Bakışlarımı elindeki cips paketi ile odaya giren Shawn çevirdim. Kaşları çatık Matt ve Caleb'a baktığında gülümsedim.
"Sadece beş dakikalığına içeri gittim ve uyuya mı kalmışlar?" Dedi başlarını birbirine yaslayıp uyuyan Matt ve Caleb'a bakarak.
"Doğrusu çok yorgunlardı." Ayağa kalkıp üzerlerine örtü örtmek için Shawn'ın odasına gittiğimde Shawn arkamdan geldi.
"İstersen, seni evine bırakabilirim." Bakışlarımı ona çevirmekten çekindiğim sırada geri içeriye gidip ikisinin de üzerini örttüm.
"Nasıl istersen." Dedim yavaşça duvara yaslanırken. Shawn yavaşça adımlayıp karşımda durdu. "Gitmek istiyor musun?"
Gözlerimi ondan kaçırırken kollarımı birbirine dolayıp derin bir nefes aldım.
"Gitmem daha iyi olur sanırım." Shawn kafasını sallarken koltuğa attığı hırkayı geri alıp giyindi ve kapıya doğru yürüdü. Son kez uyuyan Caleb ve Matt'e bakıp kapıdan onunla birlikle çıktım.
-
"Bundan sonrasını ben hallederim." Dedim ara sokağı gösterirken. Shawn yürümeye devam ederken kaşlarını çattı.
"Shawn?" Hala ayaklarına ve çıkardığı çakıl sesine bakarak yürümeye devam ediyordu. "Sana diyorum, hey." Kolunu tutup kendine gelmesini sağladığımda kafasını hızla bana çevirdi ve gözlerime baktı.
"Üzgünüm. Ne demiştin?" Kaşlarım çatılırken yavaş adımlarına eşlik etmeye devam ediyordum.
"Ne düşünüyorsun" dedim küçük bir taşa botumun ucu ile vururken. Shawn derin bir nefes alıp bakışlarını ileriye dikti.
"Bir çok şeyi." Alt dudağımı dişlerken ben de onun gibi iç çektim. Beynimin içinde dolanan onca olay ve soru onun aklını da kurcalıyor olmalıydı.
"Aslında biliyor musun, yalan söyledim. Eve falan gitmek istemiyorum." Attığı adımları keserek bana döndü ve kapşonunun altından gözlerini karanlığın içinden bana dikti. Aynı şekilde ağır adımlarla ona döndüm.
"Yanından ayrılmak istemiyorum." Dedim iç çekerek. Gözlerimi yumup geri açtım. İçimdeki sıkıntının büyümesini engelleyemiyordum.
Shawn iki cebine koyduğu ellerini serbest bırakarak bana yaklaştı. Aynı hizada kalan ve temas halinde olan ellerimize bakmak için başımı eğdiğim sırada Shawn yavaşça uzun parmaklarını benimkilere doladı. Ve ellerimizi birleştirdi.
Heyecan bir anda soğuk havanın etkisini yok ederken yutkunarak bakışlarımı ona çevirdim. Hafif bir tebessüm hüzünle karışmış gibi suratında belirmişti. Yaşadığımız her bir olay, bir iz bıraktığını belli eder gibiydi.
"Seni bir yere götürmemi ister misin?" Dedi soğuk havadan şişen dudaklarının arasından. Gözlerimi heyecanla onunkilere odaklarken ellerimizi daha sıkı kenetledim.
"Gecenin bu saatinde mi?" Shawn gülümseyerek diğer elindeki saate baktı ve kaşlarını çattı. Ben hala birbirine sımsıkı sarılmış parmaklarımız yüzünden afallamış durumundayken Shawn dikkatimi kendine çekti.
"Aslında bakarsan, yetişmemiz için koşmamız bile gerekiyor." Gülerek söylediği cümleye karşı şaşkınlıkla bir kaç söylemek üzere ağzımı aralamıştım ki Shawn beni çekiştirip hızlıca yürümeye başlamıştı.
Karanlık sokaklardan geçip işlek yerlere geldiğimizde Shawn sonunda uzun uzun attığı adımları durdurmuş ve beni kendine çekerek elini omuzumdan atıp sımsıkı sarılmıştı.
Gülümsediğini ve yorulduğunu belli eden kesik nefesleri saçıma çarparken, kalbimin neden bu kadar ritimsiz çalıştığını anlamak ile meşguldüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blake / Shawn Mendes
FanfictionBu hikayede kötü şöhret ona aitti. Kötü şöhret Shawn'ındı.