlıyordu. Aşk, sağlıkçıların işini zora sokan laf anlamaz bir afacandı bence. Elimi kolumu bağlıyordu.
"Bir problem mi var?" diye sordu çenesini hafifçe aşağı eğerek.
"Sanırım. Henüz konuşmadık. Ama benden uzaklaştığını hissediyorum."
"Her ilişki zor zamanlardan geçer Daisy. Sizin de vermeniz gereken sınavlar var. Mühim olan birbirinize olan inancınızı ve sevginizi korumak." dedi elimin üstüne yumuşacık ellerini koyarak. Onlar da babamla türlü engellerle karşılaşmışlardı aşkları uğruna. Bunu birçok kez dinlemiştim. Karşılarında nüfuzlu ve son derece varlıklı bir aile varken her şeye baş kaldırıp sıfırdan bir yaşam inşaa etmişlerdi. Birbirlerinin hem anne babası, hem arkadaşı olmuşlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ufuk Çizgisi (TAMAMLANDI)
Ficțiune adolescenți"Saçlarına rüzgarları iliştirmiş, avuçlarının içini öpen şifacısıyla dünyaya meydan okuyan asi bir papatya: Daisy Sofia Flores... Kaderin çağrısına kulak vermiş, umutsuzluğa karşı zırhını kuşanmış altın kalpli bir şövalye: Blackey Kyle Parker... Onl...