Selamlar herkeseeeee! 😍😊 Sımsıcak bir selamlama yazmayı bile özlemişim inanın. Nasılsınız, iyi misiniz?
Ben gayet iyiyim elhamdülillah. Bayramda memleketime gidip şöyle mis gibi bir Karadeniz havası almışım, köpeğimle kedimle kuzumla oynamışım, nasıl iyi olmayayım? 😊😌 İnşallah sizler de iyisinizdir. Buyursunlar bölümün yorumlarında sohbet edelim:29. Bölüm
Gözlerimi yeniden açtığımda karşımda William yoktu. Son zamanların her delikten başını çıkaran ismi Jason Scott vardı yanımda. Okulun spor salonunda veya soyunma odalarında da değildik. Ah, kahretsin... Yenilgimle yüzleşmekten kaçabilmek için tekrar gözlerimi yumdum. Başaramamıştım işte. Hayalimde bile ondan kurtulamamıştım. Yüzümü memnuniyetsizlikle buruşturduğumda
"Tekrar mı kusacaksın?" cümlesini duydum. Ne demek tekrar?
Başımı hafifçe kaldırınca onun yatağımın yanına diz çöktüğünü ve elinde küçük bir çöp kovası tuttuğunu gördüm.
"Ben... Daha önce kustum mu?"
"Saat başı ağlayıp inleyerek hem de." dedi. Suratı boncuk boncuk terle ve endişe çizgileriyle kaplıydı. Gözlerinden pişmanlık nehirleri, duruşundan katıksız çaresizlik akıyordu. Bir an için kendimden korktum. Ne hale gelmiştim de onu böylesine sarsmıştım acaba? Parçaları birleştirmekte zorlanıyordum. Tek anımsadığım bir anda yıllar öncesine ışınlanıp William Johnson'a aşık olan o aptal kızın bedenine, eski halimin içine hapsolduğumdu. Gerisi... Ölüm meleğinin boğazıma çökmesinden başka bir şey değildi.
"Ne kadar zamandır bu haldeyim?" diye sordum. Yutkununca anladım ki boğazım mide asidinden ötürü feci durumdaydı. Hayatımda hiç bu kadar güçsüz ve bitkin hissetmemiştim kendimi. Sanki içimin her parçası dünyanın dört bir tarafına özenle dağıtılmış, bana ise yıpranmış ve halsiz bir kabuk kalmıştı.
"Uzun süredir. Saat sabaha karşı 5." diye yanıtladı Jason. Saldırıya uğrayan kendisiymiş gibi sesi kırgın bir kız çocuğunu andırıyordu. Hırçınlığımı kullanabilsem ona rol çaldığını söylerdim. Ama hiçbir şey yapamadım. Sadece tavanı seyrettim. Belki dakikalarca...
Bir süre sonra çöp kovasının itilme sesini işittim.
"Duş alıp yemek yersen kendini iyi hissedeceksin. Daha fazla uyumanın bomboş midene bir yararı yok, Daisy." Ah, ilginç... Papatyam ya da güzelim gibi hitapları yoktu bu kez.
"Kusmuk kokusu aşkını bitirmiş sanırım. Bilseydim daha evvel midemin hortumunu yüzüne tutardım." dediğimde acı acı gülümsediğini hissettim.
"Bu kadar kolay olmasını ben de isterdim." deyip iç çekti. Sonrasında ise ayağa kalkıp odadan çıktı, geldiğinde elinde bir havlu tutuyordu.
"Şimdi temizlenme zamanı. Kalkamayacak haldeysen seni banyoya taşıyabilirim." dedi. Onun yeniden bana dokunması ihtimali mideme gereken sinyali vermişti. Karnıma ani bir darbe almış gibi iki büklüm olarak yanımdaki kovaya kuru kuru öğürdüm. İçimde boşaltılacak bir şey kalmamıştı belli ki.
"Git buradan. Beni rahat bırak!" dedim bu defa diğer tarafıma yatarken. Ancak bedenim gerçekten de sıcacık bir suda ovulmak istiyordu. Hareket edince kemiklerimde şiddetli bir ağrı keşfetmiştim.
"Lanet olsun! Neden bir doktor çağırmadım ki?" diye kendi kendine kükredi Scott. Bana doğru sıçradığını fark etmemiştim.
"Kimseyi istemiyorum. Sadece beni yalnız bırak. Midemi mahvediyorsun." deyişim onun bembeyaz kesilmesine yetti. Eserinle yüzleşmek pek zevkli değil sanırım Theo?
![](https://img.wattpad.com/cover/158518692-288-k154657.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ufuk Çizgisi (TAMAMLANDI)
Teen Fiction"Saçlarına rüzgarları iliştirmiş, avuçlarının içini öpen şifacısıyla dünyaya meydan okuyan asi bir papatya: Daisy Sofia Flores... Kaderin çağrısına kulak vermiş, umutsuzluğa karşı zırhını kuşanmış altın kalpli bir şövalye: Blackey Kyle Parker... Onl...