Merdivenleri hızla inerken dudaklarımı feci şekilde dişliyordum. Kalbim korkuyla atarken, bedenim kasılmıştı.
Onu bulmam gerekti, Shawn'ı bulmam, iyi olduğundan en azından evine vardığından emin olmam gerekti çünkü olayı duyduğumdan beridir tek düşündüğüm şey buydu.
Elim kapı koluna gidip onu açtığında babamın arkadan gelen sinir bozucu uğultusu ile gergin olan sinirlerim kendini tamamen salmıştı.
"Blake? Ne yapıyorsun?" Ona dönüp yutkunurken kapı kolunu sertçe sıktım. "Dışarı çıkmam gerekiyor." Dedim sıkıntılı ile. Tek kaşını şüpheyle kaldırdı. "İçeri gir küçük Hanım." Başımı iki yana sallarken sesini yükseltmişti.
"Sana odana çıkmanı söyledim. Tanrı bilir yine kimin yanına gideceksin." Gözlerim akmak için yer ararken, bunu onun gözünün önünde yapmayacağımı biliyordum. Merdivenleri tekrardan hızlıca çıkarken, kapımı kapatmış ve yatağıma oturup sinirle solumaya başlamıştım. Tanrım, ne bok yiyeceğimi gerçekten bilmiyordum bile fakat, bir şeyler yapmam gerektiğinin kesinlikle farkındaydım.
Üzerimi hızla değiştirip dolabımdaki spor ayakkabımı hızla giyip pencereye yöneldim. Soğuk rüzgar yavaşça odama dolarken, ve suratımdaki gözyaşlarını kuruturken aşağıya baktım.
Her tarafımda morluklar varken buradan atlamam ne kadar doğruydu bilmiyordum ama Shawn'a ulaşmam gerekiyordu. Evine bile varamamış olabilirdi. Başına çoktan bir şeyler gelmiş olabilirdi ve siktir et, morluklar umrumda bile değildi.
Ayaklarımı camdan sarkıtıp derin bir nefes alıp aşağıya kendimi attığımda pek dengeli düşmemiş olmam ağzımdan acılı bir inleme ve ayak bileğimi burkma kazandırmıştı.
Ama dediğim gibi umrumda değildi.
Yolda yürürken kalbim hızlı atıyordu fakat sorun bu değil, dakikalardır aynı ritimde devam edip bedenimi yormasıydı.
Yol bir türlü bitmezken koşmaya başlamıştım ki, ağladığımı biliyordum. Ama tam olarak hangisi içindi bilmiyorum. Acı içindeki bedenim? Başına çoktan bir şey gelmiş olma ihtimali olan ? Evden kaçmanın tedirginliği? Veya hangisi olduğunu bilmediğim bu kafa karıştırıcı his.
Karanlık ve tenha sokağa sonunda girdiğimde, buranın kasabanın bir çok yeri gibi renkli olmadığı belliydi. Tenekelere çarpıp ses çıkaran sokak kedileri, tiz inlemeleri ile baykuş sesleri ve şu anda bana gözlerini diken ateş başındaki bir grup genç.
Shawn'nın bu saatlerde buranın tehlikeli olduğu hakkında söylediklerini hatırlıyordum. Tanrıya şükür beni arabamdan alıp evine götürmüştü. Çünkü haklıydı ne bu sokak, ne de gitgide ürkütücü olmaya başlayan bu çocuklar pek tekin sayılmazdı.
"Hey güzelim!" Aralarından biri ağzını yayarak konuştuğunda derin bir nefes alıp arkama döndüm ve Shawn'ın evinin apartman kapısının önünde içen çocuklara baktım.
"Gerçekten anlıyorum ama ben başka bir zaman uğrarım, iyi içmeler görüşürüz." Şaşkınca bana baktıklarında aralarından biraz daha yaşıma yakın gözüken ayağa kalkıp bana adımladığında korkuyla demir kapıyı açmaya çalışıyordum.
"Alay etmen, çok rahatsız ediciydi küçük hanım." Dedi tam yanımda biterken.
"Üzgünüm sadece arkadaşımın yanına hemen gitmem gerekiyor." Diye zırvaladım , kapıyı açmaya çalışırken zaman kazanmaya çalışıyordum.
"Kimin arkadaşı olabilirsin ki? Demek istediğim sen..." yutkunduğumda bedenimi tamamen ona döndürmüştü. Sırtım kapıya yaslanırken çocuk biraz daha yakın sayılırdı. "Söyle bakalım kimmiş bu arkadaşın?" Sessizce yerinde durup elime tırnaklarımı geçirdim. "Lütfen, geri çekil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blake / Shawn Mendes
FanfictionBu hikayede kötü şöhret ona aitti. Kötü şöhret Shawn'ındı.