35. Bölüm 2. Kısım

257 33 72
                                    

Arazinin orta yerinde kalabalık bir grup görünce heyecanım daha da artmaya başladı. Davet edilmediğim bir partiye gelmiş gibi hissettim kendimi. Ağaçlara ışıklar asılmış, etraftaki varillerde ateşler yakılmıştı. Bu kadın yine neler planlıyordu böyle?

Lucas'ın arabasını diğer araçların yanına park etmesinin ardından kalabalık bizi nihayet fark etti. Kapıyı sertçe kapatıp üstlerine korkusuzca yürüdüğümde sıra sıra kenara çekilmelerini beklemiyordum gerçekten. Benim için usulca kenara açılıyorlardı.

Bir dakika. Bir tuhaflık vardı. Ben... Belki de tam olarak davetsiz bir konuk değildim onlar için. Belki de ben...

Beklenen kişiydim.

Kalabalığın -okuldaki tanıdık yüzlerin ve birkaç komşumun- özel olarak açtığı yolda yürüyüp günbatımının o enfes mor, turuncu ve pembe ışıkları altında nihayet hedefime vardım: Zihnimdeki posterini yırtıp atmama sebep olacak kadar güzel gülüşlü Blackey Kyle Parker'a ulaştım.

"Sürpriz!" diye bağırdı insanlar, saatlerdir bu anı beklediklerini hissettiren bir coşkuyla. Sürpriz?

Neyi kutluyor-

Ah...

Birkaç senedir yas tutarak geçirdiğim o meşhur gün gelmişti demek.

16 Nisan...

Bugün benim doğum günümdü.

Alev saçan bakışlarım gözleriyle buluştuğunda yaramaz bir gülüşle ensesini kaşıdı Blackey.

"Elimden böyle kurtulamazsın." dediğimde kalabalık iki yanımızda kahkahalarla karışık naralar atmaya devam etti. Sanki geldiğimde ne kadar öfkeli olacağıma dair bir iddiaya girmişlerdi. Kimi 'Size söylemiştim!' derken bazısı da 'Ah, hadi ama! Eğlence yeni başlıyor!' itirazları fırlatıyordu kafama.

Yeniden ağzımı açmama fırsat vermeden sımsıkı sarıldı bana sevgilim. Bir akşamüstü rüzgarı yanaklarımı yalarken gözlerimi kapayıp bu mükemmel hissin tadına vardım. Zaten Kalp de 'Tek kelime edip bu anı bozarsan yemin ederim intihar ederim!' demişti içimde bir yerlerde. Onun bana itaat etmesi gerekmiyor muydu? Bu ne cüret! Yönetimi iyiden iyiye ele geçirmişti artık.

"İyi ki doğdun papatyam."

"İyi ki beni buldun."

Çevremizdeki uğultuda kaybolan fısıldaşmamızın ardından sırayla herkesin tebriklerini kabul ettim. Şimdi ne oldu, nasıl oldu diye sorup insanları hesaba çekme zamanı değildi. Kimsenin tadını kaçırmamalıydım.

Okulun büyük çoğunluğu, Yıldız Takımı oyuncuları, Bay Campbell ve Johnson ailesi buradaydı. Hatta... Daniel ve Louisa Parker bile gelmişti. Yüzlerindeki ifadeden duygu durumlarını anlayamasam da bana sevgiyle sarıldılar. Hepsini bir arada görmeyeli o kadar uzun zaman olmuştu ki böyle parti ortamlarını sevmesem de mutlu hissediyordum. Benim için burada toplanmışlardı.

Koldan kola aktarılıp sonunda hiç olmadığı kadar dokunulma hissi yaşayan bedenim nihayet kocaman tekerlekleri üst üste koyup tepesine de bir ağaç parçası yerleştirilerek masa şeklini alan kısma sürüklendi. Her şey için ne kadar da uğraşmışlardı böyle! Kütüklerden koltuklar, ileride bembeyaz bir çarşaf çekilerek açık hava sineması şekline getirilmiş sahne, önümdeki bu yiyecek dolu masa... Herkes bir işin ucundan tutmuş olmalıydı. Benim için... Özel hissetmem için...

Gözlerimi devirerek pastanın üstündeki şekerden figürlere baktım: Sarışın bir cadı ve süpürgesi?

"Pasta Richard'ın hediyesi." dedi solumdan narin bir ses. Başımı çevirince Hannah Hopkins'in çillerle dolu tatlı suratıyla karşılaştım. Ah, Richard... Keşke burada bizimle olabilseydin.

Ufuk Çizgisi (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin